Bölüm 4: Soluklanmaz Zaman

80 2 1
                                    




Henüz son derece yeni olduğum için bölümde bir hata yaparak başka bir bölüm eklemişim maalesef. Şimdiden özür dileyerek asıl bölümü aşağıya koyuyorum. Eleştirileriniz benim için kendimi düzeltme şansı efendim. İyi okumalar^^

Acı.

Tek hissettiğim acıydı.

Daha fazla acı.

Katlanamayacağım kadar fazla bir acı.

Dayanamıyordum.

Nasıl olabilirdi?

Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Hıçkırıklarım göğsümü delip dışarıya çıkmak için adeta kemiklerden oluşmuş surlarını yumrukluyordu. Sanki ağlasam her şey bitecekti. Her şey geçecekti. Öyle olmalıydı çünkü. Geçmesi lazımdı. Biliyordum ki geçmezse ben bir daha hiçbir zaman eski ben olamayacaktım.

Ben ne yapmıştım?

Ben

ne

yapmıştım?

Nefes alamıyordum. Her şey, her yer üzerime geliyordu.

Yok olmak istiyordum.

Yok olup bunların hiçbirini yaşamış olmamak istiyordum.

Hıçkırıklarımın arasında bulanık görmeme rağmen hızla sandalyemden kalktım ve dosyayı toparladım. Kasanın yanında duran çantamı aldıktan sonra kitabevini kilitleyip arabama bindim.

Önceden de çok acı çektiğim olmuştu ama hiç böyle olmamıştım.

Şimdi ne yapacaktım?

Arabayı çalıştırıp eve gittim. İçeriye girer girmez kapıyı kilitleyip kendimi duşun altına attım.

Sahiden, ne yapacaktım?

Bu şey gibi... Okey oynarken yan tarafın attığı taşı işinize yaramadığı için almazsınız da ortadan taş çekersiniz, çektiğiniz taş az önce gelen taşın aynısıdır. Evrenin yüzünüze kocaman bir kahkaha patlattığını hissedersiniz o an.

İçimde buruk bir hüzün, aklımda milyonlarca soru, kalbimde bir sızı vardı. Git gide kaçtığım o soru cümlelerine dönüşüyordum. Ya o soru cümlelerinden biri olacaktım ya da buharlaşıp havaya karışacaktım. İki seçenek de birbirinden beterdi.

Ya Demir'e gerçeği söyleyecektim ya da söylemeyip bu yalanlarla yaşamaya devam edecektim. Hangisinin daha kötü olduğunu seçemiyordum.

Bildiğim tek bir şey vardı. O da hangi yolu seçersem seçeyim Demir'den uzak durmam gerektiğiydi.

Zaten bu aralar fazla yakın değildik. Tek yapmam gereken iletişimimi tamamen kesmekti. En azından bunu yapabileceğimi umuyordum. Yapmak zorundaydım.

Duştan çıktığımda telefonuma baktığımda mesaj atmış olduğunu gördüm. Evren kocaman bir kahkaha daha attı.

Kötüyüm, yazıyordu mesajda.

Kendimi ne kadar kötü hissetmiş olsam da görmemiş gibi yapabilirdim.

Kimse bana aydınlıktan sonra gelen karanlıktan bahsetmemişti.

Hazırlıklı olsaydım belki canım daha az yanardı.

Yine bencildim. Bencil olmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Belki de benim yüzümden insanların canı yanıyordu ama ben kendim için üzülüyordum. Kendi suçluluğumu üzerimden atabilmek için çözümler üretmeye çalışıyordum.

Yalnızlığın OyuncaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin