16. BÖLÜM

223 11 8
                                    

Mediadaki -Tuna Mayın

ÜÇ SAAT SONRA

CAN SANCAK

Karanlık dünyama yeniden ışık tutulmuştu. Gözlerimi hastanenin basık havasında araladım. Endişe dolu gözlerim etrafımı tararken o yanımdaydı. Sol yanımdaki yatakta uyuyordu. Kolunda serum vardı. Yavaşça doğruldum. Yanına adımladım. Deli aklımı benden alıp mışıl mışıl uyuyordu. Adı üstünde bu kız tam bir deliydi. Kalbimi yok ederken, nemli gözlerini ruhuma kazımıştı. Gitmiyordu. Nasıl gidebilirdi ki? Ben böylesine ona tutulup kalmışken. Şaşkınlığımı bir türlü atlatamıyordum. Ben ona aşkımı itiraf etmiştim. Son kez elimi tuttuğunu düşündüğüm an onu hiç bırakmamak tek istediğimdi. Bu nasıl bir şeydi? Nasıl bir aşktı? Hala şaşkınken yıldız kaçıranımın sağ elini avuçlarım arasına aldım. Bu arada da çoktan sandalyeye çökmüştüm. Gözyaşlarım yanağıma süzülürken "Seni de kaybedeceğim sandım. Sen de beni bırakıp gideceksin ve ben yapayalnız kalacağım sandım. Deli kız, sen bana ne yaptın böyle? Nasıl içime karıştın? Nasıl tutuldum sana? Nasıl?" derken derin nefes aldım. Çökmüş halime kendim bile inanamazken elimin tersiyle gözyaşlarımı kuruladım. O esnada Eren içeri girdi. Deli kızın elini tuttuğumu gördüğünde gülümsedi.

"Daha inkâr edecek misin?" dediğinde sıkıntıyla nefes verdim.

"Neyi?"

"Bu kıza âşık olmuşsun Can. Hala inkâr edecek misin? Yoksa geç olmadan onun ellerini tutmaya devam edecek misin?"

Cevap vermeden önce Dilay'a baktım. Uyuyordu hem de melek gibi. O bir melekti. Hem de benim meleğim.

"Devam edeceğim. Yıldız kaçıranımı kaybedemem." dediğimde Eren gülümsedi.

"O nasıl lakap oğlum? Ha ama doğru. Bu küçük kızdı seni kaçıran." dediğinde kaşlarımı çatıp "Lan oğlum sus! Kimseler duymasın. Karizma gidecek." dediğimde gülmeye devam edip "Neyse ben çıkayım abi. Kızın durumu iyi merak etme. Birazdan uyanacak. Allah'tan zehir kanına fazla karışmadan onu kurtardık. İki gün çekimler erteleniyor. İyice dinlenin." dediğinde başımla onayladım.

"Tamam. Sen nereye gidiyorsun?"

"Otele gideceğim. Hastanenin parası ödendi. Sizde Dilay uyanıp kendini iyi hissedince dönersiniz. Şoför ve araç kapıda. Beni babam çağırdı. Toplantı varmış. Malum kız zehirlenince işler karıştı."

"Tamam. Git hadi."

"Görüşürüz." deyip çıktı.

Bende gözlerimi delime çevirdim. Hala uyuyordu. İki elimle sağ elini sıkıca tutup dudaklarıma bastırdım. Öylece de uzun süre kala kaldım. Ta ki o gözlerini açıp kalbime mutluluğu doldurana kadar. O kadar şaşkındı ki ne söyleyeceğini bilemez haldeydi. Tabi ona böyle bakacağımı hiç düşünmemişti. Sol elimle saçlarını okşayıp, hala elini öpmeye devam ettim. Dilay tereddütle bana bakıp "Acaba ben öldüm mü? Sen melek misin?" dediğinde güldüm.

"Yok, güzelim ölmedin. Bundan sonra da öyle bir şey olmasına izin vermiyorum. Çünkü artık benimlesin."

Dilay'ın güzel gözleri daha da irileşirken "Sen beni..." derken sözlerini tamamlamadan ben konuştum.

"Seni seviyorum. Çok seviyorum. Ve bundan sonra da asla seni bırakmayacağım."

Dilay gözyaşlarını tutamadı.

DİLAY MAYIN

"Sen ismi ağzımı yakan, Sen buldukça kaybettiğim, Yürüdükçe uzayan yolum, Sen hayatımın dip sesi, Sen yanağımı acıtan soğuk, Sen dalgın yürüyüşlerim, Sen canlı çıktığım yangın, Sen ertelediğim acelem, Sen içtikçe susadığım, Sen düşersem açılan kanat, Sen yazdıkça uzayan şarkım... Can sen benim vermeye korktuğum nefesimsin." dediğimde Can gülümsedi. Ben ise hala sevinçten ağlıyordum. Rüya olmasından korkarken uzanıp alnıma uzun öpücüğünü bıraktı. Şimdi mutluydum. Hiç uyanmak istemediğim rüyama sarılırken hayat doluydum.

YILDIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin