Wou 700 olmuşuz.
İyi okumalar oy vermeyi unutmayın 😀 :DSabah alarmın iğrenç sesini duyarak kalktım. Gerçekten alarmları seven var mı ya?
Yatakta dönünce Can'ı göreceğimi düşünüyordum. Ama oda da tek ben vardım. Şuan kendimi sürtük gibi hissetim. Gece biriyle yatıp sabah yanında olmayınca kötü hisseden sürtük gibi. Zaten ben de dün niye onunla uyuduysam. Acıdım. Evet Can'a acımıştım. Benimle aynı olmasa da acı yaşıyordu.
"Artık kalk uyuyan çirkin!" derken kapımı açmıştı. İnsan bir tıklatır.
"Belki üzerimi değiştiriyordum?" dedim pikeyi ayaklarımla iterken.
"Bunu umarak yaptım zaten." dedi dudakları yukarı kıvrılırken.
"İğrençleşme."Elimi yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa geçtim. Daha doğrusu kapıda Can'ın telefon konuşmasına kulak misafiri oluyordum.
"1 gün. 1 gün içinde elimde olmazsa hepiniz için kötü olur." dedi. Can'ın bu sesini ilk defa duyuyordum. Zaten tanışalı çok olmamıştı.
3-4 saniye daha bekledim ama ses gelmeyince içeri girdim. Zaten telefonu kapatmıştı.
"Kahvaltı mı hazırladın sen? Benim için?" Bu gün sürtüklük günüm müydü? Benim için mi ne ya?
"Senin için olmasını mı istersin?"
"Hayır. Neyse yine de sağol. Ben kahvaltı yapamam sabahları."
Pekalada yapabilirdim."Hmmm. Bakalım yapabilecek misin yapamayacak mısın?"
-------
"Ya Can bırak." derken ağzıma çatalı sokmuştu.
Omleti çiğneyip yuttuktan sonra Can'a sinirle baktım.
"Afiyet olsun. Doymadıysan yeniden yaparım." dedi alay ederek.Evet bana zorla yemek yedirmişti.
"Masayı toplarsın artık."
"Hayır." dedim kısaca. Ardından yatak odasına girip kapıyı kilitledim.Şort-tişört kombini yapıp saçlarımı at kuyruğu yaptım.
Salona geçip Can'ın çaprazındaki koltuğa oturdum.
"Hazırsan çıkalım." dedi Can ve önden ayakkabılarını giydi.
"Aşağıda bekliyorum seni."
"Ayakkabılarımı giyip geliyorum." dedikten sonra mutfağa su içmeye gittim. Mutfağın dağınıklığını gördükten sonra vazgeçip aşağı indim.------
Sessiz bir araba yolculuğundan sonra beni restoranta bırakmıştı.
Teşekkür edip arabadan indim.
"07.55" dedi Banu hanım.
"Dünü telafi etmek için." dedim ama ben saati 8'i geçmiştir falan zannediyordum.
Selamlaştıktan sonra günlük rutinlerimi yapmak için işe koyuldum. Zaten sabahları pek kimse olmuyordu. Kahvaltı menümüz yoktu. O yüzden sabah tüm işlerimi bitirdim çünkü işler yoğunlaşınca sadece bulaşık yıkamak istiyordum."Verda Hanım!" diye sertçe adım seslenince telaşa kapıldım. Yanlış bir şey mi yaptım acaba?
"Buyrun Banu Hanım?" derken gözüm Banu'nun yanında durduğu masada kaldı. Can yüzündeki sinirli ama gözlerindeki alaylı ifadeyde bana bakıyordu.
"Verda Hanım bulaşıklarımızı tam yıkayamamışsınız. Beyefendi bu durumdan oldukça şikayetçi."
"Sizin hakkında dava açmamı istemiyorsanız bulaşıkçınıza gerekli bir çözüm bulun." dedi cüzdanından siyah bir kart çıkarırken.
"Can Atahan?" dedi Bany hanım sesini nazikleştirircesine.
Can tanıdık biri olmalıydı.
"Üzgünüm efendim. Gereği en kısa zamanda yapılacak."
"Ben şu an istiyorum." dedi Can.
"Verda çıkışını vermek zorundayız canım. İşine önem verdiğin söylenemez. Üzgünüm eşyalarını alabilirsin." dedi. Bir Can'a bir Banu'ya bakıp sinirle içeri gittim. Kilitli dolaptan çantamı alıp sırtıma taktım ve yıkadığım tabaklardan 7-8 ini alıp içeri geri döndüm.
Sertçe "elim kaydı pardon." diyip tabakları bıraktım. Banu gözlerini şaşkınlıkla açarken Can Atahan'ın dudakları yukarı kıvrılmıştı.Kapıdan hışımla çıkarken hızla adımlarımı eve yönlendirdim. Para bile vermemişti sürtük.
Arkamdan Can'ın seslenmelerini gözardı ederek fotoğrafçıya girdim. Neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum. Ama yaptım.
"Verda iyi misin. Sinirli gözüküyorsun."
Kapı açılınca ikimizde kafamızı oraya çevirdik. Can kolumdan tuttuğu gibi dışarı çıkardı beni. Bırak diye bağırıken Tanıl'da hızlı adımlarla peşimizden geliyordu.
"Hey n'oluyor?"
Can, önüne bak diye bağırıp beni arabaya bindirmeye çalıştı. Kolumu sertçe onun elinden çekip "Seninle gelmeyeceğim." diye bağırınca çoğu kişinin kafası buraya dönmüştü.
"Verda arabaya." dedi sertçe. Sabahki kullandığı sesini duymuştum.
"Beyefendi, Verda sizinle gelmek istemiyor." diyip kolumdan nazikçe tutarak beni kendine çekti.
"Sen ne karışıyorsun lan?" diyip Tanıl'ın üzerine yürüken ikisinin arasına geçtim.
"Can sakin ol." dedim en sert sesimi kullanarak.
"Can Bey, kavgaya gerek yok. Verda sizinle gelmeyecek."
"Lan bu hala ne diyor?" diyip beni hafifçe ittirim Tanıl'a kafa attı. Evet şuan resmen liseli ergen gibi davranıyor.Tanıl geriye doğru sarsılırken ben direk Can'ın omzundan tuttum.
Can kararmış gözlerle bana bakıp tekrar Tanıl'a baktı.
Tanıl ayağa kalkıp ikinci hamleyi yumrukla yaptı!
İkisi birbiriyle boğuşurken çevredeki insanlar yardıma koştu. En son Tanıl'ın babası çok sert bir şekilde 'Tanıl' diye bağırmasıyla kavga bitti. N'oluyor burda?"
"Yok bir şey baba." Tanıl'ın yüzü kanlar içinde kalmıştı. Can'ın ise dudağı patlamıştı sadece. Buradan kimin galip geldiğini anlıyoruz.
"Oğlum sizin yaptığınız ayıp değil mi?"
"Yok bir şey amca. Ufak bir tartışma." diyip baş parmağının tersiyle dudağındaki kanı aldı.
"Gelin dükkana anlatın bana olayı." Can itiraz edecek gibiyken Tanıl'ın babası "Hadi" diyince üçümüzde karşıdaki dükkana girdik."Derdiniz ne?"
"Baba, bu şahıs Verda'yı zorla arabaya bindirmeye çalışıyordu. Ben de engel olmak istedim ama bana kafa attı."
Adam kafasını sallayıp Can'a baktı."Verda'yı zorla arabaya bindirmeye çalışmak dışında doğru."
Kafasını sallayıp bana baktı amca."Biz Can'la tanışıyoruz. Zaten onun evinde kalıyorum," Amca gözlerini şaşkınca açınca hemen düzelttim "Yani ablasının evinde. Beni o götürecekti bu gün ama ufak çaplı bir tartışma yaşadık bu yüzden ben kendim gitmek istedim."
"Hım. Tabi Tanıl da bunu yanlış anladı." Tanıl kafasını onaylar bir biçimde sallayı Can'a döndü.
"Özür dilerim kardeşim. Benim yerimde sen olsan sen de öyle yapardın."
Can kafasıyla onay verip elini belime yerleştirdi ve dışarı çıktık. Elini belime yerleştirince bir an ürperdim. O da bunu fark etmiş olmalıki dudakları yukarı kıvrıldı. -_-Eve geldiğimizde direk Can'a bağırmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERDA
Chick-LitKendinizi öldürmek için ne yaparsınız? Tabi ki de intihar edersiniz. Peki ya bu konuda verilmiş bir sözünüz varsa? Verda annesine verdiği sözü tutmak için asla intihara teşebbüs etmedi. Ama 'yaşamak' başlı başına bir intihara teşebbüs değil miydi? ...