BÖLÜM 3 [Karanlık]

40 7 7
                                    


*Hatırlatma*

Kocaman siyah bir Jeep.

Tekrar aynı adam aşağıya indi.

Yavaş adımlarla yanıma doğru geldi.

İçimde fırtınalar koparken sessizce durdum.

Ayaklarım geriye doğru gitmek için çıldırırken, öylece bekledim.

"Özgürlük bitti.İyi eğlendin."

**
"Seni Deniz mi gönderdi?" Adam çok korkutucuydu. Üzerime gelmesinden çok, bakışları tedirgin etmişti beni.

"Evet." "Seni hiç görmedim."
Gözlüğünü çıkarttı sakince. Koyu kahve gözleri vardı.

Evet. Şimdi gerçekten üzerime yürüyordu. Geri geri yürümeye başladım. Parmağını, bana doğru uzattı, "Sen ne zamandan beri onu sorguluyorsun? Yanında çalışanları değil, sen onu bile tanımıyorsun."

Omuz silkiş.
Az sonra dolacak gözler.
Geri geri yürüyen ayaklar.

Koluma doğru hamle yapıp, onu morartacak bir sertlikte tuttu. "Ve şimdi bana zorluk çıkartma."
Kolumu çekmeye çalışıyordum lakin daha fazla baskı uyguluyordu.

Ağzım açıktı, şaşkındım. Biraz daha koşsaydım, özgür kalacaktım...

Bir kelebek kadar özgür.

Kolumun kan akışı dururken, arabanın ön koltuğuna oturtuldum.
Yanıma bindi kahve gözlü adam. Kapılar kilitlendi ve yolculuk başladı.

"Camı açabilir miyim?" deidm birkaç dakika sonra. Yüzüme çarpan rüzgarı son kez hissetmek istemiştim.

Deniz.
Adı gibiydi benim abim.
Hırçın, dalgalı, asi.
Fırtınanın habercisi.

Zehir diyerek sunmuştu önüme tatlıyı.
Çünkü o, tatlı vermezdi.
Bu, asi karakterine tersti.
"Bu sana bir hediye." diyemezdi onun dili.
O böyleydi.
Acıtarak, sevdirirdi kendini.
Canınız çok acıyarak severdiniz onu.

"Aç" duyduğum kalın ses ile, kendime gelip harekete geçtim.
Açılan pencereden gelen rüzgar, ruhumu dinlendirmişti.Kafamı koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım.

Eve dönmeyi kim isterdi ki?

Neden bu kadar yorgundum ben her zaman?

Bu yorgunluk... Yorucuydu.

Hafifçe öksürdüğünde yan tarafa baktım. Yola bakarak konuştu.

"Zavallısın." "Biliyorum."
"Tutsaksın." "Öyleyim."
"Yalnız öleceksin." "Yalnız öleceğim."

****
"Bunları canımı acıtmak için söylediğini de biliyorum. Zehir buydu değil mi? Mutluluğumu söndürmek. Deniz'e aynen ilet, mutluyum. Ve onun yazdığı kelimeleri sarf eden bir adamdan korkmuyorum. Araba kullanmayı bilen bir oyuncudan, söylediği ve söyleyeceği sözler nedeniyle çekinmeyeceğim. Mutluluğumu çalamayacaksınız. En azından bu gün, değil."

Suratını keyifsizce buruşturdu.
Bu, beni keyiflendirmişti. Konuşabildiğim sayılı anları değerlendirmek güzeldi.

Sonunda eve geldiğimizde, adam ben içeriye girene kadar beni gözetledi. İçeriye girince, beni göremeyeceğini bildiğim perdenin ardından ona baktım.

Bay Nestor ile bir şeyler konuştu. Daha çok onu azalıyor gibiydi. Sonra telefonu çaldı. Sakalını sıvazlayarak konuşmayı sürdürdü.

Arabasına binip gittiği anda da, telefon konuşmasını sürdürüyordu. Kiminle konuştuğunu biliyordum.

Yalnızlığa MeftunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin