Bölüm 8: Keşke

55 2 0
                                    

Bölüm boyunca birilerini ağlattım. Kendilerinden özür diliyorum. Güzel okumalar şimdiden ^^

"Anne!" Ben daha ne olduğunu anlayamadan Demir beni bırakıp deniz kenarına doğru atıldı. Biz de Mine'yle arkasından koştuk. Murat ortalarda yoktu.

Kafamda binlerce senaryo yazarken kalbim isyan edercesine atıyordu. Korkuyordum. Demir'in annesine bir şey olduğundan korkuyordum. İşlerin sapa sarmasından korkuyordum. Korkuyordum.

Deniz kenarına indiğimizde gözüme çarpan ilk şey Elvin Hanım'ın dizlerinin üzerine çökmesi oldu. Neler oluyordu?

Korkakça karşısındakinin kim olduğuna baktım. Başta cesaret edememiştim ama infaz gerçekleşecekti sonuçta, değil mi?

"Mustafa!" diye bir feryat kopardı Mine. Ama annesinin aksine o olayın şokunu hemen atlatıp abisinin boynuna atladı.

Kalbim hala delicesine atarken Elvin Hanım'ın çığlığının nedenini öğrenmek içimi rahatlatmıştı.

Bir şey demeden Demir'e baktım. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ona baktığımı görünce elini bana uzatıp beni yanına çağırdı. Bir şey demeden yanına gidip koluna tutundum.

"Sen biliyor muydun?" diye fısıldadım. Mustafa'yla Mine'nin sarılmasını izlerken.

"Hayır. Bana bir şey demedi." dedi sessizce. "Galiba annemleri görmek istedi sadece. Ne bileyim... Konuşunca anlarız."

Kafamı salladım. "Ben gideyim mi ufaktan? Sen gelirsin eve. Yani bu ana şey yapmayayım." Göz kırptım.

Gözlerini devirdi. "Saçmalama Vera."

Cevap vermeyince beni kolunun altına aldı ve yanlarına yaklaştık. Mine Mustafa'dan ayrılınca Mustafa annesinin yanına eğildi. Böylece yüzü annesiyle aynı seviyeye gelmişti.

"Anne, geldim." dedi yavaşça. "Geldim."

Elvin Hanım bir şey demeden ağlayarak oğlunun boynuna atıldı ve sıkı sıkı sarıldı ona.

Kendimi çok kötü hissediyordum. Yaşananlar karşısında içim acıyordu. Benim ailem yüzündendi. Babam yüzündendi.

Elvin Hanım'ın sessiz ağlaması hıçkırıklara dönmüştü. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Mine de eğilip annesiyle abisine sarıldı.

"Üzülme." diye fısıldadı Demir kulağıma. "Şu an belki de hayatında en çok istediği şey gerçekleşti." Kollarını sıkıca bana sardı.

Sessizce ağlarken kafamı salladım.

Elvin Hanım Mustafa'dan ayrılıp elleriyle yüzünü keşfetti. Sanki karşısındakinin oğlu olduğuna inanamıyordu da o olup olmadığını kontrol ediyordu. İnandırmaya çalışıyordu kendini.

"Sensin." dedi hıçkırıklarının arasında. "Sensin."

Mustafa kafasını sallayıp annesinin yüzünü tutan ellerini tuttu. "Benim."

Sanki bir tiyatro oyununu en önden izleyen bir seyirciydim. Ama tiyatro oyunundan farklıydı. Ben de oynuyordum ama sahnelerim monologtu. Diyaloglara giremiyordum. Aslında buradaydım ama dâhil olamıyordum.

"Her şeyi anlatacağım. Söz veriyorum. Ben anlatamazsam Demir anlatacak anne. Sadece biraz sabırlı olmalısınız. Ben iyiyim ve iyi de olacağım. Fakat bunu şimdilik kimseyle paylaşmamalısınız. Lütfen. Demir'i de şu an sıkıştırmayın. O size her şeyi anlatacak yarın." Kafasıyla Demir'e selam verdi ve kolundaki saate baktı. "Şimdi gitmem lazım. Dediğim gibi, şimdilik içinizde tutmaya çalışın. Lütfen. Babama da dememelisiniz."

Yalnızlığın OyuncaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin