Gelişmeler

53 8 0
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım!! :) Biliyorum uzun zamandır yb atmıyorum. İlham gelmiyordu çünkü şimdi aniden gelince yazmak istedim. Bu bölümü beğenirseniz eğer ve yorumda atabilirseniz çok mutlu olurum. Bu ailenin büyümesini o kadar çok istiyorum ki. Şimdi bir önceki bölümün son yerinden hatırlatma yapıp yeni bölüme geçeceğim. İyi okumalar canısılar. :))

Bu arada multi'de Hande Yener- Mor şarkısı var. Nerede dinleyeceğinizi yazdım.

Hatırlatma:

Annemi madalyonunu bulmuşlardı hem de esir tutulduğum yerde ve ben bunu fark etmemiştim. Kendime lanet ederken gerçek dünyaya döndüm. Kuzey yüzümün önüne eline sallayıp "Güneş iyi misin?" dediğinde kafamı salladım ve derin nefes aldı. "Polisler şimdi annemi arıyorlar ve bizim bu olaydan uzak durmamızı mı istiyorlar?" kafalarını salladıklarında ben de salladım. "O zaman şöyle yapıyoruz. Ben hastaneden çıkana kadar hiçbir şey düşünmeyip iyileşmemi bekliyoruz. İyileştiğim zaman eğer hala bir haber gelmezse biz olaya karışıyoruz. Anlaşıldı mı? İtiraz istemiyorum." Hepsi benim ne kadar kararlı olduğumu görünce bir şey demediler. Aynen böyle yapacaktık ama önce iyileşip kendime gelmem lazım. Her şey ondan sonra belli olacak.

xxxxxxxxxxxxxx

Konuşmamızdan sadece 4 gün geçmişti ve hala ne bir polislerden haber alabiliyordum ne de doktorlardan. 4 gündür ilaç tedavisi ve günlük muayeneneden geçiyordum ama sonuç şuan bilinmiyor. Kuzey ile Büşra 4 gündür yanımda durup benimle konuşup kafamı dağıtmaya çalışıyorlardı ama nafile bir türlü olmuyor. Onlar benimle konuşurken uyumuşlardı ve ben onları izliyordum.

Mecburen serumla birlikte ayağa kalktım ve televizyonun kumandasını alıp sessizce film seyrediyordum. Şansıma 'Uyumsuz' serisinin birinci bölümü vardı ve ben de onu izliyordum. Kuzey'den sonra en beğendiğim Theo James , daha sonra 'Labirent' filminde oynayan Thomas Brodie-Sangster' dı. Tris'in sevgilisi four (dört'ü) izlerken iç çekmeden edemedim. Çekici bir tipi vardı ve çok karizmatikti. Daha sonra izlemeye devam ettim. Saatler geçmiş ve ben o filmi izlerken uyuyakalmıştım. Bilincim yerine gelirken kendime küfür ettim. Ne güzel adamımı izleyecektim ah benim gerizekalı kafam. Kendimi sövmeye devam edecektim ki birden kalbime bir ağrı girdim ve nefes alamamaya başladım. Kuzey ile Büşra'da sesimi duymuş olmalılar ki hemen kalkıp başıma üşüştüler. Kuzey telaşlı bakışlar atarken Büşra hemen camları açmıştı bir nebze de olsa temiz hava beni rahatlatmıştı daha sonra Kuzey yanımdan ayrılığ Büşra'ya bir şeyler söyleyip çıktı. Büşra yanıma oturdu ve elimi sıktı. "Kardeşim iyi misin? Neden birden böyle oldu. Bir şeye mi canın sıkıldı? Hava mı-" sorularını devam ettirecekken aceleyle doktorla girdi ve endişeli yüz ifadesiyle arkadan Kuzey girdi odama. Doktorlar kalp atışlarımı dinlerken hemşirelerde tansiyonumu ölçüyorlardı. Daha sonra telaşlı halleri dinmeye başladığında 'neler oluyor biri bana da söylesin' bakışlarımı attım ama kimse anlamamıştı. Bunlar galiba birz salaktı ama olsun benim iyiliğimi düşünüyorlardı sonuçta değil mi?

Doktor "Bir şeyi yok. Vücut acıktığı için direnci düşmüş ve kalp rahatsız olduğu için hafif yorulmuş, temiz havada odada kalmadığı nefes alması zorlaşmış. Yani önemli bir sorun yok. Hasta zaten tedavilere ve ilaçlara olumlu cevap verdiği için şuanda iyileşme döneminde yani böyle şeylerin olması normal. Korkulacak bir şey yok. İyi günler!" deyip bitirdiğinde ikisi de rahat nefes verdiler. Ben de rahatladım ama hâlâ nefes alışverişlerim düzenli değildi. Derin nefesler alıp veriyordum. Kuzey beni rahatlatmak için yanımda uzanmıştı ve bana sarılıyordu. Ona baktım. Ona döndüğüm zaman onunda bana baktığını gördüm ama normal değil endişeli bir şekilde. Ona 'endişelenme' bakışı attığımda kafasını salladı. Gülümsedim. O da benim rahat olduğuma inandığında gülümsedi. Büşra'ya baktığımda çok bitkin görünüyordu ve bu beni üzmüştü. Büşra'ya seslendim "Büşra, kanki. Hadi eve gidip biraz dinlen. Bak çok yorgun görünüyorsun seni böyle gördükçe üzülüyorum. Bak Kuzey yanımda bana bir şey olursa ya da ben bir şey istersem seni ararım tamam mı canım?" şirince ve masumca gülümsedim. Böyle gülümsediğim zaman asla beni kıramazdı. O da gülümsediğinde kabul ettiğini anladım ve kollarımı açtım. O da kollarını açıp bana sarıldı.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxx

İki saattir Kuzey'le konuşuyorduk ve artık konuşulacak konu bulamıyorduk. Sus pus otururken birden Kuzey bana güldü. Ne olduğunu anlamadım. Birden bana "Seni o halde ellerimde düşerken ki halin hiç ama hiç aklımdan çıkmıyor. Daha seni ne kadar çok sevdiğimi kelimelerle değildi daha farklı şekilde anlatamadan gitseydin eğer sana çok kızar kendime küfür edip seninle birlikte o uçurumdan atlardım. Anlıyorsun değil mi beni Güneş? Ben sensiz seni ilk gördüğümden beri yaşayamayacağımı anladım. Bu yüzden lütfen kendine dikkat et ve kendini bu kadar çok yıpratma tamam mı güzelim?" neler demişti böyle ya. Onun söyledikleri karşısında afallamıştım ama yine de bu sözler beni mutlu etmişti. Kafamı salladım gülümsedim. Dudağıma doğru eğilmeye başladığında ben de ona doğru ilerledim. Gözlerim kapattım ve onun üst dudağını öptüm dudağımın üzerine gülümsedi kısaca ve daha sonra o da benim alt dudağımı öptü. Uzun bir öpüşmeden sonra birbirimizden ayrıldık ve derin derin nefes aldık daha sonra ona sıkıca sarıldım.

Kuzey bana sıkıca sarılıp kendini aşağı doğru çekti ben de kendimi aşağı doğru çektim ve birbirimize sıkıca sarılıp uyuduk. Sabah kalktığımda Kuzey benden önce kalkmış ve beni izliyordu ona döndüğümde sıcak gülümsemesiyle bana günaydın dedi. Ona daha çok sokuldum ve o güzel kokusunu içime çektim. Onu yanağından öptüm. "Bu ne içindi?" "Beni bu kadar çok sevdiğin için." içten bir gülümseme bahşetti bana.

Büşra biz birbirimize bakarken odaya girmişti ve bakışlarımız Büşra'ya kaymıştı. Büşra dudağını ısırdı. "Kusura bakmayın. Bölmek istemezdim ama kahvaltı yapmadığınızı düşünüp kahvaltı getirdim." "Sorun değil bizde yeni uyanmıştık zaten. Karnımızda aç lütfen simit aldım de hem de pastahane simidi ne olur çok canım çekti." dudağımı sarkıttım. Gülümsedi. Evettt almıştı. "Çok teşekkür ederim canım. İyi ki varsın ya." diye cıvıldadığımda bana sarıldı ben de ona sarıldım. Kuzey'de simitlere sarıldığında onu durdurdum. "Ya onlar benim sen poğaça ye!" "Offf! Tamam Güneş bunlar senin güzelim. Tamam mı?" "Tamam."

Yemek yediğimde karnım baya bir doyurmuştum ve bu beni çok mutlu etmişti uzun zamandır bu kadar çok iştahlı olmamıştım. Birden odaya polis girdi ve kaşlarımı çattım. "Buyurun polis bey ne istiyorsunuz?" diye sorduğumda. "Güneş Hanım siz misiniz?" "Evet, benim." "Annenizle alakalı bir şey bulduk anneniz esir alındığınız evin 10 metre ötesinde telefonunu düşürmüş ve ayak izleri daha yeni, yani sizin kaçırıldığınız bölgeden çok fazla uzaklaşmış olamaz. Bunun bilgilendirilmesini yapmak için gelmiştik. İyi günler!" deyip çıktı. Heyecanlanmıştım. Ne yani annemi bulmama az kalmıştı öyle mi. O kadar çok sevindim ki. Bu kadar çok sevindiğim zaman şarkı söylemeye başladım. (Burada multi'yi açın)

Var bir gariplik diyorsun koyamadığın adını

Bir eksiklik kaçıran ağzının tadınıSabahına kahveyi, akşama yemeğini, makyajı elbisesiÇabalayadursun işi zor ama şaibeliYok arasan da dünyayı başka bir ben yokMütevazi olmak lazım diyorsan yokBitti taze kusura bakmaKafaya takma sen deNoldu pek bir keyfin yokDüşlediğin gibi olmadı mı?Yakıştı ama sana mor renk çokGelen yerimi doldurmadı mı?Mor, mor, mor...

Şarkıyı bitirdiğimde ikisi de bana gülerek bakıyorlardı. Neden bilmiyordum ama nedense hep şarkı söylediğim zaman gülüyorlardı bu da benim sinirimi bozuyordu. Neyse annemi bulacağım bu her şeye değer.





Evetttt canısılar gelişmelerden bir tanesi geldi. Güneş annesini bulacağı için çok mutlu sizce bulabilecekler mi yoksa yine ellerinden bu fırsat gidecek mi? Kuzey ve Büşra, Güneş şarkı söylerken sizce neden gülüyorlar? Sesiyle ilgili mi yoksa? Evet bu bölümü beğenip yorum atmayı unutmayın. Öpüldünüz :))))))

Çıkmaz Yol Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin