16. │Jiyanamin│

36.9K 2.1K 145
                                    

Oy anam oy. Uzun zaman geçtiğinin bilincindeyim. Lâkin sınav, kitap olacak çalışmam, sonuçlar, tercihler derken yayınlamak bugüne nasip oldu. Lütfen mazur görün beni. Bu sene nasıl sıkıntılı bir dönemde olduğumu anlayacak kelimelerim bile yok çünkü benim.

Bildiğiniz gibi, yazmak hayat damarlarımın en önemlisidir. Ben de memnun değildim bu süre zarfında. Fakat, istisnalar olabilir, bundan sonra bölümleri düzenli bir şekilde yayınlayacağım. Sizlerden ise tek ricam; lütfen yorum yapın. Yorum görmedikçe kırılan bir şevkim ve yemin ederim ki azalan ilhamlarım var. Desteğinize ihtiyacım var, yazabilmek için! Lütfen bir tanecik yorumu çok görmeyin şu ilham eksikliği çeken yazarınıza!! :')

Gelelim bölüme. Dehşetül vahşet diyorum bu bölüm için. Öyle bir kördüğümün içine giriyoruz ki, hazır olun! Sizi oldukça heyecanlı ve bir o kadar meraklandıracak bölümler geliyor. 

Hikayenin tanıtım videosunu bırakacağım bir kez daha. Zaman ayırıp izlerseniz çok memnun olurum. Gerçi ilk ismi ile ama olsun, içeriğini temel olarak veriyor zaten. İzleyin lütfennn ♥

Hazır eliniz değmişken multimediaya'da bakın bari sjsj :D

Hazır eliniz değmişken multimediaya'da bakın bari sjsj :D

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm sonunda lütfen yorum yapmayı unutmayın ♥

Düzenlemeden atıyorum, yanlışlarım varsa affola :')

Keyifli okumalar.

▬▬▬▬

Bakışları, karşısındaki adama kilitliydi; aynı yüreği gibi... Harelerine düşmüş her bir keder parçasını ondan koparıp almak ve bir daha oraya yerleşmemesini sağlamak istiyordu. Bu kadar ağır bedel ödemesinden, yüreğinin kor ateşlerde yanmasından şikâyetçiydi Zerya. Günah değil miydi, yazık değil miydi o yüreğinde en güzel merhameti barındıran adamın bu denli acı çekmesi? Şayet değilse, olmalıydı. Gözlerinde ilahi aşkı gördüğü, inancına hayran olduğu adamın bu denli acı çekmesi söküyordu ciğerini. Acıyla kavuruyor, cehennem ateşlerinde azaba mahkûm kılıyordu Zerya'yı.

"Viyan'ım," derken sesinde öyle bir ton vardı ki, derhal bakışlarını kadına çevirdi Viyan Ağa. Böylesi zarif, böylesi güzel ve naif olabilmeyi nasıl başarıyordu bu kadın? Yüreğine bu kadar güzel dokunabilmeyi, tüm sanrılarını dindirmeyi nasıl başarıyordu Allah aşkına, aklı almıyordu!

"Efendim." dedi fakat bakışlarını çekmişti kadının üstünden. Takım elbisesini giymekle meşguldü o anlar. Fakat karısı, eşi, doğacak evladının anası o an konuşmak istiyordu onunla. Anlıyordu ki, acısını söküp almaktı niyeti. Fakat ne mümkündü? Kardeşinin mezarında rahat olmadığını biliyordu. Onun katillerini bulup, cezalarını kesmeden de rahatlayacağını zannetmiyordu. Ah, küçük kardeşi. Babalık duygusunu yeşerten ilk evladı. Ona ağabey olduğu kadar babalıkta yapmak istemişti. Kısmen de olsa başarabilmişti fakat ona sahip çıkamamıştı. Bu öyle acı bir gerçektiki, ağlamak istiyordu. Hüngür hüngür ağlamak istiyordu hem de lâkin nafile. O da iyi gelmeyecekti harap olmuş yüreğine.

Gelinim [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin