-20 (1. Part)-

2.2K 99 12
                                    

Multide;Alya'nın giydikleri.
Alya'nın ağzından;

Serkan'ın geldiğini görmemle içimi bir mutluluk kaplarken hala ona sinirli olduğumu unutmamıştım. Geldiğinde Ateş'le tanıştıktan sonra ondan pasaportumu istedim. Pasaportumu verir vermez Ateş'in koluna girerek pasaport kuyruğuna doğru  yürüdüm. Ateş bana gülerken Serkan arkamdan gözlerini devirip bize yetişmeye çalışıyordu. Ateş bana bakarak "Serkan'a hayatının sonunda başarılar diliyorum. Hahaha sen neymişsin be!" dedi gülerek. Ben de bir kahkaha attıktan sonra "Biliyosun işte.. Poyraz dan sonra onu düşünmemek zor oluyo.." dedim. Sonra aklıma aniden gelen fikirle "Sen bana hikayeni anlatmadın." dedim. O sırada pasaport kontrol sırası bize gelmişti. Önden beni gönderdi. İkimizinde pasaportları geldikten sonra iki üç kişi arkamızdaki Serkan'ı beklerken Ateş cevap verdi "Şimdi yeri değil, nasıl olsa aynı yerde olacağız. Boş bir günümüz olursa araşırız..." dedi. Tamam anlamında kafa salladıktan sonra Serkan'ın da gelmesiyle bavulları almaya gittik.

Bavullar dönderken Ateşin iki bavulundan biri kalmıştı. Bizimse iki bavuldan benimki kalmıştı. Kısa bir süre sonra Ateşinki ve benimki de gelmişti. Ateş kendi bavulunu aldı. Serkanda benim bavulumu alacaklen bavulu kaçırdı. Sinirle Serkan'a bakarken "Ay afferin bay beceriksiz! Şimdi tekrar dönmesini beklicez! Belkide biri benim diyip alıcak! Salak şey!" dedim sinirle. O sırada Ateş bavulun gittiği yere koştuktan biraz sonra bavulumla geldi. "Öyle kötü düşündün ki ben bile korktum. Al bakalım bavulun." dedi. Ateşe gülerek elindeki bavulu aldıktan sonra "Sanırım ayrılık vakti geldi.." dedim üzülerek. Ateş iyiydi. Aynı bi abi gibiydi. Dinliyordu, koruyordu, ne biliyim. Çok çabuk kaynamıştım ona.. Sanırım gözlerim dolmuştu ki Ateş beni sararak "Üzülme güzellik. Ne dedik buluşucaz. Ya burda ya istanbulda! Tamam mı?" dedi yüzüme bakarak. Tamam anlamında başımı salladım. Ve tekrar sarıldım. Bavulumu aldıktan sonra Ateş'e el sallayarak Serkan'ın arkamdan gelmesini bekledim. İngilizcem lise sayesinde baya iyiydi. Havaalanından çıkıp önüme gelen taksinin arka koltuğuna bindim. Ön koltuğa da Serkan binince ses çıkarmadan Serkan'ın yeri söylemesini bekledim. Serkan yeri söyledi ve harekete geçtik. Camdan dışarıyı izlerken telefonuma mesaj geldi. Heycanla kimden olduğuna baktığımda istediğim en son şey operatör mesajı olmasıydı. Kilit ekranını bile açmadan tekrar dışarıyı izlemeye koyuldum. Çok da uzun olmayan bir yolculuk sonrasında taksi uzun bir binanın önünde durdu. Kapıyı açıp lobiye doğru girdim. Serkan arkamdan bavullarla geliyordu. Ben rezervasyonumuzu söyleyince lobideki kadın anahtarı bana verip oda katının söyledi. Asansöre doğru yürüyüp odaya çıktık.

Sonunda odaya gelmiştik. Hemen banyo yapıp üstüme pijamalarımı giyindim. Bu süre zarfında ikimizden de ses çıkmamıştı. Ben pijamalarımı giyip yatağa yatarken Serkan da üstünü değiştirmeden odadan çıkmıştı. Nereye gittiğini bilmiyordum açıkçası merak da etmiyordum. Yatağa yatıp telefonumda sosyal medya gezintisi yaparken saatin nası geçtiğini anlamamıştım. Ve bi kaç saat uyumak istiyordum. Telefonu şarja takıp yatağımın yanına koydum ve gözlerimi kapadım.

Kapının çarpma sesiyle uyandım. Yüzünü çok ses çıkardığı için burşuturmuş Serkan'ı görünce ayağa kalkıp saate baktım 8 olmuştu. Ben banyoya doğru giderken Serkan arkadan beni sardı. "Alya'm bana kızma. O kız yüzünden şuanki durumumuza bak. Lütfen balayımızı mahvetme. Hadi şimdi hazırlan. Bak beni Ateş'e satmanı da unuttum." diyip güldü. "Ben seni Ateş'e satmadım. Sadece seni unuttum." dedim mesafeli şekilde. Ağlamamak için zor tutuyordum. "Beni kendine çevirip "Hadi hazırlan.. " dedi.

Banyoya girip yüzümü yıkadıktan sonra odaya geçip bavulumdan (multideki) kıyafetlerimi çıkardım. Banyoya girip üstümü giyindikten sonra makyajımıda hallettim. Saçımı da düzleştirdiğimde tamamdım. Son olarak banyodan çıkıp  siyah sitilettolarımı giydim ve parfümümü sıkınca hazırdım. Telefonumu küçük siyah çantama atıp Serkanla birlikte odadan çıktık. Koridoru yürüyüp asansöre beklemeye başladık. "Çok güzel gözüküyorsun.. her zamanki gibi.." dedi. Teşekkür eder manasında kafamı salladım. O sırada kapısı açılan asansöre bindik. En aşşağı kata bastı. İnerken yarım asır geçmişti diyebilirim! Sonunda asansörün kapısı açıldığında denizin tamamını görebileceğiniz şekilde camla kaplı bi oda vardı. Odada mükellef  bir sofra ve bir müzik kutusu vardı. Asansörden çıkıp masaya oturduk.

ABİM... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin