2

112K 6.9K 2.3K
                                    

Bakışlarımı Toprak'a çevirdim, dudaklarına yerleştirdiği pis sırıtışıyla bana göz kırptı.

İşte bu hareketi tepemi attırdı.

Bir hışımla atılıp Yağmur'un kolunu çektiğim gibi onu geriye iterken öne doğru bir adım attım. "Toprak'a meydan okuyorum!"

Çisem Hanım şaşkınca bize döndü. Toprak memnuniyetsizce homurdandı, yüzündeki zalim sırıtış yerini öfkeye bıraktı.

Çisem Hanım, "Emin misin Eylül?" dedi bir kaşını kaldırarak. "Yenilen turnuvadan elenecek biliyorsun."

"Yenilmeyeceğim." Hiç vakit kaybetmeden ringe çıktım ve gözlerimi Toprak'a kilitleyerek dövüş öncesi ısınma hareketleri yapmaya başladım.

Tavrım Çisem Hanım'ın hoşuna gitmişti. "Hadi Toprak, bu meydan okumaya geç kalmak istemezsin sanırım," dedi eğlendiğini belli eden ses tonuyla.

"Hayır efendim," diye cevap veren Toprak nefretle bana doğru yürüdü. Benim gibi ısınma hareketleri yaparken sadece benim duyabileceğim bir şekilde, "Sana da arkadaşına yapmayı planladıklarımı yapacağım, mahvedeceğim seni," dedi beni tehdit ederek.

Abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. "Evet, evet yaparsın. En büyük sensin falan filan... Hep bildiğimiz şeyler bunlar Toprak. Geliştir biraz kendini."

Kaşlarını çattı. "İşini bitireceğim senin. Ringden kazıyarak götürecekler bedenini."

Sırıttım. "Vay canına! Çok büyük hayallerin var. Görevi alıp akademiden ayrıldığımda ardımdan çok ağlama olur mu? Aklım sende kalır sonra."

Gözlerinden ateşler saçarak üzerime doğru atıldı. Kolumu kaldırıp vuruşunu karşıladım, ikinci vuruşu için hamle yapınca da eğilip bel boşluğuna yumruğumu geçirdim. Acıyla inleyip öne doğru tökezlese de dengesini toplayıp bana doğru hızla bir yumruk da o savurdu. Ancak bir kez daha ıskaladı.

Atağa geçip dirseğimi çenesine indirmek için üzerine gittim fakat bu kez beni bloke etmeyi başardı. Hızlıca arkama geçerek kolunu sıkıca boynuma sardı, nefes almamı imkânsız hale getirdi.

Kibirle kulağıma doğru fısıldadı. "Seninle işim bittiğinde ölmeyi dileyeceksin."

Öfke içimde yükselirken bir ayağımı kaldırıp dizini sertçe tekmeledim, tutuşunu gevşetince de bütün gücümle kafamı geriye doğru savurarak burnunu kırmayı hedefledim. Duyduğum çatırtı sonrasında planımın başarıya ulaştığını anladım. Ardından beni tamamen bırakınca aramıza güvenli mesafe koyarak ona doğru döndüm.

Toprak iki eliyle burnunu kapamıştı, parmaklarının arasından oluk oluk kan akarken bir küfür homurdandı. Bu fırsatı değerlendirerek önce karnına bir tekme attım sonra da yüzünü yumrukladım. Acıyla dizinin üzerine çökünce tepesinde dikilip şakağına doğru bir yumruk daha attım. Yere yığılıp bilincini kaybedene kadar da ardı ardına vurmaya devam ettim.

Salondan alkış sesleri yükselirken gözlerimi kırpıştırarak kendimi toparlamaya çalıştım, yavaşça etrafıma bakındım, bitmişti. Ben kazanmıştım, Toprak ise bu durumda elenmiş oluyordu.

Nefes nefese kalmış vaziyette geri çekildim, Toprak'ın yüzü kan revan içinde dağılmış görünüyordu. Eserime bakarken rahatsızlık hissederek yüzümü buruşturdum, görünen o ki beni tehdit etmiş olsa da mahvolan kendisi olmuştu. Birkaç gün hastanede yatması şart gibiydi.

Bir an kendimi kötü hissettim. Toprak'a bakmak kalbimi sızlatmıştı, zerre kadar tatmin duygusu ya da zafer hissetmiyordum, hatta pişmanlık duymadığımı söylesem yalan olurdu. Onun için üzülüyordum. Her ne kadar rakip olsak da buradaki zor ve acımasız koşulları bildiğimden dolayı ondan Toprak'tan asla nefret etmiyordum. Çoğunlukla ona sinir oluyordum belki ama diğer yandan onu anlıyordum. Herkes gibi o da kazanmaya mecburdu, başka şansı yoktu.

Çünkü bu akademide iki seçeneğin vardı: Ya hep ya hiç!

Suçlulukla iç çektim. "Üzgünüm Toprak ama bunu yapmam gerekiyordu," diye mırıldanarak ringden aşağıya atladım.

Instagram: Mavimihri

TEHLİKELİ GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin