Bölüm bayaaaa uzun oldu :DDD Umarım sizlerde uzun yorumlar yazar, dert görmesini istemediğimiz elciklerinizle yıldıza dokunursunuz :))
Bölüm duygusal oldu gibi gibi. Hani gözlerim dolmadı değil, bazen bende kendime inanamıyorum bu konuda. İçimden şair fırlıyor, yazıveriyor tüm bölümü. Ama içimde nasıl bir ilhamla, nasıl bir şevkle yazdım anlatamam sdfghjk
Neyse, bölüm ithafı hbyany için. Güzel yorumun için teşekkürler canım ♥
Yorum ve oyu unutmayalım lütfeeen ♥♥
Bölüm şarkısı - Nazdar- to yari min buy Bildiğiniz bir şarkının Kürtçesi, dinleyin lütfen :)
Keyifli okumalar ♥♥
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Çaresizdi ahdetmiş yürekler. Kapanmış yaralara sürülen tuz kadar etkisizdi yakarışlar. Barzan Konağı'na düşen yeni ateş, içinde yakacaktı dört bir yandan insanları. Karışacaktı toprağa, karışacaktı havaya dumanı...
Sabah ayazında açmıştı Viyan Ağa gözlerini. Yanında yatmakta olan bedeni yok saymış ve yataktan çıkmıştı. Gece geç yatıp, sabahta erken kalkınca kazana dönüşen beynini yatıştırması umuduyla duşun altına attı kendini. Sisli perdelerle örtülmüş, acı vermekten başka bir işe yaramayan aklına söz geçiremiyor oluşunaydı tüm sitemi. Dün kadehinin çilesi de buydu ya. Bulanıyordu aynı berrak bir su gibi olan aklı. Kendine dair her şeyi silikleştirip, yerine hiç istemeyeceği şeyleri ilmek ilmek yerleştiriyordu.
Duştan çıktıktan sonra banyo şifonyerinden bir havlu alarak beline bağladı. Fütursuzlukla, destursuz çıktı banyodan ve dank diye duruverdi gördüğü karşısında. Sertçe yutkunurken, ayaklanan tüm hücrelerine hakkaniyetli bir küfrü yuvarladı dudaklarından hiç tereddütsüz.
"Şaşkın şaşkın bakma suratıma da giyin!" dedi sert tınısı ile kendisine şaşkınlık dolu gözlerle bakan kadına. Kızdığı kesinlikle pembe dantelli iç çamaşırıyla ona yakalanan Zerya değildi.
Kızdığı pembe gibi çocuksu bir rengin o süt beyazı tene alabildiğine yakıştırması ve bunu kendisine de itiraf etmesiydi.
Yuvarlak kalçaları saran o bez parçasının, dolgun göğüsleri usuna düşüren o minicik kumaş parçasının ona yaptıklarıydı kızdığı!
Ayaklanan uzvuna söz geçirememesi ve ergen bebeleri gibi kadının karşısında kalakalmasıydı kızdığı!
Boğazını temizledikten sonra yakalandığı an suratı da o kumaş parçalarının rengine bürünen tene baktı usulca. Allah'ım neyle sınıyorsun beni, diye geçirdi içinden. Bu sefer çetrefilli olmuştu imtihanı. Gelecek sefere kim bilir onu neler bekliyordu. Bu kadına dokunmama kuralını çiğnememesini diledi içten içe. Lâkin bu kadın bu tipte dolaşırsa ortalıkta, o söz çiğnenmeye mahkûm olacaktı her halükârda!
Kafasını iki yana sallayarak giyinip dolabın önünden çekilmekte olan kadının yanından geçti. Bir süre karıştırdı dolabını. Sonunda lacivert takım elbisesini dolaptan çıkartıp yatağın üzerine atıverdi. O an kesişti ona dilini yutmuş gibi bakan kadınla gözleri. Tek kaşının havalandığından bihaber baktı kadına dikkatlice. Koyu lacivert entarisi ona gerçekten yakışmıştı. Yanında açık bıraktığı gece karası saçlarla mükemmel bir uyum içerisindeydiler. Elaya çalan gözleri garip bir duyguyla parlıyordu. Sanki bir şey için izin ister gibiydi.
"Söyle," dedi umursamaz bir tavırla. Derin bakışmayı neşterle keser gibi keserek sonlandırdıktan sonra tekrar dolaba yöneldi ve çekmecelerini karıştırmaya başladı. İç çamaşırı, kravat ve kol düğmelerini seçip tekrar arkasını döndüğünde, kadının hâlâ aynı şekilde bakarken buldu. Gözlerini bayıp bir, hasbin Allah, çektikten sonra "Söylesene be kadın, bakma öyle melun melun suratıma," diye patlayıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gelinim [TAMAMLANDI]
Ficción GeneralBen kim miydim? Ben gelip geçtiğim, adımımı değdirip kendimi kazıdığım bu topraklarda bahtsız bir bedeviden fazlası değilim. Yaptığım tek hatanın, doğmak, olduğu karanlık dünyamda, yaşamak için acınası bir halde umut arayanım. Ben, insanlar...