Bugün yine insanlar öldü, yine heryer cehennem oldu... Vefat eden insanların ailelerine sabır diliyorum. Mekanları cennet olsun...
MULTİ: MERT
Yazım yanlışları için şimdiden özür diliyorum, ancak ben amatör bir yazarım. Yazı yazınca ve resim çizince huzur bulduğum için buradayım.
İyi okumalar diliyorum, umarım beğenirsiniz. VOTE ve YORUMLARINIZI esirgemezseniz sevinirim :)
Belki de yarım saattir villanın köşesindeki banka oturmuş, o evden çıktığım günü düşünüyordum.
Hayatımın dönüm noktası olmuştu benim için. Babasının dizinin dibinden ayrılmayan kız bir anda buhar olup uçmuştu; hayatlarından...
Yalnız ve aciz geçirmiştim koskoca 1 yılımı. En sonunda ise yine bu kapıdan girmek için kendimi hazırlıyordum.
Arif KARAER kazanmıştı savaşı. Aramızda kanlı bir savaş olmasa bile sözlü bir savaş olduğu belliydi. Halbuki baba ve kızının arası böyle mi olurdu? Önceleri olduğu gibi olmasını ne çok isterdim...
Yavaş bir şekilde ayağa kalkıp, villanın bahçeye açılan kapısına doğru yürüdüm. Karşıdan beni gören korumalar gözlerini büyültüp kulaklarında olan aletleri kullanarak içeriye haber verdikleri çok belliydi.
Kimseyi umursamadan kapıya kadar geldim.
"Hoşgeldiniz Bade Hanım. Buyrun." deyip kapıyı açan korumaya kafa sallamakla yetindim. O önde ben ise arkada bu evden çıktığım günü tekrar tekrar düşünmemek için hiç bir yere bakmadan yürüyordum.
Evin kapısına geldiğimizde kapıda yaşlı gözlerle beni bekleyen Fatma Hanımı gördüm. Annem dediğim canımın parçası olan kadın bile 1 yıldır beni görmediği halde kapıya gelmemişti.
Fatma Hanımın gözlerine baktım ancak; ağlamadım. Göz yaşlarımı içime akıtmayı seçtim. Ağlamamalı, dik durmalıydım ki; Bade'yi artık ne olursa olsun yıkamayacaklarını göstermeliydim.
"Hoşgeldiniz Bade Hanım." diye seslenen görevlilere de baş selamı vermekle yetindim;
"Babam ve annem. Nerede onlar ?"
"İçerideler Bade Hanım." dediklerinde tekrar kafamı belli belirsiz sallayıp içeri doğru yürümeye başladım.
Topuklu ayakkabılarımın yeni yapıldığı belli olan parkelerin üzerinde çıkardığı sesle salona doğru yürüdüm.
Babamla annem karşılıklı oturmuş kahvelerini yudumluyorlardı. Ayakkabılarımın çıkardığı sesle ikiside başını kaldırdı, sonra ise; annemin sanki her gün eve giriyormuşum gibi tebessümünü gördüm. Yine asilliğini koruyordu. Tepeden tırnağa şık, zarif olan bir kadındı annem. Her zaman nezaketi, saygısı, kibarlığı ve asilliğiyle konuşulurdu.
Babam ise gayet normal bir sesle;
"Hoşgeldin kızım, tatilin nasıldı?" diye sordu. Bunlar nasıl bu kadar sakin olabiliyorlardı?
"Benimle dalga mı geçiyorsunuz ? Anne, baba?!" diye soru yönelttim. O kadar rahat hareket ediyorlardı ki sanki geleceğimden haberleri varmış gibi!
Ah! Tabi ki geleceğimden haberleri vardı. Arat efendi yememiş içmemiş dediklerimi harfi ile yerine getirmiş olmalıydı. Daha sakin olmaya karar vermiştim. Madem böyle davranmak istiyorlardı, bizde bu şekilde davranırdık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUBAİ MASALI (ARA VERİLDİ)
RomanceBade tam kapıyı açarken kolundan yakaladığı gibi döndürüp onu kapıyla kendi arasına sıkıştırdı. Bade sinirden zannettiği düzensiz nefeslerini alıp verirken, Arat Bade'sine bu kadar yakın olmanın heyecanını yine yaşamaya başlamıştı işte. Bu hatun o...