19. BOLUM

128 15 2
                                    

-Bazı şeyler söylenmez. Utanmakla ya da korkmakla alakası yoktur bunun. Bazı kelimeler bazı anlamlara gelmez.-

-ATES-

Dolunay'ın acele ile servisten inmesi beni şaşırtsa da sonuçta yemek her şeyden önce gelir. Bu mantık ile ilerleyip kantine doğru yol aldığım sırada Barut da yanımdan geçip kütüphaneye doğru gitmeye başladı. Önce Takmamıştım tabi bunu. Ancak sonra aklıma gelen şey ile sinir olup kendimi koşarken bulmuştum. Dolunay da kütüphaneye gidecekti.

Kütüphanenin kapısına geldiğimde kapı kıntırıktı. İçeride olanları görebilecek kadar eğildiğimde Dolunay'ın gözlerini kızarmış bir şekilde buldum. Barut ise onun önüne egilmisti. Dolunay Barut'u tersliyordu. Tam o sırada Barut cebinden bir şey çıkarttı ve hafif kaldırıp ucunu sallamaya başladı. Bu şey yılbaşı gecesi Cankat'ın elinde tuttuğu şey ile aynı şeydi. Dolunay kolyeyi görür görmez Barut'a sarılmıştı. Bu ne lan? Yine mi oğlum?

Tam kütüphaneye dalıp da çocuğun ağzını burnunu dağıtacakken Dolunay'ın gülümsemesini gördüm. Bu gülümseme dünkü gülümsemeye benziyordu. Evet dünkü gülümseme.

Dolunay ne kadar bilmese de benden bir şey saklamaması gerektiğini öğrenmesi gerekiyor. Dün neredeyse tüm gün Dolunay'ı izlemiştim. Sonuçta o çocukla baş başa bir odada bırakamazdım değil mi?

Bir haftadır ilk defa Barut'un yanında gülmüştü kardeşim. Neyse ki uslu uslu kütüphaneyi temizlemişlerdi sadece ki Barut ile olan geçmişimizi gözden geçirirsek bu konuda güvenebilirdim ona.

Sonunda Dolunay ve Barut ayrılıp da Barut kızın yanına oturunca kendime gelmiştim ki yumruğumu sıktığımı da o anda fark ettim. Bir şey yapmamaya kararlıydım. Zaten ne yapabilirdim ki. Çocuk benim kardeşimi mutlu edip ona iyilik yaparken ben adamın ağzını yüzünü dağıtamam. Ne diyeceğim ki. Pardon Benim delikanlı bildiğim kankamın üzdüğü kızı sen sevindirdin. Şimdi yüzünü dağıtamam lazım mı diyeceğim?

İlk defa çaresizlikle burada beklerken Barut bir anda annesinin hikayesini anlatmaya başlamıştı.

"Sana bir arkadaş tavsiyesi vereyim mi? Kendini boşuna yıpratıyorsun. Bir daha geri gelmiyorlar. Gelseler de eskisi gibi olmuyor hiçbir şey. Sadece kendini üzdüğünle kalıyorsun. Bir bakıyorsun aslında hiçbirisi için değmezmiş. Bunu anlıyorsun ancak çok geç oluyor. Yine üzülen sen oluyorsun. "

Bir de kardeşime tavsiye veriyor yaw. Ben de bilirdim çeneni kapamasını. O zaman görürsün sen.

"Küçüktüm daha ilk terk edildiğimde. Çok küçüktüm. Benim Hikayem de böyle başladı işte. Sanki terk edilmeye mahkum gibiydim. Şimdi her şeyi böyle alaya almam da ondan kaynaklanır. Son darbe Abinden geldi. Ondan önce... "

Abinden mi geldi? Benden mi geldi? Ben naptım be? Ben mi terk ettim seni? Sen şey etmemiş miydin oğlum? Dur benim kafam karıştı be. Kim kimi terk etmiş.

"Cok küçüktüm işte. Bir kadın vardı. Ama böyle baksan melek gibi bir kadın. Çok güzeldi. Aynı güneş gibi sapsarı saçları vardı. Deniz gibi masmavi gözleri... Bir yılbaşı günüydü böyle akşam saatleri elinde kırmızı bir bavul. Bana döndü. 'Hoşçakal' dedi. Ve sonra... "

Barut Dolunay'a annesinin olayını anlatmıştı. Hâlâ en zayıf noktasıydı bu konu. Kimseye açılamazken bana anlatmıştı. Şimdi Dolunay'a anlatıyordu. Abi böyle kadınları var ya. Alacaksın Ayağının altına.

Ben içeriye dalmışken, yani öyle dalmak değil. Böyle dalıp gitmek uzaklara felan. Anladınız yaw. Birisinin koluma gelip de vurması ilr kendime geldim.

"Dünya'dan Ateş'e Dünya'dan Ateş'e. Orda mısınız Ateş bey? Eğer oralardaysanız bir ses bir tepki verin lütfen. "

Kafamı cevirdigimde 'sen hayırdır ' bakışları atan bir adet Dünya ile karşılaştım.

"Ne diyorsun acaba yine?"

"Diyorum ki napıyorsun burda? "

Elimle boşver hareketi yapıp tekrar Dolunay ile Barut'a döndüm. Dünya ise pes etmemiş ve İllahi olaya burnunu sokmuştu.

"Dünya! Çek o koca kafanı şurdan. Şimdi belli edeceksin yerimizi. "

"Koca kafam mı? Bir kere kafam gayet de küçük. Hem ne oldu o abiliğine? Yine kaldın mı kapılarda?"

Dünya sınırlarını yine aşmaya başlamıştı. Bir insan nasıl olur da her şeye burnunu sokar temalı bir yarışma olsa daha yarışmaya başlamadan ödülü bu kıza teslim ederler şüphesiz.

"Kardeşin olmadığı çok belli. Baksana şımartılmışsın iyice de. Annenler öğretmedi mi yavrum? Madem anlamıyorsun Karışma işime. "

Bu kadar şey söyledim kız hiçbir tepki vermedi ya. Yine bildiğini okudu ve karışmaya devam etti.

"Eğer bir gün başına bir şey gelirse şu koca kafandan dolayı gelecek. Sonra Ateş dediydi dersin. "

Bu sefer de ayağıma basarak beni alt eden Dünya hiçbir şey yokmuş gibi konuşmaya başladı. İmi binim iyigim kirildi.

"Ne konuşuyorlar? Duyuluyor mu burdan? Ya da bir dakika. Hepsini geçtim. Sen neden burda bekliyorsun ki. Benim tanıdığım Ateş burada beklemez. Şimdiye çoktan o çocuğu iki parçaya ayırır. "

"Diyorum ya. Kardeşin olsaydı anlardın koca kafa. Baksana kız kaç haftadır ilk defa bu kadar mutlu. Şimdi içeri dalıp da ne yapacağım ki. Bir saniye Barut'cum. Sen benim biricik harabe kardeşimi mutlu ettin. Ona kolyesini buldun. Ağzını burnunu dağıtmam lazım felan mı? Kanka dediğim adam getirmiş zaten kardeşimi bu hâle. O yüzden iki günlük bir mola diyelim. "

Dünya gözlerini kocaman açmış ve şaşkın şaşkın bana bakıyordu.

"Bir dakika. Şimdi sen. Şey hepsini biliyor muydun? Ama nasıl ya? Nasıl öğrendin ki? Kimden öğrendin. "

"Hepinizden önce benim haberim vardı zaten. Birisinden öğrenmeme gerek yok. Bir ton laf ettim içeride sonra ikisini birlikte mutfakta gördüm. Cankat böyle vedalaşır gibiydi. Belliydi gideceği ve gitti de. Nedenini sorduğumdaysa bu sefer öyle olması gerekiyor felan zırvaladı işte. Dün de nöbetçi iken Barut onu güldürüyordu. Yani kötü bir şey yapmıyorlardı. Dolunay aksama kadar gözetimim altındaydı. Hâlâ da öyle."

Dünya'nın suratına baktığımda şaşkın olduğu her halinden belliydi.

"Ama olmaz ki. Bunlar seninle hiç uyuşmayan şeyler. "

Bu sefer de sırıtmaya başladım.

"Uyuşmayan şey neymiş bakalım. "

Hafif bir kahkaha atmıştı.

"Baksana şu işe. Şimdiye kadar sert bir kalbin var sanarken yumuşacık bir kalbin varmış meğersem. Aslan sanarken pisicik çıktın ya."

Kendi kendine daha çok kahkaha atmıştı. Ancak bu beni daha da sinirlendirdi.

"Pisicik ne lan? Saçmalama. "

"Özüne döndü işte ne olacak? Öküz. "

Öküz demesi umrumda bile değildi. Hazır Dolunay ve Barut da uslu uslu otururken cool olayım ve mal gibi bırakayım şu kızı ortada derken ortada mal gibi kalan ben olmuştum. Ancak o anda aklıma gelen şeyle kızın peşinden koştum ve Dünya'yı durdurup onu son kez uyardım

"Dünya bunları kimseye anlatma tamam mı? Hiç kimseye..."

DOLUNAY ATEŞİ #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin