9- Dosya

4.4K 217 41
                                    

Dipsiz bir kuyuya düşmüş gibiydim, tutunacak bir dal, içine düşüp yüzebileceğim bir su yoktu, yani kurtuluşum yıldızlar kadar uzak ve imkansızdı. Beni bu duruma asi ve düşünmez tavırlarım getirmişti. Peki ya pişman mıydım? Cevabım koca bir hayırdı. Kuzey yaptıklarımın hepsini hak etmişti ve bende gerekeni yapmıştım, şimdi onun bana yapacaklarını da böylelikle ben hak etmiş oluyordum. Umursamıyordum. Sonuçta her şey olacağına varırdı, zaten beni şu zamana kadar öldürmediği hataydı.

Görüyordum, Kuzeyin gözlerinin içindeki nefret ve intikam ateşini hiç zorlanmadan görebiliyordum. Böylelikle bana yapacaklarını düşünmekte hiç zor olmuyor, aksine bakışları işimi kolaylaştırıyordu. Gözlerimi, ateş saçan gözlerden ayırmadan sırtımı dikleştirdim, her darbeye hazır olmam gerekiyordu.

Kuzey oturduğu yerden yavaşça kalkarken yavaşlığı saniyelere, gözlerindeki yangınsa çehresindeki soğukluğa karşı bana meydan okuyordu.

Tam önümde durup aramızda bir adım kalıncaya kadar yürüdü. İşte şimdi ölüm kadar yakındı. Kendisi ölüm olan bu adam, bana ölüm kadar yakındı, onun elinden gelecek olan ölüm kadar.

"Hak etmekten mi bahsetiyoruz?" Sesi ölümün yakıcılığının vezirliğini yapıyordu.

Bir adım ötemde oluşu dik başlılığımı parçalara ayırırken geriye kalan en büyük parçayı elime aldım, dediğim sözden geri dönmiycektim.

"Evet." Dedim tek kaşımı kaldırırken, sesimin bu kadar güçlü çıkması cesaretimi yerine getirmişti, kendimi kandırmakta oldukça başarılıydım.

Cevabımla gözlerini kısarken uzun kolu aramızdaki mesafeyi kapatmış, güçlü parmakları saç diplerimi kavrayıp ensemi tamamen kaplamıştı. Yaptığı hareket karşısında geriye çekilmeye çalıştığımda parmakları sıkılaşıp canımı daha fazla yakar hale gelince son çare olduğum yerde durup gözlerimi Kuzey'in gözlerine diktim.

"Tamam," dedi keskin gözlerini etrafta gezdirip tekrar gözlerimle buluşturdu. "O zaman her zaman ki gibi bayanlara öncelik vermem gerek."

Ne dediğini anlayamadan kolumdan sıkıca tuttuğu gibi beni mutfaktan çıkarmış ve kendimi merdivenlerde bulmuştum. Kendime gelmemle vücudum şok etkisi yaratmış gibi bacaklarım kendini frenlerken Kuzey hiç bir şey olmamış gibi beni sürüklemeye devam ediyordu. Merdivenin korkuluklarına yapışarak durma çabalarımda her seferinde hüsrana uğramıştı Kuzey beni kendi odasının önüne getirince son anda bileğimi tutan kolunu ısırıp bileğimi kendime doğru çekerek koşmaya başladım. Sadece bir kaçış yolu düşünüyordum, en azından az sonra olacaklardan kaçsam şimdilik iyi olurdu.

"Ananı sikeyim." Kuzeyin küfürüyle düşüncelerime son verip hızlandım, nereye gideceğimi bilmeden rast gele koşuyordum. Merdivenleri çıkarken Kuzeyinde arkamdan geldiğini bildiğim için elimden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordum. Odasına götürmeye çalışmıştı beni, odasına!

İlk kata yani çıkışın olduğu kata geldiğimde direk salona yöneldim, büyük salonda koşarken bilerek vazoya çarpıp düşürmüştüm. Bahçeye açılan büyük gösterişli kapıdan çıkar çıkmaz ayaklarım beni sağ tarafa yönlendirmişti. Hızlı alıp verdiğim nefesler boğazımı parçalarken, ciğerimlerim kadar bacak kaslarımda yanıyordu. Kalbim, kalbim bu sıralar rutini haline gelmiş olan çıkacakmış gibi çarpan temposunu tekrar dile getirmişti.

Gözüme çarpan villanın çıkıntısına yerleşip büyük bahçeye bakarken ağaçların dibinde gördüğüm köpek kulübesiyle hayali parmaklar boğazımı sıkmaya başlamıştı. Şimdi ayvayı yemiştim, asıl şimdi cidden boku yemiştim. Sorun köpek kulübesi değil kulübenin boş olmasıydı!

ESİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin