9. Bölüm- Neredesin?

228 13 6
                                    


DİLAY MAYIN

Gözlerimi açtığımda sahildeydim. Şakir ile Sakar başımdaydı. Korku dolu gözleriyle bana bakıyorlardı. benim gözlerim ise yıldızımı arıyordu. Başımı soluma çevirdim. Benden biraz uzakta dizleri üzerinde oturuyordu. Titriyordu. Islak bir vaziyette, sadece bana bakıyordu. Ben onu ilk kez böyle görmüştüm. Yıkılmış, kaybetmiş bir Can Sancak. Güçlükle doğruldum.

"Can?" dedim. Gözlerini yeniden denize çevirdi. Hıçkırıklara boğuldu. Ağlıyordu. Benim aşık olduğum, her daim parlayan yıldızım ağlıyordu. Peki neden?

Bir anda ayağa kalkıp, koşarak eve ilerledi. Onun bu haline şaşkınlıkla baktım. Telaşlı bir halde Şakir'e döndüm.

"Neden bu halde?"

Şakir sıkıntıyla Sakar'a baktı. ve yeniden gözlerini bana çevirdi.

"Yüzme bilmiyormuş. Ama sizin için denize atladı."

"Ne?"

Benim için korktuğu halde denize mi atladı?

Sakar "Az kalsın boğuluyordu. Sizi mi onu mu kurtaracağız şaşırdık." dedi.

Gözlerim dolarken ayağa kalktım. Eve koştum. Şu an hiçbir şey umurumda değildi. Can'ın kapısına geldiğimde sağ elimi kapıyı tıklatmak için kaldırdım. Ama içeriden gelen ses beni engelledi. Sessizce odama girip terasa çıktım. Ve yine sessizce onun camdan kapısına ilerledim. Perdenin aralığından ona baktım. Kapıya yaslanmış, yere çökmüştü. Gördüğüm dağılmış bir adamdı. Neden bu kadar kötüydü ki? Benim için mi korkmuştu? Neden bu kadar çok ağlıyordu? O ağladıkça bende ağlamaya başladım. Duvara yaslanıp yere çöktüm. Onun her hıçkırığında bende vardım. Bu gece yıldızım parlamıyordu. Çünkü kara bulutların ardına saklanmıştı.

CAN SANCAK

O günü unutamıyordum. Az önce yaşadıklarım beni paramparça etmişti. Özellikle de o kız denizin en dibine çökerken. Sahildeki adamları avaz avaz haykırırken, tekneye binip bize doğru geliyorlardı. Ben ise yüzmeyi hiç bilmesem de onu kurtarmak istedim. Karanlığa batacaksak da bu beraber olmalıydı. Kalbime isyan ederek sandaldan atladım. Ona sımsıkı sarıldım. Bedenim bedeniyle, ruhum ruhuyla, kalbim kalbiyle bir bütün oldu. o iki adamı bizi en dipten aldığında hala şaşkındım. Yüzmeyi hiç bilmesem de sırf onun için ölüme atladım. Sırf onun için kendimden vazgeçtim. Bana ne oluyordu? Neden ölüme atlamıştım? Hem de beni kaçıran deli kız için.

Bütün gece yaşadığım hüsrandan sonra nihayet sabah olmuştu. Yüzümü yıkayıp, üzerimi değiştirdim. Merdivenlere ilerlediğimde o güzel ses kulaklarıma doldu. Kalbim hızlandı, aklım karıştı. Merdivenlerden indiğimde Amerikan mutfakta deliyi gördüm. Beyaz askılı tişörtü, kısa kot şortu, çıplak ayakları, dağınık topuzuyla, tam bir ev kızıydı. O börek mi açıyor? Eli hamurdu. Özenle kendini elindeki işe vermişti. Kırmızı dudakları arasından büyülü ahenkler dört bir yanımda dolaşıyordu. Beni ele geçiriyordu. Büyüsüne kapılıyordum. Beni fark edince gülümsedi.

"Günaydın. Hadi gel bana yardım et."

Aklımı kurcalayan düşünceleri alelacele halının altına süpürdüm. Ve yanına ilerledim. Gözlerine baktım. Masmaviydi. Gökyüzü kadar büyüleyiciydi. Düşüncelerimi güçlükle durdurdum.

"Ne yapacağım?" dedim. Elindeki hamuru açarken "Tepsiyi getirir misin? Bak orada!" derken gözleriyle tepsiyi işaret etti. Derin bir nefes bırakıp, istediği tepsiyi önündeki tezgaha bıraktım. Göz ucuyla yağı gösterip "Yağı tepsiye sür." dedi. Elime fırçayı alırken o kadar hızlı davranmıştım ki fırçadaki yağ delinin yüzüne uçtu. Deli bir anda yerinde sıçrarken, kolunu gözlerine götürdü.

YILDIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin