25

876 77 77
                                    

Baba Louis kadar harika bir şey yok benim için ya, o kadar güzeller ki

Evet benim hayal gücümle yazılmış ama yine de onları öyle düşünmek harika ağlayacağım

Umarım siz de beğenirsiniz.

İyi okumalar!

"Sakin ol, hiçbir şeyi bok etmeyeceğine eminim. Doğal davran, o seni her halinle seven biri zaten. Sana güveniyorum, yalnız biri olarak ölmeyeceksin! Evde kalmayacaksın Louis sayesinde, bu çocuğu sevmen için yeterli neden. Son beş dakika, kontrollerini yap ve görüşürüz!"

Debby tek nefeste söylediği şeylerden sonra telefonu suratıma kapatınca bir süre şaşkın bir şekilde telefona gözümü diktim. Niall ile olunca dünyayı unutmuştu hanımefendi! Ben olmasam bir beş yıl daha itiraf edemezlerdi ama sesimi çıkarmayacaktım. Gözüme çarpan saat bana zamanı hatırlatarak nefessiz kalmamı sağlamıştı. Hızla çantamı kavradım ve son bir kez aynaya baktım. Giydiğim günlük siyah, üstünde beyaz martılar olan elbisenin altına vanslarımı geçirmiş, omzumun biraz aşağısına gelen dalgalı saçlarımı hiçbir şey yapmadan serbest bırakmıştım. Güzel görünüyordum, en azından öyle olduğumu umuyordum. Korna sesini duyunca gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve kendi kendime bunun sadece normal bir buluşma olduğunu fısıldadım. Yirmi yaşındaydım, bu tür buluşmalara yüz kere çıkmış olmam gerekirdi ama Louis bu konuda da ilkim olacaktı, aynı ilk aşkım olduğu gibi.

Kapıyı açıp çıktığımda, Louis'nin arabasına yaslanmış beni beklediğini gördüm. Lacivert kot bir şortun üstüne kolundaki dövmelerini gözler önüne seren siyah kolsuz bir tişört giymiş, her zamanki gibi ayağına vanslarını geçirmişti. Gülümseyerek ona doğru ilerlerken bakışlarını yüzümün her köşesinde hissediyordum.

Yanına geldiğimde bir süre birbirimize baktık, ardından sadece gülümseyip ön kapıyı açtı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yanına geldiğimde bir süre birbirimize baktık, ardından sadece gülümseyip ön kapıyı açtı. Derin bir nefes alarak arabaya bindim. O kapımı kapatıp arabanın önünden dolaşırken, ayna sayesinde arka koltuktaki bebek koltuğunun içinde oturan Freddie ile göz göze geldim.

Ne yapacağımı bilmiyordum.

Arkamı dönmeden, aynadan ona gülümsedim ve "Merhaba." diye mırıldandım. Bana öylece bakmaya devam ederken, arabaya binen Louis ikimize bir bakış attıktan sonra arabayı çalıştırdı.

"Heyecandan ölüp gitme ihtimalim var, kemerini bağlasan iyi edersin."

Tek heyecanlı kişi olmadığıma sevinerek kemerimi taktım. Freddie gözünü benden başka tarafa çevirmiyordu, bakışlarla konuşuyor gibiydik ve bu ürkütücüydü. Küçücük bir bebekten korktuğuma ciddi manada inanamıyordum.

"Ne kadar... sakin bir bebek." diye mırıldandım duraksaya duraksaya. Louis küçük bir kahkaha patlattığında bakışlarımı aynadan çekip ona çevirdim. Dikkatini yola vermiş olsa da, onun da gözü oğluna takılıyor ve bakışlarını fark ediyordu.

"Evet, genellikle kurbanlarını sessizce öldürür."

Bir süre anlamasam da yüzündeki alaycı gülüşü görünce benimle dalga geçtiğini fark ettim. Göz devirirken ona karşı homurdandım.

"Freddie'den korktuğumu mu ima ediyorsun? Saçmalama, o sadece küçük... tatlı... birkaç aylık... Aman Tanrım! Louis, ona bana böyle bakmamasını söyle!"

Dehşetle konuştuğumda Louis iyice neşelenmiş, yüksek sesli kahkahalarina başlamıştı. Freddie de gülmeye başladığında gözlerimi büyüttüm. Bu ikisinin bir tür anlaşma şekli mi vardı?

Hem Louis'nin huzur veren kahkahası, hem de Freddie'nin güldüğünde korkutuculuktan çıkıp şirin olan yüzüne karşı biraz daha rahatladım.

Birbirlerine ne kadar benzediklerini görünce içimi tatlı bir huzur kapladı. Sanki anlaşmış gibi aynı şekilde gülüp, aynı şekilde susmuşlar ve aynı yüz ifadesine bürünmüşlerdi. Oturup şurada ağlayabilirdim.

 Oturup şurada ağlayabilirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"İşte geldik!"

Louis arabayı park ettikten sonra kapımı açarak çıktım. O da çıkmış, Freddie'yi almak üzere arka kapıyı açmıştı. Bebek pusetini çıkarıp bana uzatınca bir an donakaldım.

Resmen bir aile gibi görünecektik.

Freddie benden nefret ediyordu.

Bugün ölecektim.

Puseti alırken ellerimiz değdiğinde nefesim boğazıma takılmıştı, onun bedeninden geçen titremeyi de hissetmiştim. Freddie'nin kemerini çıkarıp kucağına aldıktan sonra kapıyı kapattı ve arabayı kilitledi.

Elindeki Freddie ile bana döndüğünde gergince gülümsedim. Onu elimdeki pusete yerleştirirken ne kadar güzel bir baba olduğunu görmek beni ağlatacaktı.

O kadar pişmandım ki ona ettiğim laflar için, bu görüntü üzerine bütün kızgınlığım geçmişti. Kafamı elimdeki pusetten gözünü yine bana dikmiş Freddie'ye çevirdim. Louis belimden tutup beni ilerletirken sanki kalbi çıkan ben değilmişim gibi Freddie ile bakışmaya devam ettim.

Gözlerimi büyütüp dil çıkardığımda gülmeye başladı. Evet, bundan sonraki tüm amacım onu güldürmek olacaktı çünkü gülmediği zaman beni korkutuyordu.

Yeşilliklerin arasında bir yere oturduğumuzda puseti yanıma koydum. Louis de karşıma oturmuştu.

Resmen buluşmaydı. Resmen yıllardır sevdiğim adamla baş başaydım. Resmen Louis Tomlinson ile randevuya çıkmıştım.

Louis sipariş verirken ben de koca bir nefes verdim. Bir bebek masası getirdiklerinde, Louis Freddie'yi almak için ayaklandı.

"Sen otur, ben hallederim."

Mutluluğunu yüzünden okusam da olayı alaya vurmayı ihmal etmedi.

"Dikkat et. Kafa atıyor, saçları çekiyor, yüzü tırmalıyor. Eh, bir yerlerden bıçak da çıkarabilir."

Hafifçe kıkırdarken Freddie'yi kafasına dikkat ederek pusetten çıkardım, ellerim titriyordu. Kucağımda sevdiğim adamın bebeğini taşıyordum. Birden omzuma yasladığında şaşkınlıkla dudaklarımı araladım.

"Seni sevdi. Babasının oğlu."

Yüzümdeki koca gülümsemeyi bozmadan onu bebek masasına koydum, bunu yapmamla biraz huzurlanıp çığlık atsa da Louis'nin önüne koyduğu arabayla biraz da olsun sakinleşmişti.

Dirseklerimi masaya dayayarak çenemi yumruk yaptığım elime koydum ve Louis'nin Freddie'ye oyuncaklar verip ona komik yüz ifadeleri yapışını izledim.

Ona baba olmak çok yakışıyordu.

Belki de bu zamana kadar çok zorluk çekmişti. Belki de bir bebeği anne baba ayrı büyütebilmek onun için çok zor olmuştu.

Şimdi ben, aptal gibi sürekli bir çocuğu olduğunu vurgulamak yerine onun sevdiği kadın ve onu seven kadın olarak ona destek çıkmalı, yanında olmalıydım.

Bugünden sonra söylediğim her sözü, yaptığım her hareketi telafi etmek adına elimden geleni yapacak ve onu dünyanın en mutlu insanı haline getirmek için çabalayacaktım.

Favorite Girl / LTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin