aç ve susuz

730 17 2
                                    



Yüzünü tatlı gösteren siyah çerçeveli gözlüklerinin yanında hafif pembeleşmiş ve içimi sıkma isteği ile dolduran yanaklarıyla yine dersin on birinci dakikasında girmişti sınıfa. Okul formasının üzerinde salaş bir hırka ve yandan astığı çantası ile sanırım sadece ben ve biyoloji hocasının dikkatini çekmişti. Biyoloji hocasının ona bakışı bile beni gererken tüm kızların onunla ilgilenmemesi iyiydi galiba. Evet, öyleydi. Hoca, alışmışlığın verdiği bezginlikle sınıfa girmesini ve sırasına ilerlemesini belli edercesine başını hafifçe yana yatırdı. O da hocaya, tapılası gülümsemesi ile bir nevi teşekkür ederek her zamanki yerine ilerledi. Senenin başından beri her gün aynı sahneyi yaşıyordu ve ben onu büyük bir açlıkla izliyordum. Açlıkla, açtım. Açtım ona, yıllardır susuz ve yemeksiz kalmış biriydim ve o bana göz kırpan bir damacana suydu. Ona delicesine ihtiyacım varken tehlikeli olduğunu da biliyordu bir yanım. Kimse çölün ortasına su bırakmazdı. Tabii onun bana sunulmuş, yalnızca bana özel bir nimet olabileceği ihtimali de vardı. Yalnızca bana. Yalnızca. Kalbim bu ihtimali kendine ilke edinmişken beynim hiddetle kalbimi uyarıyor, bu suyun zehirli olabileceğini anlatıyordu. Tüm bu çelişkilerin verdiği bıkkınlıkla sononda test bittiğinde yeni teste başlamadan bakışlarımı usulca ona çevirdim. Susamıştım yine, acıkmıştım. Hiç doymamıştım ki.. Karşımda duran tablo da sonsuza kadar aç ve susuz kalacağımı belirtti bana. kalbim göğsümü zorlamaya başlamışken beynim "Ben demiştim," havalarındaydı. "O senin değil yalnızca." diyordu. Olamazdı biliyordum. Açlık ve susuzluğa mahkumdum. Hep böyle olacaktı bu. Suya hasret olacaktım. Yabancının teki suya benden önce ulaşıp dikecekti kafasına, susuz kalacaktım.



ee git de o zaman kıza saf mısın oğlum -,-

TUMBLR HİKAYELERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin