O kadar güzeller ki ağlayacağım
Gelin gecenin bu saatinde birlikte ağlayalım
Multi; Evelyn ve Freddie'yi izleyen ultra harika mükemmel inanılmaz Tomlinson
Size bu dünyanın en güzel iki şeyini söyleyeyim.
Bir ; Yemek.
İki ; Sevdiğiniz adamla beraber kahkahalar içerisinde yenilen yemek.
Bu zamana kadar nasıl ona şans vermediğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Aptal birinin dediklerine takılıp kalmış, her zaman ona arkamı dönmüştüm. Ancak şimdi kalbinin içindeki masum ve komik insanı tamamen görebiliyordum.
O her güldüğünde kalbimin içinde bir şeyler patlıyor gibiydi. Aynı şuan olduğu gibi.
Tam olarak neye güldüğümüzü hatırlamıyordum, o gülmeye başladığında tüm zihnim silinip atılmıştı sanki. Gülerken kaşları belki o bile fark etmeden havaya kalkmış, kafasını öne atmış ve omuzlarını kaldırmıştı. Belki de dünyanın en harika adamı vardı karşımda. Cümleler bunu anlatmak için yetersiz kalırdı. Öyle güzeldi ki gülerken, hiç üzülmesin istedim. Öyle güzeldi ki, şiirler yazılırdı gülüşüne. Öyle güzeldi ki o an, hiç düşünmeden dudaklarımdan o kelimelerin dökülmesine izin verdim.
"Seni seviyorum.''
Ve hemen elimi ağzıma kapattım.
Gülmesi aniden duyduğu kelimelerle durmuş ancak yüzünde koca bir gülümsemenin izi kalmış bir şekilde bakıyordu yüzüme. Dudakları şaşkınlıktan hafif aralık, gözleri ise içten gülümsemesi yüzünden kısıktı. Çok güzel görünüyordu, gözünün kenarındaki kırışıklıklara kadar hem de.
Freddie dikkat çekmek ister gibi anlamsız sesler çıkarmaya başladığında, içten içe ona teşekkürlerimi göndererek ona döndüm. Nedensiz bir biçimde huzursuz görünüyordu, sanırım bunda Louis ile yarım saattir onun yüzüne bile bakmadan konuşup durmamızın etkisi vardı. Louis'ye bakmadan kolumu bebek masasındaki Freddie'ye uzattım ve onu oradan çıkarıp kucağıma oturttum.
''Ona şurdaki peynirden verirsen sonsuza dek gönlünü fethedebilirsin.'' dedi Louis en az beş dakika kaldığı şok halinden çıkarak o sözüm hakkında konuşmayıp beni fazlasıyla mutlu ettikten sonra. Dediği peyniri bölecektim ki, Louis yine araya girdi. ''Direk eline ver, o yer. Ne görse yiyor zaten.'' Gülerek oğluna baktığında ben de güldüm ve peyniri ona uzattım. Uzattığım an sımsıkı tutmuş, ve yeni çıkmaya başlayıp ona acı veren dişleriyle yemeye çalışmıştı. O kadar sevimli görünüyordu ki!
Tek kolumla onu tutarken diğeriyle de kendi yemeğimi yedim. Freddie bana peyniri uzattığında kıkırdadım ve ellerine bir öpücük kondurdum. O da gülümseyerek olağanüstü şirin bir halde yemeye devam etmişti. Kafamı kaldırıp Louis'ye baktığımda gözleri dolu bir şekilde gülümserken bizi izlediğini görmek beklediğim son şey bile değildi.
''Ağlıyor musun sen?'' diye sordum hafif bir tebessüm ve şaşkınlıkla ona bakarken. Kafasını hızla iki yana sallarken öbür tarafa döndü.
''Hayır, gözlerin bozuk.''
Hafifçe güldüm ve ciddi ciddi gözlerinin kızarmış olduğunu, akmak için yaşlar beklediğini görünce toparlandım.
''Hadi ama, ne oldu şimdi?''
Elleriyle gözlerini sildikten sonra sadece gülümseyen yüzüyle bana döndü. Onu neredeyse ağlarken gördüğüme inanamıyordum.
''Sadece aşık olduğum kadın ve oğlumu birlikte görmek beni duygulandırdı.''
Sevdiklerine bakarken mutluluktan ağlayabilen bir adama sahiptim.
Eve gidince ben de ağlayacaktım.
Kocaman gülümsedim ve Freddie'yi sıkıca tutarak kalktıktan sonra Louis'nin yanına yaklaştım. Ortamızdaki küçük bebeğe zarar vermeden tek kolumu boynuna doladığımda, Louis yine şaşırsa da belli etmeden o da beni sardı.
''Bugünü hastanede bitireceğim sanırım.'' dedi iki elini kalbinde birleştirip gökyüzüne bakarak. Güldüm ve geri yerime döndüm. Freddie her şeyden habersiz peynirini yemeye devam ediyordu, ağzının her tarafı peynir parçalarıyla dolmuştu. Gülerek ağzını peçeteyle silerken bir süre yemeğinden uzak kaldığı için olsa gerek, kafasını çekip durdu. Ardından peyniri yere attı.
''Bak sen şu küçük adama, trip mi atıyorsun sen?''
Louis'nin gülen sesine eşlik ettim. Freddie ise gerçekten bir trip havasına bürünmüş, başını eğmişti. Louis ile okul hakkında konuşmaya başladıktan birkaç dakika sonra göğsümde bir ağırlık hissedince kucağımdaki Freddie'ye baktım.
Kafası göğsümde uyuyakalmıştı.
Gözlerim büyürken ağzım da aynı anda açıldı.
''Aman Tanrım! Louis! Kucağımda uyudu! İnanamıyorum!''
Heyecanlı ve şaşkın halime karşı, Louis sadece gülmek ve her zamanki gibi alay etmekle yetindi.
''Evelyn, sana bu gizli sırrı verdiğimi kimseye söyleme ama bebekler uyur.''
Ona cevap vermeyip yine neden dolu olduğunu bilmediğim gözlerimi silmeden Freddie'yi uyandırmamaya özen göstererek kucağımda yatay konuma getirdim ve pusetine yatırması için Louis'ye uzattım. Louis gülümseyerek onu dikkatlice elimden aldıktan sonra alnına hafif bir öpücük kondurdu. Ardından yanındaki pusete koyarak güneşten rahatsız olmaması adına önünü kapatıp yeniden bana döndü. Çok harikaydı az önce önümdeki görüntü. Bir daha aşık olmuştum neredeyse.
''Ağlıyor musun sen?'' diye sordu on dakika öncesinden alıntı yaparak. Hafifçe gülümseyip aynı onun yaptığı gibi kafamı öbür tarafa çevirdim ve gözümdeki yaşları silerek onu yanıtladım.
''Hayır, gözlerin bozuk.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Favorite Girl / LT
FanfictionOf all the girls I've ever known its you, it's you *Beni böyle yapan, onca kızdan bir tek sensin My favorite, my favorite, my favorite, *En sevdiğimsin, en sevdiğimsin My favorite girl, my favorite girl *Favorimsin You take my breathe away, *N...