2.8K 355 147
                                    

Kapıyı biraz araladığında içeriye girdik. Ses daha da artıyordu attığımız her adımda. Elini sıkıca kavradım. Korkuyor olamaz mıydım?

Elimize birkaç saniye baktı ve yamuk bir gülümseme sergileyip merdivenleri inmeye başladı.

Arkasından giderken korkumu engelleyemiyordum. Aklımda birçok kurgu vardı ve hiçbiri iyi şeyler değildi.

Elini sıkıp durdurdum. Durup yüzüme baktı.

"Sorun ne?"

Yutkunup indiğimiz merdivenlere doğru çekiştirmeye çalıştım kısa ama bana kıyasla daha güçlü olan bedenini.

"Ben seni tanımak istemiyorum,boşverdim. Gitmek istiyorum."

Kaşları çatılırken elimi daha sıkı kavradı. İşte bundan daha çok korkmuştum.

Kalabalığa yaklaşınca ortadaki kafes gözüme takıldı. Hapishanedeki demirlere benzeyen kalınlıktaki kafesin içinde iki kişi vardı ve ikisi de kanlar içinde kalmasına rağmen hala dövüşüyordu.

"Y-yoongi..."

Elimi bırakıp kalabalığın arasına girdiğinde yutkunup bir adım geriledim.

Gitmek istiyordum. Ve gidecektim de. Yoongi burada o iki kişi gibi dövüşüyor muydu?

Yere yığılma sesi gelince sıçrayıp kafese girip yerdeki adamın nabzını kontrol eden yaşlı adama baktım.

"Ölmüş!"

Sesi soğuktu ve dedikleri irkilmeme sebep olurken gözüm kenarda hazırlanan Yoongi'ye takılmıştı ve o an iki genç tarafından götürülen ölü adama baktım.

Yoongi ile gözlerimiz birkaç saniyeliğine kesiştiğinde kızacağını bilsem bile hızla merdivenleri çıkıp koşarak depodan uzaklaşmaya başladım.

İçimi kaplayan o büyük korkuyu görmezden gelemiyordum. Ve eğer bu kafeste dövüşen iki kişiden birisi ölecekse bu kişinin Yoongi olma ihtimali beni delirtiyordu. Kafama giren ağrıyla duraksadım.

Dökülen duvara elimi yaslayıp başımı tuttum.

Gözlerimi açmakta zorluk çekiyorum. Kan kokusu her yeri kaplarken Yoongi yanıma yaklaşıyor ve ağlarken fısıldıyor.

"Özür dilerim."

Elleri saçlarımı okşarken zorlukla bir nefes veriyorum ve gözlerim kapanmadan önce görüş alanıma giren kanlı eline bakıyorum.

Hatırladıklarım kalbimin sıkışmasına sebep olurken arkama baktım.

Neden olduğunu ve ne olduğunu tam hatırlamıyorum ama defalarca yenilenen tek şeyin bana zarar vermiş olduğu gerçeğinden başka bir şey olmaması daha da korkutuyor.

Hızla evin bulunduğu sokağa girdim.

Ondaki değişik şeyler artık kafamı ağrıtıyor. Mutlu olmak istiyorum. Mutlu olmak. Sadece bu...

Eve girdiğimde kapının önüne çöküp gözyaşlarımı serbest bıraktım.

Ve bu ağlamamdan sonra asla yumuşak davranmamaya karar veriyorum. Tabi ne kadar yapabilirsem.

Ne kadar yapabilirim bilemem ama deneyeceğim işte.

Tahmini 10 dakika sonra kapıya sert yumruklar geçirilirken Yoongi'nin sinirli sesini duydum.

Kapının önünden çekilip aceleyle gözyaşlarımı silip kapıyı açtım.

Kanlı yüzü görüş alanıma girdiğinde birkaç adım geriledim.

Sinirle içeriye girdi ve kapıyı kapattı.

"SEN NASIL GİDERSİN HA?!"

Pekala yumuşak davranmayacağım mı demiştim unutun. Şuan ayağına bile kapanabilirim.

Bedenimi duvara itti ve boğazıma yapıştı.

"Korktun mu yoksa?!"

Kahkaha atıp boğazımı daha çok sıktı. Nefes alamazken boğazımdaki elini kavradım.

"B-bana zarar veriyorsun."

Sesim bir fısıltı gibi çıksada duymuş olacak ki elini çekti.

"Seni aldattım mı? Ya da terk mi ettim? Kafamdaki yara izinin suçlusu sensin. Ve seni hatırlamıyorum bile! Amacın ne? Orada ölesiye yaptığınız kavgayı tabii ki izlemeyecektim!"

Tükürürcesine konuştuğumda kafasını eğdi. Hala yumruklarını sıkıyordu.

"Pekala. Evet sana zarar verdim. Hatta neyle biliyor musun?"

Alayla gülüp bir adım yaklaştı.

"Bir baltayla."

Balta mı? Nefesim kesilirken gözlerinde gördüğüm pişmanlıkta takılı kalmıştım.

"Ama istemeden yaptım tamam mı? İstemeden!"

Gözlerimi kapattığımda kapının açılıp kapanma sesini duymuştum. Tanrım... Ne yapmalıydım?

Eighteen ✴ YoonSeok ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin