7- Ruhun İntiharı

6.9K 307 15
                                    

Olayın şokunu atlatamayıp olduğum yerde donup kalırken gözlerimi bir saniye bile Kuzeyden ayıramıyordum. Alaylı bakışları kanımı donduruyorken, avuç içlerimi yakıyordu.

Sinirle olduğum yerden doğrulmaya çalıştığımda ayak bileğimde hissettiğim keskin acıyla olduğum gibi kalmış doğrulamamıştım, gözlerimin refleks olarak bileğime kaymasıyla Kuzey'in siyah ayakkabısını bileğimin üzerinde baskı yaparken görmem bir olmuştu haliyle Kuzeyin bu yaptığı hareket beni dahada çileden çıkartmıştı. Diğer ayağımla ayağına tekme atıp kendimden uzaklaştırdığımda hızla yerimden doğrulmaya çalıştığım ama bunu gerçekleştirmek düşündüğümden daha zor olmuştu, ayak bileğim acıyordu.

Gözlerindeki yakıcı alay benim tepkimle yerini yakıcı sinire bırakıp gitmiş, şimdi yakacak bir benlik arar olmuştu. Ve o benlik işte şimdi tam karşısında duruyordu, az sonra birbirimizi yakacaktık ve bu savaşta en çok yarayı ben alacaktım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"  Diyerek ayak bileğimdeki acıyı yok sayıp dengede durmaya çalıştım.  Sakinleşmeye çalışıyordum lakin içimdeki siniri bastıramıyor, bastırmaya çalıştıkça yaptığı aklıma gelip dahada deliriyordum. Yaptığının ne kadar küçük düşürücü bir şey olduğunun farkında değilmiydi bu herif?

Yakın olan mesafemizi bir adımda kapatıp beni geriye doğru ittirmesiyle ayaklarımın üzerindeki hakimiyetimi kaybedip geriye doğru yalpalamış, fakat yere düşmemiştim. Ne olduğunu şaşırmış bir şekilde gözlerimi Kuzeye dikmiş bakışlarımı bir saniye bile üzerinden ayırmıyordum.

Ben nasıl bir yere düşmüştüm böyle? İçimdeki korku, yalnızlığımla harmanlanınca geriye hiçlik tohumları bırakmıştı. Gözlerim Kuzey'in gözleriyle kenetlenince içimdeki son cesaret kırıntıları uçmuş geriye bir hiç kalmıştı.

Gözlerini, gözlerimden bir saniye bile ayırmadan üzerime doğru yürümeye devam ederken bende geriye doğru gidiyor ondan uzakta kalmaya çalışıyordum. Sırtım Kuzey'in gözleri kadar soğuk olan duvara değmesiyle çırpınışlarımda sona ermişti. Ve işte yine yalnız, çaresiz, korkan kişi bendim. Bakışlarıyla insanın ruhunu donduran bu adamdan korkmamak akıl işi değildi zaten.

Tam önümde durup aramızda bir adım kalıncaya kadar yürüdü. İşte şimdi ölüm kadar yakındı. Eli bel boşluğuma gidince korkuyla titrek aldığım nefesler yok olmuş, nefessiz bir şekilde onu izlemeye başlamıştım. Kalbimin korkuyla çırpınışları kulağıma geliyor orada intihar edip sessizliğe gömülüyorlardı.

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?" Sesindeki öfke, intikam tınısı düşünelerimi ele geçirirken ne yapacağımı bilemiyordum. Ne yapmıştım? Allah kahretsin yine ne yapmıştım?

Aklıma Kuzey'in ayağına tekme atmam gelmesiye donup kalırken kendimi dahada duvara dayadım. Bir zamanlar soğuk bulduğum duvar şimdi tek güvencem olmuştu. Belimdeki parmakları dahada sıkılaşırken " Ne yaptığını sanıyorsun?" Diye sorusunu tekrarlamıştı.

Yaptıklarımın bir açıklaması yoktu, sinirlenmiş ve yapmıştım. Pişman mıydım? Hayır. Bir anda belimde hissettiğim keskin acıyla nefesim kesilmiş, gözlerim kararmıştı. Bel boşluğumu sıkıyordu adi herif. Elimi belimi sıkan koluna koyup ittirmeye çalıştığımda hiç bir işe yaramamıştı. Onun yanında çok güçsüzdüm. Bu yaptığım hareketle bel boşluğumu sıkmaya devam ederken can havliyle tırnaklarımı koluna geçirdim.

Bir anda belimdeki acı kesilmiş, nefes alabilmiştim. Kuzey'in gerildiğini hissedebiliyordum, az sonra olacaklarıda tahmin etmekte hiç zor değildi. Kuzey'e bakmaya cesaret edemediğim için gözlerimi arkamızda duran Baraya çevirdim. İfadesiz gibiydi ama sanki telaşlı gibide, karar veremiyordum. Biranda Kuzey'in bakışlarını yüzümde hissettim. Bu hisle tedirginliğim artmıştı, ne yapacağı belli olmuyordu bu adamın. Benim baktığım yöne doğru kafasını çevirdiğinde Baray ilk önce bana sonrada Kuzeye bakmış ve bir kaç saniye orada oyalanmıştı.

ESİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin