Medyada AlSel. İyi okumalar..
KIVANÇ
Selin ve Aylin yoktu. Hemen telefonumu çıkarıp Ömeri aradım ve durumu anlattım. Ömer ve Defne benim yanıma gelirken, evi bie daha aradım. Kızların telefonları salonda kalmıştı.
Tek elimle başıma masaj yaptım. Tükenmek bilmeyen gözyaşlarımı sildim. Çaresizce otururken Defne ve Ömer geldi.
İkisi de oldukça kötü görünüyordu. Özellikle Ömer.. Kardeşi yüzünden kahrolmuş olmalıydı.
"Ömer.. Ben özür dilerim, koruyamadım kızları."
Ömer bana sarıldı.
"Senin bi suçun yok. Kızlar kendi kendilerine kuş olup uçacak değiller ya. Biri kaçırmıştır yani."
"Sen bize olayı en başından anlatsana."
Salona geçtiğimizde her şeyi en başından anlattım. Ömer telefonda birkaç kişiyle görüşmek için başka odaya gitti. Defne de aniden ayağa kalktı.
"Ben Aliye haber vereyim."
Başımı salladım. Defne de odanın diğer ucuna gidip Ali'yi aradı.
ALİ
Otelden kendimden nefret ederek ve iğrenerek çıktım. Dün gece Begüm denen sürtükle yattığıma inanamıyordum. Selinimi aldattığıma da inanamıyorum. Kim bilir ne halde şimdi!
Gözümün önüne Selinin ağlayan ve perişan hali gelince sinirle duvarı tekmeledim.
"Ben aptal herifin tekiyim!"
Şu an Selinin karşısına çıkamazdım, Defnenin de dediği gibi biraz sakinleşmesi gerekiyordu.
Bir kafeye oturup kahve istedim. Sıkıntı ve endişeyle kahvemi içerken telefonum çaldı. Arayanın Defne olduğunu görünce hemen açtım.
"Alo Defne?"
"Ali."
"Selin iyi mi? Daha sakinse geleyim mi? Bi şekilde açıklarım, gönlünü alırım."
"Ali.. Selin ve Aylin ortada yok. Sanırım kaçırılmışlar." dedi hıçkırıklarının arasından.
"Ne?!"
Defne bir şeyler söylerken bir damla yaş yanaklarımdan süzüldü. Telefonu kapatıp kahvemi bitirmeden kafeden çıktım. Hemen Selinlerin evine yol almaya başladım.
"Lütfen başlarına bir şey gelmesin, nolur Allahım."
Kendimi son derece çaresiz hissediyordum. Ali Mertoğlu kendini çaresiz hissediyordu.
Selini aldatmıştım, ve o şu an tehlikedeydi. Gaza biraz daha bastım ve kısa süre sonra Selinlere vardım. Zile basıp kapının açılmasını bekledim bir müddet.
Kapıyı kızıl saçları dağılmış, bir tutamı yüzüne yapışmış, gözleri şişmiş bir Defne açtı. Beni görünce yüzünde bir rahatlama ifadesi oluştu ve bana sarılmakta gecikmedi.
Ben de sıkıca ona sarıldım. Aynı zamanda hıçkırarak ağlamaya devam ediyordum.
"İyi ki geldin."
"Hişt, tamam kızıl kafa. Bulucaz onları."
Defne daha iyi görünüyordu. İçeri geçtik. Ömer telefonda hararetle biriyle konuşuyor, Kıvanç ise odada dört dönüp bir şeyler düşünüyordu. Beni görünce yanıma geldi.
"Hoş geldin."
"Pek hoş bulamadım maalesef."
Kıvanç endişeli yüz ifadesiyle oturdu ve bana da oturmamı işaret etti. Kıvanç'ın yanına, Defnenin karşısına geçtim. Boğazımı temizleyip sesimin titrek çıkmamasına özen göstererek konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kız Kulesi İle İstanbul Boğazı
FanfictionKadın, Kız Kulesiydi; zarifti ama yapayalnızdı. Annesi babası yoktu. Bir abisi vardı, o da onu terk etmişti. Siyah giyinirdi, siyah düşünürdü. Kendini hep Kız Kulesine benzetirdi. Adam, İstanbul Boğazıydı; hareketli neşeli, boğaz gibi coşan dalgala...