"Şu an terim popomdan aşağı akıyor!" dedi Jongdae yanıma yığılırken. Ona katılıyordum. Canım çıkmıştı. Bütün okulu, tekrar ediyorum BÜTÜN OKULU temizlemiştik. Bayan Kwon yarın sabah erkenden gelip bütün okulu kontrol edeceğini söylemese kendimizi bu kadar yormazdık. Ama o kadın yapardı, emindik. Çantamdaki rakı şişesini çıkarıp ortaya koydum.
"Evet bayanlar. Temizlik bittiğine göre eğlence vakti. Aldıklarınızı dökülün."
Herkes bu anı bekliyor gibi aldıklarını ortaya döktü. Pet bardakları dağıttım. 11 genç adam okulun spor salonunda içmeye başladık. Çerezleri de pet bardaklara boşalttık ve yemeye başladık. Rakı getirmiştim lakin Minseok'un getirdiği biradan bir bardak aldım ve içmeye başladım. Yanımda oturan 10 kişiye baktım. Baek, Jongdae ve ben küçüklük arkadaşıydık. O maçta Jongdae'de vardı. Diğerleri de sonradan grubumuza dahil olmuştu. Bizim için hiçbir sorun yoktu. Bize karşı iyi olan herkesle arkadaş olabilirdik. Aramıza en son Kyungsoo dahil olmuştu ama sanki ilk günden arkadaş gibiydik. Aramızda tek bir eksik vardı. Ailesini görmek için yurtdışına giden Luhan. O da gelirse tam olacaktık.
"Yalnız beyler, bu işin içinde bir şey var. Sınıfı tuvalet kağıdıyla doldurduğumuzda bile sadece ailelerimiz çağrılmıştı. Bu kadar ağır değildi ceza. Bunu araştırıp bulmazsam bana da Junmyeon demeyin!"
Kesinlikle haklıydı. Bunu ben de araştıracaktım. Hepimiz başımızla onay verdik.
"Bu böyle olmuyor ha! Gıybet ruhunuz çökmüş. Hadi bir şeyler atın ortaya. Tao! Senin kulakların deliktir. Neler duydun?"
Yixing ile ortam azıcık aydınlanmıştı. Gözlerimizi Tao'ya çevirmiş bekliyorduk. Genelde bütün gıybetler ondaydı. Birimiz heyecanla ve gıybetle gelse bile Tao zaten biliyor oluyordu.
"Tamam, sıkı durun o zaman. Yeon Soo ve Ki Bum soyunma odasında 'neredeyse' sevişeceklerken yakalanmış."
"Vay orospu!!"
"Vay şerefsiz Ki Bum!"
"Belliydi lan. İkisi de birbirini yiyecek gibi bakıyordu."
"Eh okuldan atılırlar herhalde."
"İşte o konuda sıkıntı var. İkisinin de ailesi güçlü. Olayın üstünü bir şekilde kapamışlar. Büyük ihtimal parayla. Sınıflarını da değiştiriyorlarmış. Bilemiyorum artık."
"Paranın gücüne bak anasını satayım.. Buradan çıkınca ilk işim piyango almak olacak. Hani bir ihtimal artık.."
"Ee başka? Başka kimin dedikodusu var?"
"Benim var." dedi Jongin. Hepimiz ona döndük.
"Chun Hei var ya-"
"Hani senin aşık olduğun!"
"Hani gece kapısında beklediğin ama sabah onu görünce kaçtığın."
"Hani çantasına mektup atıp, sonra utanıp 'galiba çantanda örümcek gördüm' diye çantanın üstüne atlayıp sınıfı boşaltmamıza neden olan!"
"Yav he o tamam mı? Hele bi' dinleyin. Dün çıkışta ben bunu yine kesiyordum. Bir anda arkasını döndü ve göz göze geldik. Benim eteklerim tutuştu tabi. Hemen sanki telefonum çalmış gibi yapıp cebimden çıkardım. Eğilmiş bakarken bir baktım önümde bir çift ayakkabı."
"Uuuuu!"
"Vay be çok ateşli!"
"Ay beni öptü deme bayılırım şuraya!"
"Ya sulanmayın hemen. Neyse. Ben yüzümü kaldırıp ona baktım. Yüzünde mahçup bir gülümseme. Beyler içim gitti içim. Üstüne 'seninle konuşabilir miyiz?' demesin mi?"
"Oha! Ee sonra?"
"Heyecandan kekeledim bir de. Tamam dedim. Elimi tuttu lan o sırada! Öldüm abi öldüm. Tabi o sırada titreşim moduna geçiş yaptım ben. O önde ben arkada gidiyoruz. Okulun iki blok aşağısındaki parka gittik. Banklardan birine oturduk. Bana döndü. Jongin dedi. İsmimi söyleyince ben uçtum zaten! Ben senden hoşlanıyorum ama söylemeye korkuyordum dedi. Eğer benden hoşlanmıyorsan ne olur aramızda kalsın, söz seninle bir daha konuşmam dedi ve kafasını aşağı eğdi. Konuşurken yüzü pembeye döndü görecektiniz. Ben tabi şok! Kendime gelmem bir dakikamı aldı. Kız tabi o kadar süre cevap vermeyince hoşlanmıyorum sandı. Bir romantiklik yapıp çenesinden tutup kaldırdım ve ben de seni seviyorum dedim. Nasıl şok oldu anlatamam. İşte çıkıyoruz!"
"Vay anasının gözü be! Jongin'imize bak be! Oğlum gurur duydum şu an! Bir şeyler kapmış!"
Kutlu olsun lafları eşliğinde Jongin'in sırtına vurduk. Yetişemeyen Minseok kafasına boş kuruyemiş kağıdını attı.
"Bu ne biçim bir iş bölüştürmedir? 11 kişiye 4 şişe içki tek mi aldınız yani?"
"Ee şimdi ne yapacağız? Evlere mi dağılacağız?" diye sitem etti Kyungsoo.
"Aklıma bir fikir geldi. Çok klasik, çok normal, hatta fazlasıyla normal ama başka bir şey gelmedi. Şişe çevirmece oynayalım. Cezalı!" dedi Jongdae.
Bu ritüel herhangi bir grup buluşmasında yapılabilecek bir şeydir. İstisnasız bir tane sorunlu çıkar ve üyeler ona yüklenir. Neden bu sefer o sorunlu üye benmişim gibi hissediyorum?
Bir süre düşündük ama aklımıza daha iyi bir şey gelmedi. Herkes kabul edince boş bira şişesini ortaya koyduk.
Minseok şişeyi çevirdi. Şişe Yifan'ı gösterdi. Minseok düşündü ve sorusunu sordu.
"Eğer kendi cinsinden hoşlansaydın, içimizden kiminle çıkardın?"
"+18 oynayacağımızı söylememiştiniz lan!"
"Hadi hadi! Kıvırma da söyle." Yifan biraz düşündü.
"Sanırım Junmyeon'la çıkardım. Aranızdaki en normal insan o."
Ayağı kalktım hemen.
"ONLY YOUUUUUU!" Diğerleri de bana eşlik etmeye başlamıştı. Junmyeon başını eğmiş kıs kıs gülüyordu.
"TAMAM YETER LAN!" Yerlerimize oturduk. "Siz göreceksiniz!"
Yifan şişeyi çevirdi. Şişe Baekhyun'u gösterdi. Yani Baek'e de, bana da gökten altın yağsa bok düşerdi. O derece bir şansımız var.
"İşte şimdi elime düştün Baek. Şimdi.. Okuldan çık ve en yakındaki çöpe git, içine atla."
Çıldırmış mıydı bu adam? Baek için temizlik hayat felsefesi gibi bir şeydi. Annesi kıyafetlerini yıkamayı unutsa kendisi yapardı. O derece. Bunu asla yapmazdı.
"Asla bunu yapmam Yifan. Biliyorsun."
"O zaman cezana hazır ol. Bunu her şekilde yapmak zorundasın."
"Söyle."
"Sen ve Chan çok yakınsınız. Eh, Chanyeol de az önce sinirlerimi bozduğuna göre.. Bize şöyle bir öpücük sahnesi verin. Ateşli olsun. Dudaktan."Yazar bu bölümde KrisHo shipper olduğunu belli ediyor kxkcicucjjckxk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our Little World
Fanfiction"Yıldızları görüyor musun Baekki?" "Evet Yeolli." "İşte sen onlardan daha parlaksın."