2.Bölüm

70 3 0
                                        

Pazar akşamı...

Saat 23.30 gözlerimi kapatmamla açmam bir oldu. Şimdiye kadar böyle bir şey hiç olmamıştı! Boğazım düğümlendi ve gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Kendimi boşluktaymışım gibi hissediyordum. Yüreğimdeki sızı hala geçmemişti. Saat gece yarısını geçmişti bile.

Banyoya doğru gidip yüzümü bol suyla iyice yıkadım. Soluk lambanın ışığında aynada bitkin , yorgun halimi bir süre seyrettim. Gözlerim kızarmış, yüzüm birden yaşlanmıştı. Bu halimi görmeye tahammül edemedim. Hemen ışığı söndürdüm. Sessizce yatağıma girdim. Gözlerimi kapattım.

Bu sabah Amber'le ikimiz edebiyat sınıfına girdiğimizde, Lecklider cezasından kaytarmamız üzerine derin bir nutuk çekiyor ve sonunda bizleri daha da ağır bir cezayla ödüllendireceğini söylüyor; edebiyat sınıfının temizliğiyle yani, önümüzdeki haftanın her günü derslerden sonra. Onunla tartışmaya bile gerek duymadan John ve Emma'nın yanlarına çöküp bitmek bilmeyen edebiyat makalelerinde neler anlatılıyor anlamaya çalışıyorum. "Vay canına, gerçekten de ağır bir ceza." diye yorumluyor Emma aldığımız cezayı. Bize de nasıl acıdığını göstermek istercesine, mendilinin içine daha sesli bir şekilde sümkürüyor. Ne ince bir davranış, yani öyle olduğunu umuyorum.

Nihayet ders bitiyor Amber'le birlikte mocha içmeye gidiyoruz. Biraz da olsa kendimi ruhen mutlu ve huzurlu hissediyorum. Birkaç metre ileriden tebessüm eden yaşlı bir yüz bana doğru yaklaşıyor.Beni görmekten memnun olduğunu hissettiriyordu. Bir süre konuşmadan merakla birbirimizi seyrediyoruz.Onun "Merhaba, yoksa beni unuttun mu?" dediğini duyumsadım. Heyecanla, "Yanılıyorsun!. Seni nasıl unutabilirim."diye yanıtladım. Gelen büyükbabamdı. Bu sırada Amber neler olduğunu anlamak istercesine bir bana bir de büyükbabama bakıyordu.

Mavi KabusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin