36

591 70 51
                                    

İçime sindi mi? Yooo.

Niye yayınlıyorum? Ece için.

Ece beğenecek mi? Başları beğenmese bile sonu evet.

Twitter'daki liveforniall8 hesabının sabit tweet'ini rt yaparak Niall'ın görme şansını arttırdınız mı? Yooo.

Yapacak mısın? Beni sevdiğiniz için evet.

Saçmaladım ve gitmeli miyim? Evet.

İyi okumalar!

"Ya beni niye arada bırakıyorsunuz?" diye sızlandı Sue bir bana bir de Debby'e bakarken. Grupları kuramıyorduk çünkü Debby ile birbirimize gözlerimizden ışın çıkarırcasına bakıyor, Sue'yu hangi gruba koyacağımız konusunda anlaşamıyorduk.

"Of bir durun! Bugüne kadar bana kimler şerefsizlik yaptı? Niall ve Liam. Demek ki onlar aynı takımda olacak. Harry de dün takımını seçmişti zaten, Debby de Niall ile olacağına göre onların takımı tamamlanmış oluyor. Yani Sue bizim takımda."

Louis'nin söyledikleri ne kadar mantıklı gelse de, Debby homurdanmaya devam etmiş sonra da gözlerini devirerek kabullenmişti. Sue, Zayn, Louis ve ben bir takımken; Harry, Niall, Debby ve Liam bir takımdı.

"Takımların ayarlanması çok güzel ancak Zayn yok."

Fazlasıyla gıcık kaptığım Liam'ın sesiyle etrafımıza baktık ve on dakika önce burda olan Zayn'in etrafta olmadığını gördük.

"Burada."

Sue'ye döndüğümde içeri girmiş, saklanma kolonlarının birinin yanında duruyordu ancak Zayn görünmüyordu. Liam da içeri geçtiğinde "Uyuyor." diye seslenişini duyduk ve göz devirdik.

"Ben Zayn'i iade etmek istiyorum. Mümkün mü?"

Louis homurdana homurdana diğerlerinin yanına gitti ve Zayn'in ayaklarından tutup sallamaya başladı. Oyun için verilen silaha sarılmış, kolonun arkasına çökmüş ve bulunduğu pürüzlü ortama rağmen rahatça uyuyordu. Louis'nin ve diğerlerinin işkenceleri sonucunda kısık bir şekilde gözlerini açarak etrafına bakınmaya başlamıştı.

"Zayn, kardeşim, burda ciddi bir oyun oynayacağız, ben güvenip seni seçiyorum ve sen uyuyorsun!"

Zayn saçlarını karıştırarak esneyip yattığı yerde doğrulduktan sonra Louis'ye ters bir bakış attı.

"Beni sabahın köründe laser tag'a getirip enerjik olmamı mı bekliyorsun?"

Sue hariç herkes "Saat öğleden sonra üç!" Diye bağrınca göz devirerek kalktı.

Yelekleri renklerine göre birbirimize vererek giydik. Biz kırmızıydık, karşı takım da mavi.

Herkes yerlerini alınca oyunun sesi duyuldu. "3, 2, 1, Başladı!"

Sesler etrafta duyulurken Liam'a dünden kalmış kızgınlığımla vurmaya başladım. Louis dün dudaklarıma yaklaştığında kalbim durmuştu neredeyse. Normalde kızarıp geri çekilirdim ama o an bunu istemiştim ve Liam da bunu mahvetmişti.

Sinirlenerek bir Liam'ın bir Niall'ın peşinden koşmaya başladım. Harry de önümden koşarak geçince şu anda beni vuran kişinin Debby olduğunu anlayabilmiştim. Gözlerimi kısarak arkama döndüm ve "Dost dediğin sırtından vurur mu, hain!" Diye bağırıp omzundan vurduktan sonra kaçışmaya başladım. Louis Liam'ın peşinden ayrılmıyor, hem ona bağırıp hem de bulduğu her yerine ateş ediyordu. Gülmeme engel olamadım.

Fazla vurulduğumu fark edince bir kolonun arkasına geçerek silahın kendini şarj etmesini bekledim. Duvara yansıyan kırmızı ışığı görmemle sağıma döndüğüm saniye Louis ile burun buruna gelmiştim.

Yutkunurken karanlıkta dahi parıldayan mavi gözlerine bakarak fısıldadım.

"Burda ne yapıyorsun?"

"Saklanıyorum." Diye aynı şekilde fısıldayarak karşılık vermişti. 

Bir süre sadece birbirimize bakmıştık ve bu bana bir yıl gibi gelmişti. Ne zaman yakın olsak heyecanlanıyordum, sanırım bu kaç yıl geçerse geçsin böyle kalacaktı.

Bu karanlıkta, bir kolonun arkasında, birbirlerine ışın atan bizimkilerin silahlarından çıkan ses eşliğinde bana biraz daha yaklaşan Louis nefesimin kesilmesini sağlamıştı. Dudaklarımızı değdirmişti fakat ikimiz de öylece duruyorduk. Hafızamı kaybetmiş, kim olduğumu bie unutmuş gibiydim. Louis bir adım daha atarak tamamen beni öptüğünde dünya durmuş gibi hissettim. Bütün seslerin silikleştiğini, sadece ikimizin var olduğu bir evrene giriş yaptığımızı hissederken hafifçe dudaklarımı araladım.

Ölüyordum.

Louis elini yanağıma yerleştirip baş parmağıyla okşadığında kalbimde havai fişekler patlıyor sandım, daha önce hiç böylesine heyecanlı hissetmemiştim. 

"Aman Tanrım!"

Yanı başımızda duyduğumuz çığlıkla birbirimizden yavaşça ayrılırken derin nefesler almaya başladık. Louis gözlerini deviriyordu ancak yüzünde hafif bir tebessüm de vardı. Bense Harry'e yakalanmamıza mı yoksa öpücüğe mi kızarsam şaşırmıştım.

Oyun bitmişti ve Harry oradan oraya çığlık atarak koşup duruyordu.

"Bunu gördüğüme inanamıyorum!"

Louis ile gülerken geriye yaslandık ve diğer çocukların Harry'nin bahsettiği şeyi görmek için buraya gelmesini bekledik. Bizi sadece otururken gören çocuklar kaşlarını kaldırdıklarında Harry'i gösterip "Kafasında neler dönüyor, sadece Tanrı bilir." diye mırıldandım. 

''Şimdi, Louis. Bütün gruba bir şeyler ısmarlamaya hazır mısın? Kaybedeli iki dakika oluyor da.''

Louis, Niall'ın kendini beğenmiş sırıtışına karşı ayağa kalktıktan sonra elini bana uzatarak beni de kaldırıp gülümsedi.

''İstediğinizi alabilirsiniz çocuklar, hepsi benden.'' Louis'nin bunu demesi üzerine herkes bir sevinç çığlığı atınca güldüm. Ne kadar hepsinin parası olsa da bedava şey buldular mı konuyorlardı. Louis'nin elinin elimi sıkıca kavradığını hissedince bakışlarımı bana bakan gözlerine çevirdim. Az önce resmen beni öpmüş dudakları konuşmak adına aralanınca söylediği cümleyle ona bininci kez tekrardan aşık olduğumu hissettim.

''Ben oyundan çok daha güzel bir şey kazandım.''

Favorite Girl / LTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin