2. BÖLÜM

583 45 12
                                    

DEFNE

Karşımda... Ömer duruyordu. O pisliğin burada ne işi var?!
"Senin ne işin var burada ya?!"
"Hişt, sakin ol Defne, korkmana gerek yok."
Gerizekalı bildiğin.
"Hadi çabuk anlatsana."
"Tamam, evine geldim işte."
"Neden?"
"Konuşmak istiyorum."
"Senle konuşacak bişeyim olduğunu sanmıyorum.
"Defne lütfen. İki dakika."
Oflayıp Ömeri içeri alıyorum. Salona geçip oturuyoruz.
"Pijamaların çok tatlıymış."
"Ne söyleyeceksen söyle hadi!"
"Biz sevgili oyunu oynuyorduk ya hani?!"
"Ee?"
"Yasemin yarın bizi bir yemeğe davet etti."
"İyi napayım siz gidin Sinan ile."
"Seni de çağırdı."
"Olmaz! İşi var deseydin birşey deseydin!"
"Olur dedim işte gelir dedim."
"Çok iyi yaptın! Bravo! Kutlarım seni gerçekten!"
"Saol."
Of ya! Bana sormadan niye kabul eder? Gerizekalı şey!
"Gel işte ne olacak ?"
"İyi! Ama bu son görüşmemiz!"
"Tamam tamam sen hiç merak etme. Yarın yedide seni alırım."
"Peki peki, şimdi defol!"
Ömer ile ayağa kalkıyoruz. Onu uğurlayıp mutfağa gidiyorum, zil tekrar çalıyor. Oflayıp kapıyı açıyorum.
"Yine ne var Ömer?!"
"Şey, sende tişörtüm kalmış da."
"Haa! Odamdaydı sen git al benim işim var."

ÖMER

Defne mutfağa, ben ise odasına gidiyorum. Odanın altını üstüne getiriyorum ama bulamıyorum. En sonunda yatağının içinde buluyorum. Sırıtıyorum. Telaşla Defne geliyor.
"Ben o tişörtü şeye koydum ya!"
"Defne sakin, buldum. Sanırım tişörtüm ile uyuyorsun."
"Deli misin ben senin tişörtünü ne yapayım?"
"Tişörtü yatağın içinde buldum da."
"Orada kalmıştır o ya. Yoksa ben senin tişörtünü ne yapcam?!"
"Tamam sakin ol Defne."
"İyi hadi git bir daha gelme!"
Sırıtıp arabama biniyorum ve evime geliyorum.

*******

(Sabah Defneden devam ediyorum.)
Uyanıp yüzümü yıkıyorum. Kahvaltı yapıyorum. Abimin odasına giriyorum. Dolabında kalan lacivert tişörtünü kokluyorum, notunu tekrar okuyorum.
"Ah be abi be! Sende mi beni bıraktın?"
Diye fısıldıyorum kendi kendime. Abim nereye gitmiş olabilir ki? Yurtdışına çıksa, gidecek yeri yok.
Hemen gözyaşlarımı silip yataktan kalkıyorum.
"Ah abi ah!"
Aşağı iniyorum. Of çok sıkıcı, hiç arkadaşım da yok. Sıkılıyorum, eve tıkıldım kaldım. Az sonra telefonum çalıyor. Bilinmeyen bu numarayı açıyorum.
"Efendim?"
"Defne."
"Pardon kimle görüşüyorum?"
"Ben Ömer."
"Ya sen ajan mısın? Bi evime geliyorsun, bi arıyorsun noluyor? Akşam gelecez işte ne uzatıyorsun?"
"Defne dur bi sakin. Kapının önüne çık bi."
Telefonu yüzüne kapatıyorum. Salak ya! Bir de beni kandırmaya çalışıyor, yok dışarı çık yok şunu yap.
Telefonum titreşim sesi ile elimde sallanıyor, mesaj gelmiş. Aynı numaradan, mal !
0536.............
Defne, lütfen çık, önemli.
Oflayıp telefonumu yatağa atıyorum. Kapının önüne çıkıyorum. Ömer! Pislik, buraya gelmiş.
"Senin burada ne işin var?"
"Gidiyoruz Defne hadi hazırlan."
"Ben seninle hiçbir yere gelmiyorum. Akşam geleceğim işte!"
"Akşam için sana alışveriş yapacağız Defne."
"Hayır efendim ben siyah tayt, siyah tişört ve siyah kapüşonlu eşofman üstü ile geleceğim."
"Defne, zorlama."
"Ya ben senin gibi bir öküz sapığın teki ile alışverişe falan gitmem!"
"Sinan da geliyor."
Duruyorum. Sinan da geliyormuş, o zaman belki olabilir. Hatta kesin olmalı, süper olur!
"Yasemin denen çiyan geliyor mu?"
Ömer bir kahkaha patlatıyor. Sinirli bir bakış atınca susuyor.
"O gelmiyor, haberi bile yok."
"İyi o zaman geleyim bekle."
Ömer gülümsüyor, onu içeri almadan odama gidiyorum. Siyah pantolon, siyah tişört giyiyorum. Turuncu saçlarımı atkuyruğu yapıp siyah cap (kep) şapkamı takıyorum, saçlarımı altına sokuyorum.
Saçlarımı görülmesinden hep nefret etmişimdir. Rengi çok güzel aslında, turuncu. Ama ne bileyim, ya kapüşon ya şapka. Sadece abim görmüştür saçlarımı.
"Hadi Defne alt tarafı pantolon tişört giyeceksin!"
Ömerin sesi ile kızgınca odamdan çıkıyorum. Ömer salonda koltuğa yaylanmış, ayaklarını tekli koltuğa uzatmış, keyif çatıyor.
"Oo Ömer Bey, kahve de ister miydiniz?"
"Aslında alırım bi tane Defnecim."
"1. cisi bana bana DEFNECİM deme. İkincisi de o kahveyi üstüne dökmeden çabuk düş önüme!"
"Bi dinleneyim Defne."
"Senin dinlenmene başlarım! Zaten eve gelince oturduğun, ayağını uzattığın koltukları yıkayacağım."
"Tamam tamam çıkıyorum."
Ömer ellerini yukarı kaldırarak çıkıyor. Kaşlarım çatılmış vaziyette bende peşi sıra ilerliyorum. Siyah spor ayakkabılarımı giyiyorum.
Ardından sokağın başındaki beyaz arabasının yanına geliyoruz. O, sürücü koltuğuna geçerken bende arka koltuğa biniyorum. Sinan ön koltukta oturuyor. Üstüne beyaz gömlek ve siyah pantolon giymiş.
"Selam."
Diyor gülümseyerek. Çok tatlış ya.
"Selam Sinan."
Ömer arabayı çalıştırıyor. Az sonra bir sürü giysi dükkanının bulunduğu bir caddeye giriyoruz. Her yer mağaza. Alışverişin adresi bu cadde sanırım.
Evet adını bilmiyorum, İstanbul 'da yaşamama rağmen İstanbulu hiç gezmedim ki. Sadece bizim mahalleyi biliyorum, o kadar. Önceden işten eve, evden işe idi durumum. Abim ile çalışıyorduk, sonra eve gelip yemek yerdik. Ardından biraz sohbet edip uyurduk. Günlük programımız.
Sonra ben işten kovuldum. Abim çalıştı sürekli, ben ev işlerini yaptım, iş bulmaya çalıştım. Sonra abim beni terk etti işte. Azıcık bir param var ne yapacağımı bilmiyorum.
Karşıma Ömer ve Sinan çıktı sonra. Ömer uyuzun teki, bunu anlamak oldukça kolay.
Sinan ise... bambaşka o. Muhteşem bir enerjisi var. Çok tatlı, iyi huylu. Bir anda kanım ısındı. İtiraf edeyim: ondan etkileniyorum.
Tamam sevgilisi var. Piis Yasemin. Çok güzel kadın valla. Taş gibi hatun. Ama Sinan ile sevgili.
Düşüncelerim Ömerin bana seslenmesi ile son buluyor.
"Defne hadi, geldik."
"Tamam iniyorum."
Telefonumu alarak arabadan iniyorum. Büyük bir mağazaya giriyoruz.
"Ne alıcaz?"
"Defne bi dur, hoş bir şeyler seçeriz."
Ömere sinirli bir bakış fırlatıyorum. Sinan'a dönüp gülümsüyorum. Sinan, siyah bir elbise gösteriyor.
"Bu çok hoş, ayrıca siyah."
Gülümsemem genişliyor. Canım yaa, sinan ım.
"Bilemedim ki şimdi. Biraz kısa sanki o."
"Bence iyi, sana çok yakışacak."
Ay Sinan bana didi. Bana iltifat itti. Wtf? Ay ben şok?!
"Bi deneyim bari."
"Tamam S beden dimi?"
Ayh nasılda biliyor canım.
"Evet."
Sinan gülerek elbisenin S bedenini veriyor. Kabine giriyorum. Dümdüz, siyah bir elbise. Bana tam oluyor. Alt tarafını çekiştirip kabinden çıkıyorum.
Ömer ve Sinan'ın ağzı aynı anda açılıyor. Ömer donakalıyor ve beni süzüyor. Sinan ise ıslık çalıyor. Tebessüm ediyorum.
"Çok güzel olmuşsun Defnecim."
Ay Sinan bana 'DefneCİM' didi!
"Teşekkürler."
"Aynen, iyi olmuş."
Diyor Ömer kuru kuru. Öküz işte nolcak.
"Saol."
"Alıyor muyuz bunu?"
Tam Sinan'a evet diyecektim ki Ömer siyah bir tulum uzatıyor.
"Bir de bunu denemelisin."
Düz, siyah tulumu da hızlıca giyiyorum. Aslında tulum tam benim tarzım. Çok da güzel ve rahat. Ama Ömer uyuzu için almayacam. Sinancimin istediğini alıcam.
"Vaov! Bu da iyi oldu Defne."
"İlki daha iyiydi Sinan."
Ömer bozulsa da belli etmiyor. Sinan ise tatlı bir şekilde gülümsüyor. İlk elbiseyi elime alıp kasaya getiriyoruz. Kasiyer 350 TL olduğunu söylüyor.
"Oldu, biz almayalım bunu dönüşte uğrarız başka yerlere bakalım hadi." Diyorum.
Sinan beni mağazanın bir köşesine çekiyor.
"Defne noldu?"
"Sinan benim o kadar param yok."
"Defne ben ödüyorum."
"Sinan ben bunu kabul edemem."
"Defne, lütfen."
"Peki."
Tekrar kasaya gidiyoruz ve Sinan parayı ödüyor. Ardından bir ayakkabı mağazasına giriyoruz.
"Ayakkabı ile işimiz ne?"
"Valla Defnecim ayakkabı Ömerden sorulur, sana güzel bir ayakkabı seçer."
Ömer gülümsüyor, bende başımı sallıyorum. Mağazaya girdiğimizde Ömer siyah topuklu bir ayakkabı getiriyor.
"Bu gerçekten iyiymiş." Diyor Sinan.
"Evet güzel ama ben bunların üstünde hayatta yürüyemem, hatta duramam bile."
Ömer ayakkabıyı koyup bu sefer dolgu topuklu siyah ayakkabılar getiriyor.
"Bak bu olur."
Demem üzerine rahatlıyor. Sinan da beğenince 38 numarasını deniyorum ve alıyoruz.
"Ayakkabı denemesi yaparız senle, üstünde rahat yürü diye."
Ömere bakıp sahte bir gülüş atıyorum.
"Hadi şimdi kolye alalım."
"Hiç gerek yok."
"Hadi ama."
Sinanı kırmayıp (tabiki de) takı mağazasına dalıyoruz. Boyuna yapışan, siyah örgü kolyeden alıyoruz.(anlatamadım ama foto aticam.)
Kasaya geliyoruz.
"50 TL"
Diyor kasiyer. (Fiyatını salladım o kadar pahalı olmayabilir.)
"Yuh! Alt tarafı kolye aldık be! Ben 50 liraya bir dolap dolusu eşya alırım be!"
Ömer kahkaha atıyor, Sinan ise bana çıkışıyor.
"Defnecim tamam, Ömer sende sus. Siz de alın şu parayı."
Mağazadan çıkınca Ömere bir tane geçiriyorum.
"Manyak, ne gülüyorsun acaba?!"
Arabaya geliyoruz.
"Kuaför işi nolacak?"
"E yok artık Sinan! Tamam saçlarımı açarım ama saç modeli, makyaj falan beklemeyin."
"Peki tamam o zaman."
Evin önüne gelince arabadan iniyoruz. Ömer bagajdan poşetleri verip 'akşam görüşürüz' diyor ve arabaya biniyor.
Sinan ise bana sarılıyor.
"Akşam Ömer seni alacak. Sevgili rolünü iyi oynamalısınız. Neyse görüşürüz Defo."
"Tamam Sinancım görüşürüz."
Sinan gülerek arabaya biniyor ve gidiyorlar. Oha! O bana Defo dedi! Bende ona Sinancım dedim! Yandım ben! Kendi kendimi yaktım! Salak kafam!
Söylene söylene eve giriyorum. Küçük televizyonumu açıp Kısmetse Olur u izliyorum(program bitti ama siz bitmemiş gibi düşünün.)
Akşam bir an önce gelsin, çok heyecanlıyım!

Kız Kulesi İle İstanbul Boğazı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin