Üzerimde dün bara gittiğim giysiler vardı. Eyelinerim ise dudağıma kadar akmıştı.
Muzip bir şekilde Can'a dönerek gülümsedim.
"Dün evde giysi denemesi yapıyordum. Üzerimde kalmış?"
İnandı mı?
Hayır salak.
Yatağımın üzerine oturup "Yaa gerçekten mi?" dedi alay ediyor gibi gözüküyordu ama sinirliydi.
Tam bir yalan daha uyduracaktım ki içimdeki ses beni dürttü.
Kendine gel.
Haklıydı. Kesinlikle kendime gelmeliydim. Ben yalan söylemem. Kimseden korkmam. Açıklama da yapmam.
"Sana açıklama yapmak zorunda olmadığımın farkında mısın?""Bana açıklama yapmak zorunda olduğunun farkında olmalısın."
"Neden sana açıklama yapmak zorundayım ki? Sen benim neyimsin?" Hiçbir şeyim.
"Patronunum ve saat 11'i 5 geçiyor." derken kolundaki pahalı saatini gösterdi. "Eğer dün mesajımı görseydin şuan sen iş yerindeki odanda bende özel uçağımla Los Angeles'a gidiyor olacaktım.
"Hangi mesajını?" dedim anlamayarak.
"Bu gün seni alamayacağım mesajını."
"Ama ben onu görmedim?" dedim telefonuma yönelirken.
"İşte şu an bu yüzden burada bu konuşmayı yapıyoruz."
"E sen benim işte olmadığımı nereden biliyorsun?"
"Sude ve Esin söyledi."
"Sude kim?" Beni ilgilendirmiyor ama beni şikayet eden çok sevgili vatandaşı bulmam lazım. Sadece neden böyle bir şeye gerek duydu diye konuşacağım yani. Başka bir şey yok.
"Benim sekreterim."
Tek kaşımı kaldırıp "Senin sekreterin neden beni şikayet ediyor."
"Zaten önce Esin söyledi. Hem ne fark eder?"
"Vallaha çok fark eder. O ne karışıyor benim işime. Tamam Esin patronum ama Sude'ye ne!"
Hepsini çok hızlı ve tek nefeste söylemiştim. Hayatımda ilk defa bu aralar bu kadar çok konuşuyorum."Sonuçta işe geldin mi gelmedin mi?"
"Mesajı görmedim. Yorulmuştum uyuyordum."
"Neden yoruldun?"
"Tüm gün işte telefonları aç bilgisayar işlerini hallet. Kahve getir. Dosyalama yap. Falan fişmekan insanı yoruyor Can Beey."
"Abartma istersen."
"Tabi siz tüm gün kahve için müşterilerle konuşun. Resepsiyonda karı kız kesin. Hatta ultra güzelleri odasına siz çıkarın ki o odada bir şeyler yaşayabilin. Değil mi ama?" Alay ettiğimden dolayı sizli konuştum.
"Bunları yapan bir müdür varsa tek hayalimi gerçekleştiriyor. Ben tüm gün bir sürü para meselesiyle o şu meselesiyle uğraşıyorum. Gerekirse sorun çıkaran müşterilerle ilgileniyorum ve bunu kibar bir dille yapmak zorundayım ki bu benim için çok zor. Gerekirsede küçük çocuklara abi baba oluyorum. En güzel yanı belkide."
Gerçekten bu kadar uzun mu konuşmuştu yoksa bana mı çok bayıcı geliyordu?
"Sonuç olarak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERDA
ChickLitKendinizi öldürmek için ne yaparsınız? Tabi ki de intihar edersiniz. Peki ya bu konuda verilmiş bir sözünüz varsa? Verda annesine verdiği sözü tutmak için asla intihara teşebbüs etmedi. Ama 'yaşamak' başlı başına bir intihara teşebbüs değil miydi? ...