Dünyanın oyun ve eğlencesinin arasına, yaklaşmakta olanın varlığının da unutulması ile bilgi kirliliği, vakit öldürücü, beyni uyuşturucu olarak hayatımıza eklendi sosyal medya.
Dünya işlerinde boğulunca, bir nefes tıkanması, bir anlamsızlık, bir ağıt...
Dünya işlerinde boğulunca, bir vicdan gelip oturuyor kalbe, azap olup çıkıyor sonra...
Biz zamanı tüketmiyoruz, zaman bizi tüketiyor adeta.
Dünya işlerine hiç yetmeyecek vakitleri yüklenmişiz...
Bir gün ansızın gelecek yaklaşmakta olan. Zaman duracak.
Ölüm, ne zaman geleceğini bilmediğimiz, ama mutlaka bir gün geleceğinin bilincinde olduğumuz gerçeğimiz.
O gün dünya işleri de hükmünü yitirir, dünyalık her şey de...
Hoş geldin vaktin geçmediği yere denir. Biz o vakte kadar bu anın kıymetini idrak edemeyeceğiz. Çünkü dünya zamanında yaşayış gaflete meyilli...
Biz dururken, zaman durmuyor; aksine her zamankinden daha bereketsiz şekilde akıp gidiyor kargaşanın içinden.
Allah Resulü (sav) iki nimet vardır ki, insanların çoğu onların değerini bilmezler buyurdu. Bu iki nimet:
1- Sıhhat
2- Boş vakit (1)Dünyanın oyun ve eğlencesinin arasına, yaklaşmakta olanın varlığının da unutulması ile bilgi kirliliği, vakit öldürücü, beyni uyuşturucu olarak hayatımıza eklendi sosyal medya.
Başlarda her şey güzel gidiyordu. Farklı bölge ve ülkelerden gelen haberleri takip ediyor, ayet ve hadis eşliğinde paylaşımlar yapıyorduk. İslami konuda araştırmalar yaparak bilgi dağarcığımıza yenilerini ekliyorduk. İnternet uzakta olan yakınlarımız ile kolay iletişim kurmamızı sağlıyor, cazip geliyordu. Tebliğ aracı olarak görmeye başladık. Doğru olarak bilinen yanlışlara reddiyeler yazıyor, bidatların vurgusuna önem veriyorduk.
Bunlara ek olarak daha birçok yapmalar ve iletişim kurmalarımızla; yaptığımız araştırmalar, haber takibi ve yazışmalar birbirini kovaladı...
Ortadoğu'yu takip etmekti başlarda amacımız. Ümmetin bir ferdi olarak kardeşlik bağlarına önem veriyorduk her birimiz. Gün geçtikçe kardeşlerimiz ile aramızdaki tek bağ sadece sosyal ağlar oldu. İnternette paylaştığımız acıların gerçek hayatta hissedemez olduk sızısını. Kardeşlerimizin dizlerinin dibine oturup ellerimizi dokundurmaz olduk gözyaşlarına...
İnternet aracılığıyla acıları paylaşalım derken, paylaştıklarımızı hissetmez olduk. Hissizleştik...
Sosyal medyayla ne yazık ki, acıları yaşayan değil, paylaşan insanlar haline geldik. Paylaştıkça hislerimiz "sosyal ağlarda" takılı kaldı...
Sosyal medya hayatımıza girdi gireli mertlikte benliğimizdeki yerini yitirdi. Sosyal medya aracılığıyla "kardeşim" dediğimiz kişilere en acımasız ve seviyesiz kelimelerle yorum aracılığıyla saldırır olduk. En hararetli tartışmalara girerken yüz yüze gelsek sarf edemeyeceğimiz kelimeler çıktı klavyemizden...
Mahremiyet kelimesinin içi boşaltıldı. Mahremiyette, sevginin gözler önüne serilip indirgendiği seviyede dünden bu güne ne gibi değişikler oldu, farkına mı var(a)madık?
Müslüman erkek kardeşlerimiz önceden sevdiği hanıma kendisi bakmaya kıyamazdı, şimdi beraber çekindikleri resimleri dahi internet ortamında kendisi paylaşır oldu. Müslüman Hanım kardeşlerimiz paylaşım yapayım derken eşleriyle mahrem olan yatak odalarına kadar internet ortamında evlerinin içini sergilemekten çekinmez oldular...
Paylaşır olduk, yenilen yemekten, gezilen mekânlara kadar iğneden ipliğe en ince ayrıntısıyla... Eşler arası yaşanan muhabbet "sevgi dolu hissediliyor" durum güncellemesiyle hissedilmek yerine paylaşılmak için vardı adeta... Mahremiyetimizi sergilemekten, sakındığımız değerleri çiğnemekten çekinmez olduk.
Derken sabah oturduğu bilgisayarın başından sadece yemek ve asli ihtiyaçlarını karşılamak için kalkan bir nesil peyda eyledi. Artık bilgisayarı biz değil, bilgisayar bizi kullanıyordu. Paylaşım yapayım, bir iki habere bakayım derken bir saat bilgisayar başında geçirilen zaman iki, dört, altı derken saatler farkında olmadan uzadıkça uzadı.
Sosyal medya kötü niyetli insanların Müslüman ve mücahit profilinde "kötü niyetlerini alenen aşikâr etmeyecek şekilde" paylaşımlar yaptığı bir ortam. Özellikle gençlerin bazı özel bilgileri paylaşırken ve karşı cinsle muhatap olurken dikkat etmesi gerekiyor. İnternet ortamında en hoşlanmadığım şeylerden biri bekâr Müslümanların medeni durumunu belli edecek paylaşımlar yapması, hele bayanların... Sosyal medya Müslümanların bazı bilgilere ulaşmak için kullandığı bir ortam, bazı özel bilgileri yaymak için değil.
Sokakta yürürken yüzünü şekilden şekle sokarak resim çektiren, sosyal ağlarda paylaşan insanlarla karşılaşır olduk. Selfie çekimi sayesinde hiç tanımadığımız insanların yüzündeki çizgileri en ince ayrıntısına kadar inceleyebileceğimiz resimler var oldu. İstismara açık bu resimler kötü niyetli insanların elinde kirletildi, farkında bile değildik...
Bulunulan sohbet ortamlarında insanlar ellerinden telefonları bırakmalı. Göz teması nedir unutuldu. Kulağı sohbette, eli telefonda... Sizi mi dinlediği, telefonla mı ilgilendiği belli olmayan insanların varlığı sinir bozucu değil mi? Önceden sadece madde bağımlılığı vardı, insanları uyuşturan, alışkanlık halini alan... Şimdi internet bağımlılığı var. Uyuşturan, sosyal hayattan koparan, ibadetlerden uzaklaştıran...
Kafamı kaldırıp etrafa baktığımda herkesin kafası önlerinde, ellerinde bir telefon... Yürürken bile önlerine değil, telefona bakarak yürüyorlar. Eskiden insanlar mahcubiyetlerinden ve utançlarından ya da hayâlarından bakarlardı önlerine. Şimdi ise internetten başka her şeye kör ve duyarsızlar...
Peki, ne mi yapmalı?
Sosyal medya kullanımında kilometreyi derhal sıfırlamalıyız. Sıfırladığımız bu kilometre ile çıkacağımız yeni seferimizde belli saatler belirlemeliyiz kendimize. Ev içerisinde birkaç bilgisayar yerine evin bir odasında aile fertlerinin ortak kullanabileceği tek bilgisayara düşürmeliyiz sosyal medya bağlarımızı. Kullanılacak bu bilgisayarın ekranı mümkünse tüm aile fertlerinin görüş açısını kaplayacak bir yere konmalı. Bulunulan sohbet ortamlarında telefonun kullanımını, aile içi ya da sosyal hayatta sıfıra düşürmeliyiz. İnsanlarla yüz yüze iletişim kurarken sosyal medya aklımızın ve elimizin bir ucunda bulunmamalı. Sosyal medya hesaplarında özel bilgilerin alenen aşikâr edilmemesi gerek. Özellikle anne ve babaların bu noktada gençleri karşılarına alıp konuşmaları ve nasihat etmelerinde fayda var. Gezilen mekân, yenen yemek, çekilen resim paylaşımını ortadan kaldıracak kararlar alınmalı ev içerisinde. Düşüncelerimizi sadece sosyal medyada paylaşmanın yanı sıra aile ve sosyal hayatımızdaki kişilerle de paylaşmalıyız. Allah'ın izniyle başlangıç noktamızı bu girizgâh ve kaideleri hayatımıza geçirmekle başlarsa gerisi gelecek ve hayatımızda sosyal medyanın varlığı onun bizi değil, bizim onu kullandığımız bir araç olarak kalacaktır.
Ezcümle, sosyal ağlarda tahrif edilen Müslüman kimliğimizi yeniden kazanmalıyız.
Dipnotlar:
1- Buhari, Rikak,1; Tirmizi, Zühd, 1Selma Ülger/ Islah Haber
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ve Masumiyet Şiarımızdır
SpiritualEs Selamun Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu Bizler Müslümanız ve her yerde bunun bilincinde olmalıyız. Kitabın başlığından da anlaşılacağı üzere "Burası bir ıslah yeridir" İnşAllah bu kitapta yaygın olarak yapılan hatalara değineceğim. Her zam...