Bölüm 7: Feryat

62 1 0
                                    

Güzeldi. Bir insanın olmaması gerektiği kadar güzeldi.

Aynada kendine bakarken bir yandan da boynundaki papyonu düzeltti. Gözleri kendinden bana geçtiğinde yamuk bir gülümseme tüm yüzüne yayıldı.

Üzerimde mavi renk, kapalı yaka ve fakir kol, mini bir elbise vardı. Göğüs kısmının üstünden itibaren işlemeleri başlıyordu ve işlemelerin bittiği yerden yani göğsünden aşağıya tüyler sarkıyordu.

"Nihayet boy farkımız azami bir sayıya düştü." dedim gülerek.

Güldü. Dağınık topuz saçımın durumuna baktım. "Rujumu süreyim, öyle çıkalım."

Bir şey demeden aynadan beni seyretmeye devam etti. Saniyeler geçtikten sonra arkasına dönüp yanıma geldi. "Demek rujunu sürmedin." dedi muzip bir şekilde.

"Henüz." Göz kırptım.

Yüzümü avuçlarının içine aldı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Dudaklarımı dudaklarımın arasına alırken gülmeye devam ettim. Kısa bir süre içinde beni öptükten sonra benden uzaklaştı ve çok beklemeden saatine baktı. "Ama artık gitmeliyiz. Yoksa Mine beni ölmekten beter edecek."

Kafamı sallayıp elimdeki ruju hızla dudaklarıma sürdüm. "Hazırım, tamam. Hadi."

Önden ben çıktım, arkadan da Demir. Çabucak kapıyı kilitledikten sonra aşağıya inip arabaya bindik ve düğünün olduğu mekâna doğru yol aldık.

Düğün bir otelin bahçesinde oluyordu. Girişin önünde arabadan indik. Parmakları parmaklarıma kenetlendi ve düğünün gerçekleşeceği alana doğru ilerledik.

Oturacağımız sandalyelere giderken Elvin Hanım birden karşımıza çıktı. Yüzünde endişe vardı. "Mine stresten herkese bağırıp çağırıyor Demir. Delirtti beni. Ne olur bak ona. İnsanlar gelmeye başladı bile."

Demir kafasını sallayıp yanımızdan ayrıldıktan sonra Elvin Hanım bana döndü. "Vera muazzam görünüyorsun."

"Siz de çok güzel görünüyorsunuz." dedim üzerindeki zarif mor elbiseye bakarken. Çok güzel bir kadındı. Kahverengi düz saçları mavi gözleriyle bire bir uyuşuyordu. Demir'in gözlerini kimden aldığı belli olmuştu.

Aklımda sürekli Haldun Orbay'ın gelip gelmeyeceği sorusu dönüyordu. Gelirse nasıl davranacağım hakkında zerre kadar fikrim yoktu. Ki kendi kızının düğününe gelmesi şu an bildiğim her şeyden daha olasıydı.

"Ben seni oturtayım istersen. Kapıda durup gelenleri karşılamam gerekiyor. Görünüşe göre başka karşılayacak biri de yok galiba." dedi etrafına bakarken. "Murat'ın ailesi gelmedi henüz."

"Ben sizinle durabilirim." Gülümsedim ve ekledim. "Tabi siz de isterseniz."

O da gülümsedi. "Çok isterim."

Elvin Hanım'la birlikte girişe yürüdük. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu çünkü daha önce düğünlerde böyle bir şey yapmamıştım.

İlk misafirler geldiğinde Elvin Hanım hepsinin elini sıkıp "Hoş geldiniz." dedi. Sanırım benim de tek yapmam gereken şey buydu.

Bir saat kadar misafirlerin tek tek elini sıktıktan sonra Demir'in yanıma gelip beni ablasının yanına çağırmasıyla Elvin Hanım'ı Murat'ın ailesiyle baş başa bıraktım.

"Ne oluyor?" diye mırıldandım Demir elimden tutup beni çekerken.

"Ablam seninle tanışmak istiyor." Omuz silkti. "Gerçekten hayır ne demek bilmeyen bir inatçı olduğu için nikâhtan önce sizi tanıştırmam gerek."

Yalnızlığın OyuncaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin