Bilincim yavaş yavaş yerine gelmeye başlamıştı. Gözlerimi açtığımda bir arabanın arka koltuğunda yattığımı farkettim.
Kısa bir an, en son neler oldu diye hafızamı yokladığımda Irmak ile tartışmamız, Buse ile guitar hero ardından pizza ve en son o çocuk gözümün önüne geldi. Hayır gerçekten gözümün önündeydi. Sürücü koltuğunda oturmuş gazete okuyordu.
Uyandığımı görünce gazeteyi katlayıp yanındaki koltuğa fırlattı.
''Sonunda uyanabildin.''
Hemen doğrulup arabanın kapısını açmaya çalıştım ama kitliydi. Etrafa baktığımda resmen in cin top oynuyordu. Nereye geldiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu.
''Öncelikle sakin olup beni dinlemeni tavsiye ediyorum. Yoksa hiç istemediğin şeyler olacak.''
''Şu an burda olmak istediğimi nerden çıkardın ? Adam kaçırmak bu yaptığın! Kapıyı aç hemen!''
''Sana beni dinle dedim!'' diye bağırdığında iç sesim gerçekten çenemi kapatmam gerektiğini söyledi.
Sessiz kalıp ne olacak şimdi diye beklerken sakin bir sesle konuşmaya başladı.
'' Bir hafta içerisinde şehirden ayrılmanı istiyorum. Bir daha dönmemek üzere.''
''NE?!''
''Soru sorma sadece dinle. Eğer bir hafta sonra seni hala buralarda görürsem arkadaşın Buse ölür.''
''Ne saçmalıy..'' diyecekken telefonunu çıkardı ve ekrandaki fotoğraf sessiz bir çığlık atmama sebep oldu.
Buse baygın bir halde sandaylede oturuyordu. Ağzının içindeki silah, düzenekle eline bağlanmıştı. Uyanıp bir santim bile hareket etmesi silahın ateş etmesine sebep olacaktı.
''Ne yaptın sen? Bırak onu! ''
''Şehirden ayrılacak mısın? Yoksa onu tekrar bu hale getirmem hiç zor olmaz. Hatta buna gerek bile kalmaz. ''
''Tamam ayrılacağım lanet olsun sadece bırak onu!''
''Eğer sözünde durmazsan Irmak da Buse'nin peşinden gider.''
Kabusun içindeydim sanki. Uyanmak için bir yol arıyordum fakat bütün yollar kapalıydı.
''Söz veriyorum bu lanet şehirden gideceğim. Ne olur onlara zarar verme.''
''Güzel. Şimdi mesaj atıyorum ve Buseyi evinin yakınına bırakacaklar. Biz de zaten oraya 10 dakikalık bir uzaklıktayız şu an. Ve uyandığında hiçbir şey hatırlamayacak.''
''Neden bunu yapıyorsun?'' diye sorduğumda gerçekten bir cevap bekledim. Beni , arkadaşlarımı tanıyan biri neden onların hayatlarıyla beni tehdit ederek şehirden ayrılmamı istiyordu anlam veremiyordum.
''Umarım nedenini hiçbir zaman öğrenemezsin. Eğer öğrenirsen zaten bunların hiçbirinin bir anlamı kalmamış olur.''
Başımı ellerimin arasına koyup beklerken içimden Buse'ye bir şey olmaması için dua ediyordum. Tam o sırada telefonuna bir mesaj geldi ve arabayı çalıştırdı.
''Arkadaşına kavuşacaksın birazdan Deniz.''
Yol boyunca camdan bir an bile gözümü ayırmadan Buseyi görmeyi bekledim. Aklımı sürekli meşgul eden kötü düşüncelere inanmak istemeyerek bu hiç tanımadığım adama güvenmeyi seçtim. Çünkü başka çarem yoktu.
Tam 10 dakika sonra dar ve kimsenin olmadığı bir sokağa girdiğimizde Buse kaldırımda uyuyordu. Yanına da çantalarımız sanki bir çöp torbasıymış gibi atılmıştı.
Onu görür görmez kapıyı açmaya çalıştım. Araba yavaşça durdu ve bana dönüp,
''Bir hafta'' diye hatırlattıktan sonra kapının kilidini açtı.
Hiç beklemeden arabadan inip Buse'nin yanına koştum. Ve dünden beri beni takip eden o araba hızla uzaklaşıp gözden kayboldu.
Buseyi uyanması için hafifçe sarstım. Onu bu halde evine götüremezdim. Ne yapabilirim diye düşünürken aklıma gelen ilk fikri uygulamak için Buse'nin bir kolunu omzuma atarak caddeye doğru yürümeye çalıştım. Hemen bir taksi durdurup Buseyi arka koltuğa oturttum. Ben de diğer yanına geçtiğimde taksici şüpheli bakışlarla beni süzüyordu.
''İçkiyi fazla kaçırmamak lazım'' deyip şu anki duruma bir anlam yüklemeyi başardım. En azından taksici için. Fakat Buse uyandığında ona ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
Evimin önüne geldiğimizde parayı verip arabadan Buseyi indirdim. Hala derin bir uykudaydı. Çantadan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve artık Buseyi taşıyacak gücüm kalmadığından onu yerde sürüklemeye başladım. Kapıyı kapatmadan önce dışarıyı son bir kez kontrol ettim. Kimse yoktu.
Kalan son gücümle Buseyi odama çıkarıp yatağıma yatırdım. Ben de Aryanın yatağında oturup onun uyanmasını bekledim. Bu sırada Buse'nin telefonu tam 22 kez çaldı ve Azra'dan merak içerikli mesajlar geliyordu. Irmakla küs olduğumuza bir an için sevindim.
''Deniz?''
Buse uyanmış yataktan kalkmaya çalışıyordu. Yanına gidip bir an ona sımsıkı sarıldım. Gerçekten ona benim yüzümden bir şey olacak diye çok korkmuştum.
O ne olduğuna anlam veremeyerek ''Her şey yolunda mı? Yani ben buraya nasıl geldim? Ne oldu? Neden uyuyordum anlamadım'' dedi.
''Guitar hero dan sonra çok yorulmuştuk bu yüzden bize geldik. Ben yiyecek bir şeyler hazırlıyordum ama döndüğümde sen uyuya kalmıştın'' dedim inanmasını umarak.
''Hadi ya. Karnım gerçekten çok aç şu an. Ne hazırladın peki?''
''Meşhur Deniz sandviçlerini getiriyorum hemen'' dedim ve yanağına öpücük kondurdum. Elimden geldiğinde normal davranmaya çalışıyordum ama kalbimin atışı buna izin vermiyordu.
''Yemek için sabırsızlanıyorum'' deyip o muhteşem gülümsemesiyle gözlerimin içine baktı. Aşağıya inip çabucak sandviçleri hazırladım. Bir yandan da mutfağın camından dışarıyı kontrol ediyordum. Kimsenin olmadığını görmek içimi biraz olsun rahatlatıyordu. Sandviçleri alıp yukarıya çıktım.
Odaya girip ''Doyurucu ve lezzetli sandviçler geldi '' dediğimde Buse Azra'nın yüzüğünü elinde tutmuş bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka Kuşu
Novela JuvenilHer şeyinin elinden alınıp sadece canının bağışlandığı bir günde Deniz kendi cehennemini yaşamaya başlar. Kendi yollarıyla bu zorlukların üstesinden gelebilecek mi yoksa daha da kötüsü mü yaşanacak? Fakat artık kaybedecek hiçbir şeyi olmaya...