1. BÖLÜM

718 47 17
                                    

DEFNE
Sabah gözlerimi açıyorum. Duvardaki siyah saate bakıyorum. 11.30. Baya geç olmuş ya. Sersemce kalkıyorum yataktan. Siyah pijamalarımı düzeltiyorum. Tam karşımdaki tuvalete gidiyorum. Elimi yüzümü yıkıyorum. Abimi kaldıracakken vazgeçiyorum. Önce kahvaltı hazırlayım, sonra kaldırırım diyorum kendi kendime.
Aşağı inip basit birkaç şey hazırlıyorum. Sonra abimin odasına giriyorum. Ama abim yok. Telaş yapıyorum. Odayı biraz aradıktan sonra yatağının içinde bir kağıt görüyorum. Titreyen ellerimle açıyorum.
Canım Mısır Püskülüm, Defo'ciğim;
Defnem, öncelikle sen bunu okurken ben çoktan gitmiş olucam. Ama seni bırakmadım. İkimizin iyiliği için yurt dışına gitmem gerekiyordu. O kadar acildi ki eşyalarımı zor topladım, birkaç parça bir şey kaldı hatta. Neyse, böyle gitmek istemezdim ama ne yapalım? Seni çok seviyorum canım kardeşim. Seninle her zorluğu atlattık, her acıyı dindirdik. Kendine çok iyi bak ve hep güçlü ol. Birikmiş paramız ile idare et, gerekirse iş bul. Ben iyi olacağım ve bir gün döneceğim. Beni affet, hoşçakal Kızıl Kafa!
Serdar
Yatağa çöküp ağlamaya başlıyorum. O da beni terketti. Annem gibi,babam gibi. Şimdi de abim gitti. Niye hep yalnız kalıyorum ben? Mutluluk haram mı bana? Ağlıyorum, ağlıyorum. En sonunda kalkıyorum. Hiçbir şey yemeden odama gidiyorum.
Siyah pantolon ve siyah tişörtümü giyiyorum. Siyah kapşonlu ceketimi de geçiriyorum. Spor ayakkabılarımı da giydiğim gibi gidiyorum. Yürüyorum, yürüyorum.
En sonunda varıyorum. Bizim evin yakınlarındaki denize. Çarşaf gibi dümdüz, uçsuz bucaksız bir deniz. Kayalıklara bakıyor. Genellikle kimse yüzmez. Hem tehlikeli, hemde pek bilen yoktur burayı. Gemiler gelir arada, o kadar. Bana da huzur veriyor.
Tahmin ettiğim gibi etrafta büyük bir gemiden başka kimse yoktu. O gemidekiler de büyük ihtimal uyuyorlar. Ayakkabılarımı çıkarıp denize bir adım attım. Su soğuktu. Tam istediğim gibi.
Su yavaş yavaş yükseliyor. Göbeğime temas edince hopluyorum, soğuk geliyor. Su artık göğüs hizamda olunca suya dalıyorum. Sonra yüzüyorum. Kulaç atarak derinlere geliyorum.
Su, boyumun iki katı iken, geri dönmeye çalışıyorum. Ama yüzemiyorum. Batmaya başlıyorum. Çıkamıyorum. Su yüzeyine çıkıp 1 saniye sonra geri batıyorum. O sırada lacivert şortlu, üstü çıplak ve kaslı birini gördüm, bana doğru yüzüyor. O kişi bana yetişemeden gözlerim kapanıyor.

ÖMER

Sinan ile teknenin içindeki koltuğa oturmuş, konuşuyoruz.
"Abi yeter bu kadar tembellik. Biraz çalışalım. Sen güverteye bak, ben su içip geliyorum."
Başımı sallıyorum. Güverteye geçiyorum. Tam oturacakken denizde baloncuklar görüyorum. Kızıl saçlar.... Aman Allahım bir kız boğuluyor! Sinan da yanıma gelince olanları görüyor.
"Ömer git kızı kurtar oğlum çabuk!"
"Tamam abi!"
Üzerimdeki beyaz tişörtü Sinan'a fırlatıp lacivert şortum ile suya atlıyorum. Kısa sürede kızın yanına gelip kızı kucaklıyorum. Baygın olduğu için başı omzuma, bedeni de bedenime çöküyor. Bacaklarını belime doluyorum. Kızın belinden tutarak tek elimle ve ayaklarım ile yüzüyorum. Sinanın yardımı ile kızı tekneye çıkarıyoruz. Bende çıkıyorum.
"Abi suni teneffüs gerek."
Sinana dönüyorum. Korkmuşa benziyor. Önce kıza bir göz atıyorum. Siyah pantolon, siyah tişört giymiş, siyah kapşonlu bir kız. Kızıl saçları, beyaz teni, güzel bir yüzü var. Kızı incelemeyi bırakıp suni teneffüse başlıyorum. Dudaklarına yapışarak içindeki suları boşaltıyorum.
Kız yavaşça gözlerini açıyor. İlk ne olduğunu anlamıyor, sonra doğruluyor.
"İyi misin?"
"İyiyim, saolun."
"Ne işin vardı senin burada? Kimseler yok."
Gerçekten merak ediyordum.
"Burası bana çok huzur veriyor. Yine geldim yüzerken boğuldum işte."
Kız bana garip gelmişti. Utangaç, narin birisi idi.
"Adın ne?"
Kız duraksıyor. Kaşları biraz çatılıyor.
"Sadece hayatımı kurtardınız, ismim sizi ilgilendirmiyor."
"Hayda! Atarlanma hemen."
Sinan az sonra elinde üç kola ile geliyor.
"Hadi bakalım. Bize eşlik eder misin?"
Kız başı ile onaylıyor. Beraber kolalarımızı yudumluyoruz. Kız aniden konuşuyor.
"Adım Defne."
Duruyorum. Sonra çarpık bir gülüş atıyorum 😏😏
"Bende Ömer."
"Ben Sinan."
Defne önce içinden tekrarlıyor isimlerimizi. Sonra gülümsüyor. Biz de gülümsüyoruz. Kız yıkılıyor ama ya! Of! Fıstık!
"Umarım tekrar görüşürüz Defne."
Bana bakıyor. Kaşlarını çatıyor.
"Bence hiç gerek yok."
"Yanlış anlama beni. Arkadaş olmak istiyordum."
"Gerek yok. Ben arkadaş falan istemem."
Bir hışımla oturduğu sandalyeden kalkıyor.
"Tekrar teşekkür ederim. Ben gidiyorum."
"Dur! Nasıl gideceksin? Biraz bekle, kıyıya yanaşacağız zaten."
"Ben yüzerim."
"Allah allah! Ne inatçı çıktın?"
"Tamam arkadaşlar. Defne sende biraz bekleyiver."
Sinan araya giriyor. Defne homurdanmaya başlıyor.
"Ben bunla aynı ortamda durmam!"
"Tamam Defne. Sen içeri geç, Ömer güvertede kalacak."
Sinan'a sinirli bir bakış atıyorum. Neden o kız yüzünden güvertede oturacağım? İçeri girer keyif çatardım. Sinan omuz silkiyor. 'Ne yapsaydım?' bakışı atıyor.
Defne ile Sinan içeri giriyorlar. Sinirle bir 'of' çekiyorum. Defne, ne kadar değişik. Bu kızda bir şey var. Bir gariplik, bir sessizlik.. Bir şey olmuş. Neyse, yakında çıkar kokusu. Bu kızın peşini bırakmayacağım.

Kız Kulesi İle İstanbul Boğazı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin