12. #Elbise #Part 2

66 11 21
                                    

Hüzün hep hüzün...Nereye dönsek yüzümüzü hep hüzün görürüz bu ülkede. Oysa ne de açız mutluluğa sevinçlere. İnsan hep mi bu hayatta hüzünle sırdaş arkadaş dost olmak zorunda kalır bilemiyorum. İnsanlar kimi zaman kaybettikleri bir yakınlarının ardından kimi zaman kaybettikleri geçmiş yıllarına bakıp da hep iç çekerler. Gözleri uzaklara dalar ve hüzünlenirler. Bazen geçmişte yanına gidip de sevdiği insanın gözlerinin içine bakıp ona sevgilerini aşklarını söylemedikleri için pişman olurlar ve hüzünlenir. Her ne sebeple olursa olsun ne yazık ki nerede yitirilen bir şey varsa arkasında hep hüzün karşılıyor bizi.

Şuan bende yitirdiğim kişi için hüzün duyuyordum. Keşke geçmişe dönüpte annemin her an yanında olabilseydim onu sanki kaybedecekmiş gibi sıkı sıkı sarılıp öpseydim. Ama ne demiş atalarımız 'Olmuşla ölmüşle çare yok. '

Annemin mezar taşına dokunup gözlerimi kapattım. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken gözlerimi açtım. Ellerim toprağı bulurken avuçlarımın içine aldığım toprağı sıkıp bıraktım.

" Anne.." sesimin titremesine engel olamazken boğazımda oluşan yumru konuşmamı istemiyormuş gibi nefesimi de kesiyordu.

" Anne..babam evleniyor. O...sana aşık olan adam......istesen dünyaları önüne serebilecek adam......senin aşkın için kendini feda edebilecek adam......bunları başka bir kadına yapacak anne. " Ağlamam şiddetlenirken dışardan ne kadar acınası gözüktüğümü düşünüyordum.

" Beni bırakmayacağını söylüyordun... Sana güvenmeyipte kime güveneceğim ben... O kadına mı ? Kimseye güvenemiyorum Anne... Senin yüzünden. Bana yalan söyledin.....Bırakmayacağım dedin ama.. bıraktın "omzumda hissettiğim elle gözlerimi hızla silip arkamı döndüm.

Karşımda Buğrayı görmemle gülümsedim. Şu an bir Cadıya benzediğime bahse girerim. Buğranın arkasında Melis onun arkasında da Çağatay duruyordu. Ulan bunlar neden ahiret gününde benden hesap soracak gibi dizilmişler?

Buraya geldiğimden beri mezarlığın en arka tarafında duran çocuğun bana baktığını farkedince hemen kafamı çevirdim. Başka zaman olsa can sıkıntısından bu çocuğa yavşayabilirdim. Ama şuan hiç yeri değil.

" Ya bir bırakmıyorsunuz. Belki ben gözlerimin çişini yaptırıyordum. Hemen de gelin zaten. Birde Zebani gibi dizilmişler. " Zebani demişken Melisin üstündeki kıyafetleri görmemle yüzüne sanki 'ben gayim 'demiş gibi baktım. Siyah bir pelerin giymiş önünü de iliklemişti. Taktığı siyah gözlükle yasta gibiydi. Yavrumun boyu da kısa yazık cüce gibi gözüküyor.

" Kardeşin senden daha Terbiyeli. Oraya buraya gözlerini işettirmiyor. Kendini tuvalete kilitledi. Çıkmıyor. " Buğranın konuşmasıyla ona dil çıkardım.

"Sanane istersem oraya işettiririm istersem senin kafana işettiriririm. Öfff söyleyemedim zaten. " Melis hiç konuşmadan yanıma gelip kolumdan çekiştirip beni mezarlığın çıkışına kadar sürükledi.

Buğra ve Çağatay arkamızda kalırken gözlüklerini çıkarıp yüzüme baktı. Göz altları morarmaya yüz tutmuştu.

" Ada. Kendine gel. Herkesin karşısında kendini güçsüz gösterme artık.... Bu halinden nefret ediyorum. Ne kadar ağlamak istiyorsan evinde istediğin kadar ağlasaydın. Benim gibi mesela. Bu iki çocuğun yanında da asla ağlama. Sana acıdıkları o kadar belli ki."elleriyle yüzünü kapatıp derin bir nefes aldı. "Bak seni belki çok iyi anlayamam. Ama anlıyorum işte Ada. Annenin yanına gitmek istediğini de biliyordum. Aynı şeyleri bende yaşadım biliyorsun. Kendime senin bilmediğin o kadar zarar verdim ki..."pelerinin bol kolunu yukarı sıyırıp beyaz elbisesininde kolunu yukarı sıyırdı. Kolunda gördüğüm çizikler ve dikiş izleri gözlerimi kırpıştırmama sebep olurken Melisin bunu kendisine nasıl yaptığını anlamaya çalışıyordum.

SEN GELİNCE BEN (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin