21.BÖLÜM: "SEVEN ADAM, SEVEN KADIN"

10.9K 609 124
                                    


İYİ OKUMALAR :)

Hayatımızda herşeyin en iyisi bizim için olsun isteriz. Kimse en kötüsünü alıpta baş tacı olarak görmez. Her zaman herşeyin bir üstü olsun, en yenisi olsun deriz. Benim ailemden gördüğüm sadece bu kadarken, sevmeyi öğretmeye gelen bir adam bana lütuf edilmişken onu elimin tersiyle ittiğime deli gibi pişmandım... Şu ana kadar...

Karşımda gözlerimin içine bakıp gülümseyen adam artık hiç de ukala gelmiyordu mesela. Yada ona baktığımda sadece babamın kuklası olarak görmeye çalışsamda göremiyordum. Çünkü kalbimi ilk defa attıran adamdı o. Babamdan başka ergenlik dönemimde tanıdığım pek de erkek olmamıştı. Ve benim ezberimi bozmaya geldiğine artık emindim.

Göz yaşlarım ne zaman döküldü, ben ne zaman etrafıma bakarak elimi ağzıma koyup hıçkırığımı durdurmaya çalıştım bilmiyorum.

Ama Arat'ı burada görmeyi beklemediğim aşikardı. Kalbimi tutamıyordum. Yerinden uçacak gibi pır pır ediyordu. Aşk bu muydu ? Bir insan için üzülmeyi bırak deli gibi kahrolacak kadar sevmek miydi ? Onu hissetmek miydi ? Nedeni bilinmez de; ben tamamlanmış hissediyordum kendimi. Konuşulmamış onca kelime varken susmaya razı gibiydim. Bu heyecan, bu zevk, bu tad başka bir duyguydu. Görüp görülebilecek; yokluğuyla en acı olanından, varlığıyla uçuranından...

"Sen... Senin..." Cümlelerim toparlayamıyordu ki kendisini konuşayım. Heyecandan titriyordum sadece. Benim ağlamamı gördükçe gülümsemesi yavaş yavaş soldu Arat'ın. Bana öyle bir bakışı vardı ki; kırılmamdan korkar gibiydi. Sahiplenici. Koruyucu bir bakıştı bu. Gözlerinin içi parlıyordu sanki bakarken... Ve bu... En çok da bu attırıyordu benim aptal kalbimi. Elin de tuttuğu adetini bilmediğim beyaz ve kırmızı güllerle yavaş yavaş yürüdü bana. Başımdan aşağı döktürdükleri yetmiyormuş gibi, sayısı epeyce çok olan gülleri tutuyordu. Düşünme yetimi kaybetmiştim. Neden buraya geldiğimi bile unutmuştum artık. Sadece ben ve Arat vardı. Birde hayal olmasından korkan yüreğim. Ama hayal; bu kadar gerçekçi olamazdı...

Ellerim iki yana düştü. Bu anın sonuna kadar gerçek olmasını diliyordu vücudumdaki her parça. Arat bana yaklaşıyordu, yavaş yavaş. Sanki yanıma gelirse büyü bozulacakmış gibi bir ürperti sardı bedenimi. Kapandı gözlerim sıkı sıkı.

O sırada doldu burnumun en derinliklerine o erkeksi kokusu. Bir adamın kokusunu sevmek bile ayrıcalıktı benim için. Ne zaman bu kadar aşık olmuştum ben bu adama ? Ne zaman, hangi ara kapsama alanının içine almıştı beni ? Gerçekleri yüzüme vurduğu gün mü, yoksa daha mı önce ? Peki ya beni öpmesine izin verdiğim gün... Tam beynim karışmış, düşüncelerim birbirine girmişti ki o ilah sesi yeniden duydum...

"Aç gözlerini, mavi denizim, gökyüzünün, huzurum..." Her kesik kesik nefes aldığında suratıma doğru fısıldadı iltifatlarını. Titrek bir nefes kaçtı ağzımdan. Belki de ilk defa aciz hissettiğim sesimle fısıldadım "Korkuyorum..."

"Korkma, ben varken korkma... Hiç bir zaman."

"Ya... Ya gözlerimi açarsam, gidersen. Sen de gidersen ?"

"Ben gidemem, yalnız ve sadece sana gelirim peri kızı..."

Öyle yumuşak bir tonda konuşuyordu ki, dedikleri kelebek olayı gerçek olmuştu galiba. Midem de adlandıramadığım varlıklar uçuş uçuştu sanki. Boğazımda kocaman bir yumruk olmuştu. Yutkunsam bile anın bozulacağından korkar durumdaydım. Ne çok şeyden korkak olmuştum ben böyle.

Yavaş yavaş açıldı gözlerim. Sözleri bana güven veriyordu. Tıpkı gözleri gibi. Kafamı hafif bir şekilde kaldırıp, gözlerine baktım. Benim gözlerimden akan damlalar olsa bile, içlerinin güldüğünü biliyordum. Tıpkı onun da güldüğü gibi. Elinde ki çiçekleri gösterdi önce;

DUBAİ MASALI (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin