BÖLÜM 13

111 5 1
                                    

Odadan çıkıp direkt o masaya gitmek için niyetlenmiştim. Kimse yoktu. Ciddi anlamda kimse yoktu. E deminki rezaletten dolayı kaçmışlardır tabi. Savaşta yoktu. Siyah takım elbiseli orada çalıştığına emin olduğum adamın yanına gittim.
"Savaş nerede?" dedim.
"Gizem, peşinden gitmemen gerektiğini söyledi Bora bey. Kusura bakma söyleyemem."
"Peki Boraya ne?" içimden söyledim sandığım şey adamın suratını gevsetmişti. Ama bir şey deme gereksinimi de duymamıştı. Tekrar Savaşın odasına gidip Eliften yardım isteyecektim ki Elifin zaten arkamda olduğunu gördüm. Gerçekten halden anlar bir kızdı.
"Gel." dedi önüme geçip, barmenin orada duran masanın önünde durup çocuktan ceketini istedi, yani kendi ceketini. Çıktığımızda arabam olup olmadığını sordu. Olmadığını söylediğimde taksi çağırdı. Taksi hemen geldiğinde hic zaman kaybetmeden bindik ve şoföre garip bir isim söyledi.
Gitmemiz 15 dakikamızı almıştı. Etraf kapkaranlıktı.  Gittiğimiz yerleri arabanın farları aydınlatıyordu.
"Ne işi olur onun buralarda?" dedim.
"Bilmiyorum. Bir kere Borayla burada bulmuştuk onu." dedi. Gittiğimiz yer yüksekteydi. O an aklıma bir şey geldi. Para. Çantam barda kalmıştı. Elife de odettirecek değildim ya. E nereden Baksan 70 lira tutmuştu. Durumu çaktırmamak için yola odaklandım tekrar. Sinirim, üzüntüm geçmişti sonunda. Savaşlada konuşup bir şeyleri halledersem her şey daha iyi olucaktı. Savasın beni affetmesini beklemiyordum ama her şeyi bilmesi gerekiyordu. Bilerek ve isteyerek yapmadığımı. Annemlerin beni zorla götürdüğünü. Araba durduğunda adam "80" dedi. Elif bana baktı bende ona. Tabi ya o da sadece ceketini almıştı çantayı almak kimin aklına gelirdi ki?
"Arkadaşı çağırayım bir saniye. Gizem sen burada bekle canım." dedi Elif ve indi hemen. Birkac saniye sonra Bora gelip hallettiginde gerçekten çok utandım. Bora ise benim arabadan indigimi görünce yüzü düştü.
Elif Bora ve ben aynı hizaya gelince Bora kulağıma eğilerek
"Sana gelme demiştim." dedi. Ona cevap verme ihtiyacı duymuyordum. Sokak lambası sadece 1 tane vardı ve o da önümüzü görecek kadar aydınlatıyordu. Acaba burayı bulmak için çok uğraşmışlar mıydı? Savaş arkası dönük duruyordu ve biz çok sessiz ilerliyorduk. Elif durunca Borada durdu. Ben Savaşın yanına gittim. Durduğu yerde durdum. Sonrası boşluktu zaten. Yani uçurum oluyordu. Uçuruma öylece bakıyordu.
Derin nefes aldı ben yanında durunca. Kim bilir içinden neler geçiyordu..
"Senden bir ricam olacak." dedi. Sesini bile o kadar özlemiştim ki...
Kafamı salladım. Hiç bakmadan benim geldiğimi tahmin eden adam kafamı salladığımı da anlamıştı. Vücudunu döndürmeden sadece kafasını bana çevirdi.
"Bırakta seni güzel hatırlayayım."
Bunu söylediğinde gözleri gözlerime kilitlenmişti zaten. Dediği şeyin anlamını biliyordum. Git diyordu, 2 yıl önce nasıl gittiysen şimdi de öyle git diyordu. Daha fazla küçülme gözümde diyordu. Gülümsedim, ama çok acı bir gülümseme olmuştu. Bu defa onun için savaşmayacaktım. Çünkü ne yılbaşında söylediği, ne ayrıldığımızda dediği hiçbiri bu kadar çok dokunmamıştı.
"Unut beni diyorsun yani?" diye gereksiz bir soru sordum.
"Ölmüş olduğunu bildiğimde bile bu kadar canım acımamıştı."
Hayatımda duyduğum en ağır laftı benim için. Gözümden akacak yaşım kalmamıştı ama bu lafına dayanamayıp 2-3 damla bir şey akmıştı. O da kendini sıkıyordu. Çok belli.
*Oysa ben bu gece yüreğim elimde, sana bir sırrımı söyleyecektim.*
Aklımdan durmadan bu söz geçerken tepki bile vermiyordum. Tamamen yapayalnız kalmıştım. Yüreğim sürekli ona sarılmam gerektiğini söylüyordu. Yüzsüz yüreğim. Adam istemiyor seni! Ne sarılması? Barda benim için endişelendiğini, ben ağlarken odadan çıktığınıda mı yanlış anlamıştım? Bundan cesaret alarak
"Senin için acımayacak mı? Beni severken bunu yaptığın için canın yanmayacak mı?" dedim.
"Sen yokken de seni seviyordum."
Gözünde nasıl küçülmüştümki bu cümleleri kuruyordu. Artık bizi hicbir şey, hicbir söz, hic kimse kurtaramazdı. Belki haklıydı.
Artık bana bakarak konuşmuyordu zaten. Her şey normalmiş gibi arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Ne Elifin ne Boranın yüzüne bakmıştım. Hiçbiri de bana bakmamıştı zaten. Yeterince uzaklaştığımı düşündüğümde onları izledim. Savaşın yanına ikiside gitmemişti. Bıraktığım gibi durmuşlardı. Birkaç saniye sonra Elif gitmişti Savaşın yanına ve sarılmıştı. Benim yapmak istediğimi Elif yapmıştı. Savaşta Elifin belinden sarılmıştı ona. Çok güzel bir veda gerçekten. Bir dakika kadar öyle kaldıktan sonra Savaş geri çekilip olduğu yere oturmuştu. Elif tekrar Boranın olduğu yere gelip yanında dikilmişti, buradan ne konuştukları duyulmuyordu. Daha fazla izleyip üzülmemin alemi yoktu, önce bara gidip çantamı alıcaktım sonra bir otele giderdim artık. Bir daha Yasemin teyzelerin evinin önünden geçeceğimi bile sanmıyorum. Bara gidip çantamı aldıktan sonra telefonu çıkardım ve 24 kez arayan annemi aradım. Yasemin teyze anneme sadece Denizin yanına gittigimi söylemiş, ondan sonra hiç konuşmamışlar. Belki Deniz, Yasemin teyzeye hicbir şey anlatmamıştı. Bilmiyorum aklım karmakarışık. Deniz benden o intikamı çok güzel alıcak. Ama nasıl ve ne zaman? İstediği kadar intikam alsın hiçbir şey bugün yasadıklarım kadar canımı yakmayacak. Bana tekrar o iğrenç Baranı hatırlattığı için tekrar nefret ettim Denizden. Anneme bir daha o evde kalmamam gerektiğini anlattım. Ama ne Denizin yaptıgı söylediği şeyleri anlattım ne Savaşı. Zaten annem Savaşın "S" sini duysun beni burada 1 saniye tutmaz.....

ÖNYARGI 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin