ŞEBNEMBu kol , beni özlediğini söyleyen o kadına aitti. Onunla konuşmak istiyordum ama Bora'yı gözden kaybetmeyi de göze alamazdım.
"Sen iyi misin?"
"Evet, evet iyiyim."
Gözlerim hala caddedeydi, kadına bakmadan konuştum.
"Biraz acelem var ama sizinle sonra konuşmak isterim."
"Tabii, Şebnem. Ne zaman istersen."
Şebnem. Yine bana Şebnem demişti. Bu kadın beni gerçekten tanıyor olmalıydı, ben gözümle Bora'nın çırpınışlarını takip ederken bana kartını verdi. Telefonum olmadığını söylemek istedim ama daha sonra kartta adres de olduğunu gördüm. Gülümsedim ve kolumu kurtardım.
"Gitmem gerek."
Hızla karşı caddeye doğru koşuyordum, neredeyse yolu yarılamıştım. Adete yüreğim zafer sarhoşluğuyla yerinden çıkacaktı. Özgüdüm. O aradığım kişi olmasa bile, aradığı şeyi bulamayan bir adamdı ve bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyordum, o yüzden ona ulaşmayı çok istiyordum.
Az kalsın eziliyordum ama son anda araba fren yaptı, kafamı tekrar ona bakmak için çevirdiğimde bir araba onun önünde durdu ve o da arabaya binip gitti. Peşinden ne kadar bağırsam da artık bir faydası yoktu...
Eve gidemezdim, geriye dönüp o kadını bulmaya çalıştım. Bıraktığım yerdeydi.
"Bana yardım eder misiniz? Burdan gitmem gerekiyor."
Önce garipseyerek baktı, sonra şefkatle kafasını salladı ve beni arabasına aldı.
SELİM
"Hala yok mu, Bora?"
Onu parkın önünden almıştık, bakılacak yerler henüz bitmemişti.
"Hayır."
"Neden bu cadde konusunda ısrarcısın?"
Mert'in sorusuna iç çekerek, umursamazca cevap verdi.
"Bir kaç kişi onu gördüğünü söyledi."
Şaşırmıştım.
"Gerçekten mi?"
"Hem... Bende hissediyorum. O buralarda. Hissetmeyi geçtim buralarda şüpheli bir şeyler var. Etrafta gezen bir kaç takım elbiseli koruma gördüm. Bunlar tesadüf olamaz. Onlar burada bir yerde, sadece daha dikkatli bakmalıyım."
"Bakmalıyız."
Eğer Bora eminse, bir bildiği kesinlikle vardır. Hem Eylül de burdan bahsetmişti, Bora'nın bunu bilmeden, buraya gelmesi belki de aralarındaki bağın en büyük kanıtlarından biriydi.
Onu bir kez görmek için neler vermezdim. Mert arabayı kullanıyordu, bende yanında oturuyordum. Camdan baktığımda bankta el ele oturan bir çift gördüm. O an aklıma Şebnem geldi. Küçük bir boşluk bulup, dinlenmek için banka oturmuştuk. Güneş yüzüne vuruyordu ve çok güzel gülümsemişti.
"Neden bana öyle bakıyorsun?"
"Çok güzelsin."
Ve yine o gülümseme.
"Zaten bildiğim bir şeyi bana defalarca hatırlatmak zorunda değilsin."
Ellerini sıkıca tuttum ve bir elimle de saçını arkaya attım.
"Gerçekten. Ben gerçekten çok şanslı bir erkeğim."
"Aynısı benim içinde geçerli. Yani erkek olmam değil, şanslı olmam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tehlikeli Güzel (TAMAMLANDI)
Fiksi PenggemarTam bir baş belası olan Şebnem'e rastlayıp, onun etkisine kapılan Selim'in hayatı bir anda sakinlikten, hiç durmayacak bir maceraya dönüşür.