B bloktaki İngilizce dersi boyunca uyuyorum çok şükür düş görmeksizin. Uyandığımda, tepemde Amber ve Stella yanıma geçip oturmuş anlamsızca bakmaya başlıyorlar.
"İyi misin?" diye soruyor Stella.
"Kızlar, siz neden sınıfta değilsiniz?" diye sorarak doğruluyorum.
"Sen sınıftaydın da ne oldu?" diye araya giriyor Amber.
"Nöbetçi öğretmeni arayıp senin birazcık.. travma geçirdiğini söyledik."diyor Stella öksürerek.
"Ne yaptın?"
"Ne yapayım, o bunaltıcı dersten üçümüzü birden kurtarmanın tek yolu buydu. Sana göz kulak olmamız gerekiyordu!"
"Evvvveeet," diye onaylıyor Amber. "Bu yüzden bizleri doğrulasan iyi edersin."
"Tabii bayan Linnet'i görmek gerekiyor," diyor Stella tırnağının ucunu özenle törpülerken. "Kendine gelir gelmez onun odasına gidip kendisini görmeni istemişti. "
"Harika," diye iç geçiriyorum. "Demek hiç işim yokmuş gibi şimdi de gidip okulun deli doktoruna görüneceğim!"Yurdun bir blok ilerisindeki Bayan Linnet'in mutluluk odasına gitmeden önce, biraz zamana gereksinimim olduğunu fark ediyorum. Sonra eve doğru yürümeye başlıyorum. Eve gelir gelmez yatağa atıyorum kendimi.
Şu anda John'la konuşabilmek için her şeyimi verirdim. Sanırım ben de onu seviyorum ama ona söyleyemem, çünkü korkuyorum. Yanımda onca insanın olmasına rağmen hala kendimizi yalnız hissediyorum...
Bayan Linnet'in mutluluk odasına geldiğimde bana sağ köşedeki koltuğa oturmamı söylüyor. Tabii Mutluluk Odası, buraya onun taktığı bir isim değil. Burası onun deyimiyle demode mobilyalarla süslenmiş bir salon! Aslında salondan başka her şeye benziyor, ama yine de burası yaşanılacak bir yer. İşin kötüsü ne anlatacağım nereden başlayacağım onu da bilmiyorum. Her şeyi anlatmaya kalksam, bunun günlerce süreceğini biliyorum.
"Eveeet" diyor gözlerimin içine bakarak ve gülümseyerek. "Oda arkadaşların, bu sabah kötü bir kabus gördüğünü söylediler. Bu konuda anlatmak istediğin bir şeyler var mı?
"A-aslında yok." diyorum. Kelimeleri ağzımdan zorla dökülürken.
Sonra bir süre beni izliyor; bacak bacak üstüne atmış, ayaklarını ileri geri sallayarak boş gözlerle bana bakmaya devam ediyor. Ellerini birbirine kenetledikten sonra "Tamam" diyor sonunda. "Görülen bir kabusun sonrasında bu tür sarsıntılar yaşamak normal.Beyninin böyle bir durumla baş edebilme yolu da budur zaten. Geçen yıl yaşadığımız kötü olayların yıldönümüne yaklaştıkça. Bu senin için zor olmalı."
Gerçekten bu kadın bir dahi!
"Bazen çok önemli veya sarsıcı bir şeyler yaşadığımızda, beynimiz de bedenimiz de sorular sormaktan kaçar." diye devam etti sözlerine.
"Sorular sormak mı?" diye yineledim
"Kesinlikle," diyerek kafasını sallayıp konuşmaya katılmamdan mutlu olduğunu belli ederek yüzündeki gülümseme biraz daha beliriyor.
"Harika!" diye bağırıyorum. "Yani beynimin ve bedenimin sorular sormasına, yanıtlar bulmasına izin verirsem her şey yoluna girecek, öyle mi?" diyorum kafamı şiddetle sallayarak.
Sonra Bayan Linnet'in Mutluluk Odasından çıkıyorum.