2.│Silah.│

72.1K 3.4K 204
                                    

Nasıl oldu bölüm bilmiyorum ama elimden geldiğince uzun tutmaya çalıştım :D Umarım beğenirsiniz. Eh beğenirseniz yorum yapmayı da eksik etmezsiniz umarım :))

Yorumlarınızı keyifle okuyorum. Elimden geldiğince de cevap veriyorum :) Aynen böyle devam edin bencee :D

Bu bölümü şöyle iftara İzmir'in 1.5 saati kalmışken yayınlayayım dedim. Şimdi kalkıp hazırlanacağım ve misafirliğe gideceğim. Geldiğim zaman güzel yorumlarınızı görmek için sabırsızlanıyorum :)

Bölüm ithafı sözüm üzerine çok sevgili, birtanecik, kurban olduğum ve dostum Feyza için ♥ Beğenmeniz dileğiyle ♥

Multimedia'ya bakabilirsiniz. Ayrıca tanıtım videosunu izlemeyenlerde izlesinler benceeee :D

Bölüm şarkısı: Ferhat Göçer - Sığmıyorsun Geceye ve Zamana. Bölümü bu şarkıyla yazdığım ve çok sevdiğim için ♥♥

Keyifli okumalar ve iyi iftarlar :D♥

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Nefes almanın sanki boğazında diken varmışçasına zorlaştığı bir anı yaşıyordu genç kız. Ahu gözlerini en uzaklara dikmiş, şu anda olmamayı diliyordu. Mümkün değildi, biliyordu ama engel olamıyordu hayallerine karışan umutsuzluk bile. 

Ruhunda açılan manevi yaralara sürülecek bir miktar merheme muhtaçtı. Muhtaç olmak onun en nefret ettiği şey olmasına rağmen, uzatılacak bir ele muhtaçtı. Olmuyordu, yapamıyordu artık. Evdekilerin ona acıyarak bakmalarına seyirci kalmaktan bıkmış, usanmıştı. Doğup büyüdüğü, her tuğlasına kendini işlediği bu konak artık ona dar geliyordu. Lüzumsuz olduğunu düşünüyor, fazlalık gibi hissediyordu.

Genç kız dalgın dalgın inerken merdivenlerden, çıkmakta olan Baran'ı görememişti. Baran ise, yüreğine oturttuğu taşla kanamasını durdurmuş, tümüyle sessizliğe bürünmüştü. Hükme karşı gelmek için çok geç kaldığının farkındaydı. Eğer Zerya'nın nazını çekmeyip, önceden istemiş olsaydı şu an o başka bir adamın sözlüsü olmayacaktı. Ama elden ne gelir? Kaderin bir anda değiştirdiği rayları eski yerine oturtmaya kimin gücü yeter?

Zerya, Baran'ı fark ettiğinde bir sonraki merdivene inen ayağı havada asılı kaldı ve birkaç saniye sonra yerçekimine yenilerek sertçe merdivenle buluştu. Nefesinin kesildiğini hissetti. Baran'ı sevmiyor değildi ama onun gibi açık açıkta hiç dile getirmemişti hislerini. Nedendir bilinmez, bir an çok kötü hissetti kendini. Baran'ın o kara gözlerindeki bakış ise dağladı yüreğini, kırdı.

Hiçbir şey yokmuş gibi, sanki orada öylece dikilen Zerya değilmiş gibi yürüdü gitti Baran. Arkasında bıraktığı kadının yıkık dökük, harabeye dönmüş yüreğinden habersiz. Sanki oymuş suçlu gibi, zorunda bırakılmamış gibi yürüdü ve gitti arkasına dahi bakmadan.

Zerya, bir an ayakta duramayacağını sanıp sıkıca tutundu merdiven tırabzanlarına. Bunları hak edecek ne yapmıştı bilmiyordu ama elbet Allah'ın bir bildiği vardır, diye düşündü tekrar. Kadere isyan etse bir faydası olmayacağından, razı geldi bir kez daha. Ne yapacaktı? İtiraz mı edecekti? Hadi oradan, kim dinlerdi ki onu? Sessizce kabullenmekten, içindeki çığlıklara gem vurup susturmaktan başka çaresi yoktu işte, yoktu!

Mutfağa gittiğinde elindeki tepsiyi masanın üstüne bırakıp, yemek işine girişmiş yengesine yardım etmeye başladı. Ablası içindi tüm bu hazırlık. Evlenip gittiği Şanlıurfa'dan geliyordu eşiyle beraber, düğünü için. Düğün, kelimesindeki yanlışlığı bir tek Zerya görüyordu sanki. Cenaze, demenin daha uygun düşeceğine inanıyordu kendince. Çünkü düğüne değil, cenazeye hazırlanır gibiydi hâli. Genç kızlığını, hayallerini bırakıp çıkacaktı bu konağın kapısından. O mutlu gelinler gibi değil, Zerya gibi çıkacaktı. Yıkık dökük, yapayalnız kalmış biçare yüreği ile.

Gelinim [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin