Ne olduğunu kavrayamadan karşımda duran çirkin gülüşlü adama bakmaya başladım. Zaman kavramı şuan benim için yok olmuştu. Karşıma geçmiş pişkin pişkin sırıtan suratına bir tokat geçirip, kaçıp gitmek istiyordum ama buna cesaretim yoktu.
Ayrıca bu adam az önce bana ''Şimdi seni elimden kim kurtaracak Karabulut! '' mu demişti? Karabulut ne alaka? Bu adam ne saçmalıyor?
Ne demek istediğini anlamak için girdiğim derin düşüncelerle savaşırken bir an da donup kaldım. Karabulut. ..
Karabulut, benim babam olacak o adamın soyadıydı. Bizi küçükken bırakıp gittiği için, bende büyüdüğüm de soyadımı değiştirerek annemin soyadını aldım. Gel gelelim şuan ki durumuma, bu adam neden bana öyle bir şey demişti. Kaşlarımı çatarak anlamayan gözlerle adama bakmaya başladım.
'' Gözlerin tıpkı babanınkiler gibi ''
'' Ne saçmalıyorsun? Sende kimsin? ''
'' Bir şey saçmalamıyorum. Salak ayağına yatma, senin kim olduğunu çok iyi biliyorum. ''
'' Salak ayağına falan yatmıyorum. Ne demek istiyorsun, benden ne istiyorsun anlamıyorum. Beni rahat bırak. ''
'' Gecenin bu saatinde bu ormanda sadece sen ve ben varız. Bence o kadar da sert konuşma. '' dedi iğrenç bir şekilde gülerek.
'' Ben yalnız değilim, arkadaşım birazdan burada olur. Beni rahat bırak, senin için iyi olmaz. '' Adamın bakışları ve sözleri beni korkuttuğu için yalan söylerek yalnız olmadığımı söyledim. Belki beni bırakıp giderdi ha?
'' Yalnızsın, yapayalnızsın. Tüm gün boyu seni izledim. Bu kadar kolay bir av olabileceğini hiç düşünmemiştim doğrusu. Ayrıca Aytu ile o derece bir yakınlıkta olman da ayrı bir trajedi. '' diyerek iğrenç bir kahkaha attı.
'' Sen kim olduğunu zannediyorsun? Tüm gün seni izledim ne demek? Sapık mısın? Hemen polisi arıyorum. '' Dememle arkamı dönüp hızla koşmaya başlamam bir oldu. Adrenalin tüm damarlarımı esir almış, soluk soluğa hızla koşmaya başladım. Koşar kurtulurum bu pislik adamdan diye umarak tabanlarıma abandım.
Bir anda kuvvetli bir el saçlarımı arkadan yakalayarak beni durdurdu. Acıyla çığlık atarak saçlarımı kurtarmaya çalıştım.
'' Yerin de olsam kaçmaya cesaret bile edemezdim. Cesaretine hayran kaldım. ''
'' Bırak beni pislik herif' ''
'' Baya da vahşi bir kızsın, tıpkı baban gibi ha? '' diyerek iğrenç bir kahkaha daha kopardı. Saçlarımdan tutarak beni aşağı çekti ve yere oturttu.
Saç diplerime milyonlarca iğne batıyordu sanki. Acıdan gözlerim dolmuştu ama ağlamayacaktım bu pisliğe güçsüz görünmeyecektim.
'' Aytu ile olan yakınlığın babanın hiç hoşuna gitmeyecek. ''
'' Benim babam yok, hayatım seni ilgilendirmez. Bu yaptığın resmen suç. Beni bırak! ''
'' Benim kanunlarımda şuan bir suç işlenmiyor ama. Aslında bu kadar kolay olmasını bende istemezdim. ''
'' Ne saçmalıyorsun! Lütfen bırak beni gidiyim. Ben bir şey yapmadım. '' Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Korkuyordum, deli gibi titriyordum.
'' Sen bir şey yapmadın ama baban yaptı. Bunun cezasını da sen çekeceksin. Seni Aytu ile beraber gördüğümde işlerim zorlaşacak sandım ama hiç de öyle olmadı. Demek ki onun için önemli biri değilsin, bu saatte seni dışarı yalnız yollamış. Dur, dur. Yoksa sen onun yatak süsü müsün? '' diyip saçlarımı daha da çekti. İğrenç bir şekilde gülmeye başladı.
Neyin içine düşmüştüm ben? Benim bir babam bile yoktu. Ayrıca bu adam Aytu'yu nereden tanıyordu? Bu durumda adama sert çıkışmak pek mantıklı gibi gelmiyordu, bende suyuna giderek bir çıkış yolu aramaya koyuldum.
'' Benimle bu şekilde konuşmaya hakkın yok. Ben sadece onun bir çalışanıyım. Ayrıca benim babam falan yok, bırak beni gideyim lütfen. ''
'' Aytu'nun evinde nasıl bir çalışma olabilir merak konusu '' diyerek iğrenç bir kahkaha daha attı.
Artık suyuna falan gidemezdim. Bu adam kendini ne zannediyor? Bana nasıl böyle şeyler söyler, buna müsaade edemem. Zaten şuan sonumun ne olacağı belli. Gecenin bir yarısı bu ormandan beni kim kurtarabilir?
'' Kes sesini gerizekalı! Yardım edin! Yardım edin! Lütfen biri yardım etsin! Yar.... '' diyemeden beni sertçe yere yapıştırdı.
'' Sen ne yaptığını zannediyorsun küçük fahişe! Hemen kapa o çeneni! '' diyip saçlarımdan tutarak kafamı yere vurdu.
Acıyla inledim. Başım dönüyor, tir tir titriyordum. Göz yaşlarım sel gibi akmaya başlamıştı. Ve ağzımda kanın metalik kokusunu hissetmeye başladım.
'' Yarım akıllı olduğun buradan belli. Senin beş katın küçüklüğünde bir kızı bile tutamıyorsun. Bunak seni! '' Yürek yemiş bir şekilde ağzıma geleni adama saymaya başladım.
'' Sert vurmadım galiba seni? Bir daha vurmamı ister misin? Veya o güzel vücudunla başka şeyler de yapabiliriz ne dersin güzelim? ''
Söyledikleri karşısında kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Bu kadar da iğrenç bir insan olabilir miydi? Ağlamam bir hıçkırığa dönüştü. Zaten ölecektim, bunun bir an önce olup bitmesini istiyordum. Adamı kışkırtırsam daha çabuk işim biter diye düşündüm.
'' Buruşuk organınla konuşman da büyük bir cesaret. Daha fazla uzatma da bitir şu işi pislik herif. Daha fazla bu çirkin suratınla karşı karşıya duramayacağım! '' Tam anlamıyla şuan ölüm fermanımı imzalamıştım. Beni bu pisliğin elinden alacak kimse olmadığı için bir an önce bitsin istiyordum.
Cesedime kaç günde ulaşırlardı acaba? Büyük ihtimal ulaştıkları gün gazete manşetlerini kaplardım sanırım. Ne kadar da güzel bir ölüm!
Annem. En kötüsü de anneme olurdu. Kim bilir nasıl üzülürdü? Canım annem benim. O pislik adam bu yaşımda bile hayatımı karartmaya devam ediyor. Onun yüzünden bu halde değil miydim ben? Tek istediğim annemin mutlu bir hayatı olması. O her şeyin en iyisini hak ediyor.
'' Son duanı etmene bile izin vermicem küçük fahişe! Seni öldürdükten sonra biraz eğlenip, burada bırakıp gidicem. Baban gibi nefes almayı bile hak etmiyorsun! ''dedi ve soğuk metali boynuma dokundurdu.
Silah olduğunu tahmin ettiğim soğuk metalin boynuma değmesiyle sıçramam bir oldu. Yolun sonu tam olarak burasıydı...
Hayallerimin sonu burasıydı...
Bense elim kolum bağlı ölümümü bekliyorum. Hemde hiçbir suçum olmadan, tanımadığım biri tarafından gelen ölümümü bekliyorum.
Adam silahın kilidini açtı ve '' İntikamımı aldım KARABULUT! '' diye bağırdı. Ve sonra silahın delici sesi, etrafa yayılan barut kokusu;
Benim nefesimin sonu...
**************************
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR ♥♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayın Tutkusu
Teen FictionAşk sadece üç harfden oluşmazdı. Aşk üç harfin içine aldığı milyonlarca duygudan doğmuştu. Aşkın bilinmezlikleri içinde ki varoluş hikayesi. Bir genç kızın varoluş hikayesi. Karanlıktan güç alan insanların hikayesi...