Sınavlarımdan dolayı, kısa bir bölüm oldu. İyi okumalar;
Hayat; doğrularla yada yanlışlarla doluydu. Kimi insan doğru adımlar atıp başarıya ulaşır, kimisi ise yanlışlıkların içinde boğularak nefes alamayacak duruma gelirdi.
Bugüne kadar ben kendi hayatımı hiç kontrol etmemiştim. Her işim, her yaptığım; planlı ve programlı bir şekilde benim için ayarlanıyordu zaten!
Benim yapmam gereken çoğu şeyi, başkaları yaptığı için belki de ben bu kadar başarıyı ve ödülü alabilmiştim.
'Piyano çalmak istiyorum' diye tutturduğum zamanlar, babamın yine 'en iyi' takıntısının gün yüzüne çıktığını hatırlıyordum. Her zamanki gibi 2 gün boyunca bilmem nereden getirttiği 'en iyiler' listesine giren güzel ve alımlı bir hocam olmuştu. Bu sayede kısa sürede bende 'mükemmel' bir şekilde piyano çalmayı öğrenmiştim. Yine başarmıştım ve babam yeniden benimle gurur duymuştu.
Hep düşünüyorum da eğer ben o piyanoyu güzel çalmayı başaramasaydım babamın tepkisi ne olurdu diye ? Ancak; hiç bir türlü onun kızgın boğa hallerini gözümde canlandıramıyordum.
Babamın beni sevmediğini hiç bir zaman düşünmemiştim... Çünkü beni gerçekten çok seviyordu, sadece kendisi o kadar çok 'kontrol manyağı' kıvamındaydı ki, en fazla 24 yaşıma kadar dayanabilmişim galiba...
Şu an Arat yüzünden neyi kabul ettiğim hakkında hiç bir fikrim yoktu. Onun üzerimde olan bakışlarına kendimi o kadar kaptırmıştım ki, ne konuşmaları dinleyebilmiştim ne de; mantıklı bir cevap vermiştim.
Umarım sevgili biricik yeni kocamı kabul etmemişimdir! diye düşünüyordum. Şu an da tek korktuğum buydu! Daha kim olduğunu bile bilmediğim bir adamla evlenmek, benim bu düzenli hayatıma yeni bir düzen eklemek gibi bir şey olurdu!
İnsanların yanıma gelip 'tebrik' etmelerine sade bir tebessümle geçiştiriyordum. Çünkü bu konu hakkında hiç bir fikrim yoktu ki yorum yapayım...
Babamla annem; biricik yeni ortaklarının ailesiyle çok derin bir sohbet içerisinde oldukları için onlara sormamın imkanı yoktu. Bu yüzden
acilen Mert'i bulmam gerektiğini bildiğim için etrafta onu aramaya başladım. İleri de olan masalarda ailesiyle birlikte muhabbet ettiğini gördüğümde hızlı bir şekilde yanlarına gitmeye başladım.Bu sırada gözüme Pelin ve Seda takılmıştı. Bana çekingen bakışlarını atarak, yanıma gelmeye korktukları her hallerinden belli oluyordu. Ne güzel arkadaşlar ama... Çok vefakarlar!
Onlardan gözlerimi çekip Mert'lerin masasına geldim. Masada olan Selma hanım ve eşi Murat beye küçük bir tebessüm ettim. Selma hanımın;
"Ah Badeciğim ne çok sevindim ama, tebrik ediyorum. Hayırlı uğurlu olsun senin için." demesiyle yine sahte tebessümlerimden göndermek zorunda kalmıştım. "Teşekkür ediyorum" deyip, bakışlarımı Mert'in mavi gözlerine çevirdim. Bana gözleri ışıl ışıl, dudaklarında güzel bir tebessümle bakıyordu. Buda demek oluyordu ki; ben kötü bir şey kabul etmemişim!
Biraz daha orada Selma hanımlarla sohbet ettikten sonra, sıkıldığımı belirtircesine aynı küçüklüğümüzde olduğu gibi çaktırmadan Mert'in kolunu cimcikledim.
Önce ne olduğunu anlayamayan Mert şaşkın şaşkın kolunu tutup koluna baktı. Sonra kafasını kaldırdı, oda hatırlamış olucak ki tekrardan gülümseyip ailesine döndü. "Anne biz biraz sakince oturup konuşmak istiyoruz. Uzun zaman oldu Badeyle görüşmeyeli." dedi. Selma hanımın anlayışla gülümsemesi, muzipçe bakmasını es geçerek bende " Kendinize iyi bakın efendim." demekle yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUBAİ MASALI (ARA VERİLDİ)
RomansaBade tam kapıyı açarken kolundan yakaladığı gibi döndürüp onu kapıyla kendi arasına sıkıştırdı. Bade sinirden zannettiği düzensiz nefeslerini alıp verirken, Arat Bade'sine bu kadar yakın olmanın heyecanını yine yaşamaya başlamıştı işte. Bu hatun o...