11. Bölüm | Aramızdaki Düşman

3.4K 255 918
                                    

Blueneck - Broken Fingers

Blueneck - Broken Fingers

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

❄️

NAZ

Birinin omzuma dokunup, beni nazikçe dürtmesiyle birlikte yerimden sıçrayarak uyandım. Keskin rüzgârın duvarlara vurduğu silleleri, içinde uyuduğum salonun tam ortasında bir isyan çıkarmaya niyetlenmiş gibi uğuldamaktaydı.

"Naz?"

İsmimi söyleyen tanıdık ses, uykunun bedenimden kayıp düşmesine sebep olmuştu. Kirpiklerimi araladım; karşımda, sabahın boğucu maviliğine sıkışmış atmosferi içinde Ulaş duruyordu.

"Ne..." diye sordum refleksle. Kafamı yastığımdan aniden kaldırmış, telaşın aniden vücuduma hücum etmesiyle birlikte kalbim olduğu yerde hızlanıp, beni rahatsız etmişti. "Ne oldu?"

"Zaman geldi."

Ulaş, bordo renkli bir kazak ve siyah kot pantolonuyla birlikte, giymeye hazır tuttuğu içi yün kaplamalı deri ceketini de elinde tutuyordu. Bir an ne olduğunu anlayamadım, zihnimin içindeki anı karmaşası âdeta her şeyi çözülmesi imkânsız bir düğüm haline getirmişti.

Kaç saattir uyuduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu ama üzerinde bulunduğum ikili koltuğa yattığımda daha havanın aydınlık olduğuna emindim. Yavaşça yerimde doğrulup oturur pozisyona geçtim; uzun süredir uyuyor olmamın etkisiyle bedenimden tuhaf bir yorgunluk hissi nüksediyordu.

Yağmur durmuştu artık. Dün akşamüstü gözlerimi kapattığımda, duymakta olduğum tıpırtı sesi kaosundan eser kalmamıştı. Kirpiklerimi birkaç kez üst üste kırpıştırdım, ellerimle gözlerimi kısaca kaşıdım ve kendime gelmek için bir süre öylece oturmaya devam ettim. Hatıralarımın içinde saklandığı kaseti geri sararken, geçen geceki Kermes sonrasında buraya gelip Demir ve Berk'le birlikte çalıştığımı anımsayabilmiştim. Güçlerimi kullanmayı öğrenmem gerektiğini biliyordum; zaman geçtikçe daha az uyku ve daha çok çalışmayla onlar kadar iyi olabilirdim. Zaten önümüzdeki savaş sebebiyle başka bir seçeneğim de yok gibi görünüyordu.

"Tamam," diye mırıldandım, uykumun etkisiyle boğuk çıkan sesimle. "Üzerimi hemen değiştiririm." Daha önce Berk ve Demir'le çalıştığım için, bugün eğitim görevini İrfan'la Ulaş üstlenmişlerdi.

"Nehir'e haber verecek misin?"

Derin bir nefes alıp, ciğerlerimi havayla doldurdum. Yüzü yara bere içinde kalmış arkadaşım, karşıdaki üçlü koltukta rahat bir uyku çekiyormuş gibi görünüyordu. Üzerindeki yorgan biraz açılmıştı, ayakları ve bütün gövdesi neredeyse dışarıda, soğuğa karşı korumasızdı.

Kafamı iki yana sallayarak, "Hayır," dedim. "Şimdi uyusun, ben ona sonra olup biteni anlatırım."

Bedenimi örten ağır battaniyeyi çekip kaldırdım. Salonda hafifçe yükselen uyku homurtuları, yerde yatmakta olan Mert'e aitti. Dudakları hafifçe aralıktı ve uzun boyuyla koca salonun zemininde boydan boya bir sınır çizgisi çizmiş gibi duruyordu. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama herkes hâlâ uyuduğuna göre, akreple yelkovan henüz fazla ilerlememiş olmalıydı.

SOĞUKSU: Karanlık Şehir & Kralların SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin