12. │Mutluluk│•│Kısım 1│

54.6K 2.8K 82
                                    

Kısa olduğunun farkında ve bilincindeyim lâkin şu an bile ders çalışmam gereken saatten alıyorum. Arkadaşlar dediğim gibi YGS-LYS öğrencisi olmamın yanı sıra stajyer öğrenciyim. Pazartesi salı ve çarşamba eve 6'dan sonra geliyorum, üstüne üstlük birde o kısacık araya ders çalışma saati sığdırmaya çalışıyorum. Yorgunluğu es geçin, yazabileceğim bir aralık bile bulamıyorum. Haftasonu yaz diyenler oldu, haftasonu dershanem var. Bu sene okul-staj ve dershane arasında mekik dokuyorum ne olur anlayışlı olun. Size elimden geldiğince uzun bölümleri en kısa sürelerde yazmayı ne kadar sevdiğimi biliyorsunuz. Lâkin artık olmuyor, bir süre de olmayacak gibi. Sıkıntılı bir süreçteyim, anlayışınızı bekliyorum.

Ara vermiyorum, elimden geldiğince bölüm yüklemeye çalışacağım diyorum. Ve emin olun ki yapacağımda. Birçoğu gibi çekip gidebilir, bir yıl sonra gelebilirdim ama size bunu yapamam. Bu hikayeye başlarken bunların olacağını biliyordum, bunu size mâl edemem yani.

Gelelim bölüme, azıcık mizahi oldu lâkin en kısa zamanda oldukça duygu yüklü ve kelimelerle ahenk oluşturduğum bir bölümle gelmek temennilerimle. Yeniden bu satırlarda görüşene kadar kendinize iyi bakın, çok seviliyorsunuz ♥

Bölüm şarkısı Bruno Mars - When I Was Your Man

▬▬▬▬▬▬▬▬▬

"İyi misin?" diye soran adamın sesindeki korkunun bariz ortada oluşu gram umurunda değildi. Hele de banyo kapısının önünde, içeride ağlaya ağlaya kusan karısının iç çekişlerini dinlerken... Umurunda olma gibi bir ihtimal bile olamazdı!

"Git Viyan," dedi kadın bir kez daha acı çekercesine. Neden ağladığını, o yaşların neden aktığını inanın o da bilmiyordu. Neden ağlardı ki bir insan kusarken? Hamilelikle beraber gelen duygusallığa ve değişen hormonlarına yormak istedi bu durumunu lâkin Zerya adı gibi biliyordu durumun bu olmadığını. Geçirdiği kazadan sonra nihayet konağa dönmüşlerdi ve haliyle tedirgindi. Eh birde, daha geçen gün kocasının sekreterini görmüş olmasının payı da büyüktü.

Alımlı, kendine bakan ve incecik uzun bacakları olan o kadın Zerya'yı deyim yerindeyse adeta çıldırtmıştı.

"Aç hadi kapıyı Zerya, çıldırtma beni!" diye direten adama elinde olsa gözlerini devirip homurdanırdı ama şu an ne yeri ne de zamanı değildi bunların.

Elini yüzünü yıkayıp, ağzını çalkaladıktan sonra bir kez daha baktı kendine aynada Zerya. Çöken gözaltları moralini iyice bozarken, dış görüşünü önemsememeye odakladı kendini. Hamileydi sonuçta, kilo da alacaktı, yüzü de çökecekti. Gerekirse yavrusu için ölecekti! Anne olmak bunu gerektirirdi!

Banyo kapısının kilidini açıp çıktığında karşısında gördüğü adamın yüzüne bakmadan yatağa ilerledi. Başından omuzlarına düşmüş olan yazmayı gelişi güzel çekiştirip yere attı ve üzerindekilere aldırmadan yatağa girdi. İçindeki her şeyi çıkarttığı yetmiyormuş gibi birde yorgun ve halsiz düşmüştü Zerya. Yüreğine ağırlık yapanlarda eklenince onca şeyin üzerine, ayakta duracak sirayeti bulamıyordu kendinde işte. Takati kalmıyordu uyanık kalmaya. Düşündükçe beynini yemeye başlıyordu. Hamilelikte aşırı gelişen kıskançlık hormonlarına dur diyemiyordu maalesef.

"Hasta mısın Zerdali?"

Bu ses tonunu duymak için bir ömür bile feda edilirdi be. Uğruna can serilir, yürek kurban edilirdi. Bu adam için can verilirdi, can! Şayet gerekirse, Zerya bunların her birini yapabilecek cesareti buluyordu kendinde. Lâkin verdiği canla, adamı alıp cennete soktuğunu bilmiyordu...

Gelinim [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin