Önceki Bölümden:
Tarık dayısının evinden kaçmıştı. Geceyi bir bankta geçirme kararı almıştı ama dayısı onu bulmuştu. Hastaneye götürmüştü ve sonra onu yetimhaneye bırakmak zorunda kalmıştı. Tarık yetimhaneye geldikten sonra buradaki çocukların yabancı ( İngiliz ) bir çocukla dalga geçtiğini görmüştü. Bunun üzerine çocuğa yardım etmek için diğer çocuklarla kavga etmişti. Kavga esnasında yurdun müdürü gelmişti ve Tarık' a ceza vermişti. Tarık ceza bitiminde kalacağı odaya gitmişti ve dayısının verdiği kutuyu açmıştı. Kutudan Tarık'ın aile fotorafı çıkmıştı.
✴✴✴
Derin SÖNMEZ
İlk defa bir erkeği ağlarken gördüğüm için şaşkındım, ya da ağlayan erkeğin Tarık olduğunu gördüğüm için şaşkındım. Yanına gidip " İyi misin? " diye sorduğumda beni ancak fark edebilmişti. Sorum karşısında bana bakmaya başlamıştı ama bu bakmaktan çok öldürücü bakış atmaktı. Bu bakışlardan sonra geldiğime pişman oldum ama ağlarken onu görmemiş gibi gitmekte bana yakışmazdı.
" Git buradan!" dedi. Sesinde daha çok tehtit vardı. Sanırım onu burada ağlarken görmem rahatsız etti.
" Ben seni burada bu şekilde görünce yardım etmem gerektiğini anladım. Eğer bir sorun varsa..." sözümü keserek konuşmaya başladı.
" Burada bir sorun varsa, o sorunda sensin. Yardım etmek istiyorsan defol git." dedi net bir ses tonuyla ve daha sonra ayağa kalktı.
" Ama yardıma ih..." tekrar sözümü kesti.
" Kızım sen Selena mısında ona buna yardım ediyorsun, git işine benim asabımı bozma." dedi. Bunları söylerken tam anlamıyla karşımda duruyordu.
Tamam seni burada ağlarken görmem gururuna dokunmuş olabilir ama erkekler ağlamaz diye bir kaide yoktur. Bebekken kızlarda erkeklerde ağlar, peki büyüyünce değişen ne? Ağlamakta gülmek gibi sadece bir duygudur. Yani benim görüşüm bu. Hem ağlamayan gözde, tıpkı merhametsiz kalp gibi tehlikelidir. Ama karşımdaki kişinin bu olgunluğa ulaştığını zannetmiyorum, ağlamaktan utanacak kadar bilgisiz.
" Sana insanlık edende kabahat."dedim
Cevap vermek için ağzını açtığı sırada telefonuna gelen mesaj sesiyle ağzını kapattı ve ekrana fal taşı gibi açılmış gözlerle bakmaya başladı. Ne olduğunu merak ediyordum fakat sormaya cesaret edemedim. Gözlerini ekrandan çekti ama bu hali oldukça endişeli görünüyordu. Daha sonra hiç birşey demeden yanımdan uzaklaştı. ' Oldukça kaba birisi olduğu deneyle test edilmiştir.'
Biran önce eve gidip dinlenmenin iyi geleceğini düşündüm ve yoluma devam etmeye başladım. Bu sırada telefonum çalmaya başladı. Çantamı açtım ve içinde telefonumu aradım ama biraz zor oldu çünkü Çantazadem birazcık karmaşıktır da ayıptır söylemesi. Sonunda telefonuma buldum ve arayanın kim olduğuna baktım. Arayan başkankam Melisaydı. Telefonu hemen açtım ;
" Hi, baby!" dedi her zamanki neşesiyle.
" Hay'dan gelen huya gider yapma!" dedim.
" Bu iğrenç espriyi yapmadın sayıyorum ve direk konuya dalıyorum. Bu akşam sizdeyiz, yani sen, ben,Tuğçe ve karanlık güçlerimiz. Oldu bebek kapatıyorum." dedi.
" Dur bir dakika, bu akşam şey var, şey... Imm! Hah benim babamın kızının babasının kızı öldü bu akşam oraya gideceğiz. " dedim berbat bir bahane ile.
" Kanka ne yoruyosun kendini direk ben öldüm, akşam ona gidicez desene. " dedi.
" Kaçta geleceksiniz ." dedim. Gelmelerini tabiki de istiyordum ama son ses Kpop açtıkları için en son apartman başımıza toplanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ MÜKEMMEL ADAM
Teen FictionBirbirine oldukça benzemeyen ve aynı zamanda birbirine oldukça benzeyen iki karakterin hikayesidir. Tarık ve Robert... " Tunç Ahmet'i öldüremediyse Tarık'ı öldürür değil mi? Onların çocuklarının birbirini öldürmesini izlemek zevk verecek!" ( Melike...