-Yaprak gibi gitmeyi göze almış bir kere. O esen rüzgar tamamen bahane.-
"Abimden bir şey saklamaktan nefret ediyorum. Çünkü nedense her sakladığım şeyi öğrenip sonra en az bakın en az diyorum bir yıl boyunca yüzüme vuruyor. Bir şey saklamam yetmezmiş gibi bir de Barut'u saklıyorum ki bu olaydan sağ bir şekilde yırtmam sizce yüzde kaç. Ha Duman yüzde kaç sen söyle. "
Duman kankim sırıtarak cevap verdi.
"Kanka senin halin yaş. Şöyle bir baktık mı zaten mantıken şu anda yaşamıyorsun ki. Yeterince açıklayıcı oldu mu bu sana?"
Aha😭😭😭ahaa😭😭😭😭ahaaaaağğğ
"Çok sağ ol kanka. Süper yardımcı oldun. Çok iyi geldin valla yaa. Ağlamak istiyorum. "
Dünya'ya baktığımda elindeki çikolatalı sütü ile baya içi geçmiş duruyordu.
"Dünya'dan Dünya'ya. Cık bu olmadı. Dolunay'dan Dünya'ya. Hms. Bu konu üzerinde biraz daha çalışmam lazım. Kızım sana diyorum. Ne olacak bu benim halim. Bir şey söyle bak şimdi şuracikta Bayılacağım. Hem sen ver bakayım şu elindeki sütü de. Sen çok içtin. Kalanı da benim."
Dünya ise bana bir kahkaha attı ve "Sakin ol yavrum. Bak ben diyorum. Ben bile anlamadın ne dediğini. Ama eğer istediğin süt ise sana feda olsun. Al. "
Tabiki de uzattığı sütü almayıp ona kötü kötü bakmaya başlamıştım.
"Bitirdin değil mi hayvan? Git şimdi onu çöpe at. Bak burdan izliyorum seni. Çöpe atan kadar başının etini yerim. Sonra da bana çikolatalı süt ısmarlayacaksın tamam mı?"
🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌🚌
Aksam beklenmeyecek kadar sakin geçmişti. Abim sadece bir kere günümü sormuştu ve onda da uzatmamıştı çok şükür. Ancak bir şey sakladığı belliydi. Odama çıkıp sonunda yatağın içine girdiğimde aklıma Cankat geldi. Elim tekrar boynuma gittiğinde bir anda şoka uğramıştım çünkü kolye yerinde yoktu. Bir yandan dolan gözlerim eşliğinde yataktan kalktım ve çalışma masama doğru koştum. Ancak kolye orada da yoktu.
O gece tüm evi arasam da kolyemi bulamamıştım. Tek çare olarak kütüphane kalmıştı ki onun için de yarını beklemem gerekti. Bu sayede tüm gecem yine uykusuz geçmişti Toby. Şaka şaka. Beni biliyorsun zaten bir saat sonra uyudum ancak sabah kalktığımda inanılmaz başım ağrıyordu. Tek tesellim abimin bulaşmasına gerek kalmadan kendim uyanmıştım.
Cankat olmadığı için serviste geçen haftadan beri yanımda abim oturuyordu. Ancak boş boş oturuyor bir yandan da o kocaman kolları ile öndeki radyoya maydonoz oluyordu. Ama umrumda bile değildi çünkü aklım hâlâ kolyedeydi.
Sonunda okula geldiğimizde zilin çalmasına on beş dakika vardı ve ben koştur koştur kütüphanede bulmuştum kendimi. Şöyle bir etrafta dolandıktan sonra günün sonunda Barut'la birlikte düştüğümüz yere gelmiştim. Fakat burada da kolyeden bir iz yoktu. Sonunda tüm duygular birbirine karışmıştı ve kendimi az ilerideki koltuğa bırakıp ağlarken bulmuştum. Acaba Cankat'ı arasam telefonu açar mıydı? Hiç sanmıyorum. Neden açsın ki. Hem ben onun yerinde olsam numaramı değiştirirdim sonuçta değil mi?
Ben düşüncelerim içinde boğulurken odaya Barut'un girdiğinin de farkına varmamıştım. Ancak o beni ağlarken görür görmez yanıma koşmuş ve kendini önümde eğilirken bulmuştu. Hadi ama Barut. Bunlar senden beklenmeyecek şeyler. Abim böyle görse ikimizi de kıtıy kıtıy keser. Ya da bilmiyorum ki ikisi de birbirini öldürebilir. Tabi sonra abim dirilip beni öldürür ondan sonra ölmeye devam eder. Tövbe tövbe. Ne diyorum ben yaw.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY ATEŞİ #wattys2016
Novela Juvenilİki inatçı insan... İki kardeş... Ne kadar inatçı olsalar da kardeşinden vazgeçemeyen bir abi.. Onu sinir etse de onun için her şeyi yapabilecek bir kız kardeş... Dört arkadaş... Dört düşman... İki kız... Kavgalar... inatlaşmalar.. Sakalar... küslük...