Bölüm 6

115 6 1
                                    

"Anne daha kaç saat burada bekleyeceğim?" oturacak bir yer bulmanın sevinci ile gözlerim büyüdü.

"Kızım tamam ben arayayım Deniz'i."

"Ay o kim ya?"

"Yasemin teyzenin evladı işte."

Evlat mı ? Bu yaşlılık annemi biraz değiştirmişti.

"Anne ya! Bide onunla mı uğraşacağım? Yapma. Neden bu eziyeti çektiriyorsun bana?" Gözlerim yaşarmıştı, bu konuda ciddiydim. Zaten en son 12 yaşında gördüğüm insanların yanına gidiyordum, hiç tanımadığı insanların yanında yaşamak acaba nasıl olurdu? Aslına bakarsak bu duruma biraz alışık sayılırdım. Kaldı ki artık özgüven sorunum da pek yoktu. Ama olmazdı! Sorun özgüven meselesi de değildi. Ailemle bir anlaşma yaparak gelmiştim buraya. Buraya gelmem ne kadar mantıklıydı bilmiyorum ayrıca anlaşmamızda ne kadar doğruydu onu da bilmiyordum. Sırf Yasemin teyze ve ailesi benim aileme yardım ettiği için ve iki aile arasında anlaşma olduğu için ben rahatsız olacaktım..

Düşüncelerimden sıyrılıp derin bir nefes aldım.

"Çocuğum üzme beni be annem." dedi. Sesinden ne kadar yorgun olduğunu anladım. Yorgun ve üzüntü bu..

"Tamam anne ara sen şu kızı. Umarım arabası vardır. Neyse bekliyorum burada ben."

"Ne giymiştin annecim ona göre söyleyelim de tanıyabilsin seni."

"Lacivert tişörtüm ve siyah kazağım var. Gerçi burada en az 50 kişide vardır lacivert tişört ama arasın bulsun ne yapayım."

Annemin iç çektiğini duydum.

"Tamam arıyorum ben şimdi!" dedikten sonra kapattı telefonu.

----

Neredeyse yarım saat olmuştu bile. Ne gelen vardı ne giden.. Bu durum beni sinirlendirse de annemi tekrar arayıp onu tekrar üzmek istemiyordum. Çoğu kişinin birbirine kavuşma anını onlar kadar içten hissetmiştim. 2 koca yıldır deli gibi hasret çekiyordum. Ayrıca beni asla affetmeyecek insanlaraydı bu hasretim..

Yanıma büyük adımlarla gelen çocuğa baktım. Garip bir gülümsemeyle aramızdaki mesafeyi daraltınca bakışlarım hala onun üstündeydi.

"You are Gizem?" deyince gülmemek için kendimi zor tuttum. Beni yabancı sanmıştı sanırım ve berbat bir ingilizcesi vardı. Ayrıca ben Deniz'in kız olmasını bekliyordum nedense..

"Deniz sen misin?" dedim emin olmak için. Hayallerini yıkmışım gibi bir anda yüzü düştü.

"Tüh ya! Valla Türk olmasan her şey muhteşem olacaktı." dedi çarpık gülümsemeyle. Göz devirip yürümeye başladım. 5.adımımda durdum

"Şu bavulları unutma." deyip yürümeye devam ettim. Bunu yapmaya bayılıyordum. Eskiden olsa bu hareket bu kadar havalı olmazdı.

Arabasına bindiğimizde şaşkınlıkla bana baktı.

"İyi misin?" dedi birden.

"İyiyim."

"Şimdi sen yorgunsundur da, gel sana kahve ısmarlayayım ya da istersen yemek yiyelim?"

Kafamı ona çevirdim. Gözleri maviydi, koyu bir mavi. Kaşları şekilli ve yüz hatları da çok belirgindi. Saçları hafif sarıya bakıyordu ama buna açık kumral denildiğine eminim. Havalimanında yanıma geldiğinde fark etmiştim boyu benden baya bir uzundu. Çoğu kızın ilgisini çekiyor olmalıydı bu çocuk.

"Neden öyle bakıyorsun ya? Bir şey mi oldu ya da yanlış bir şey mi söyledim?"

"Hayır hayır yani biraz yorgunum da dalıp gidiyorum öyle. Dışarıda bir şey yeme fikride pek iyi değil. Eminim annem anneni aramıştır ve annende bizi bekliyordur." dedim gülümseyerek. Gözlerini kısarak çok içten gülümsedi. Aslında iyi birine benziyordu. Açıkçası havalimanında yaptığım hareketten sonra beni arabasına almaz ya da en azından bavullarımı almaz diye düşünüyordum. İkisini de yapmıştı ve kahve, yemek teklifi de onu gözümde iyi biri konumuna getirmişti. Tabi bu Deniz benim hatırladığım Deniz değilse iyi biriydi. Ben küçükken böyle bir çocuk vardı, küçük olmamıza rağmen tüm kızlar ona aşıktı ve biz mecburen hep bir araya gelmek zorunda kalırdık. O çocuk ise benimle hep dalga geçerdi. Şişman ve çirkin oluşumla.. Tabi ben çocuğun adını sanını hatırlamıyorum.. Deniz ise düşüncelerimi okur gibi;

ÖNYARGI 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin