Bölüm 1: Allahü Ekber!

22.6K 1.3K 296
                                    

Medya: Alparslan!

Bölüm arasında medya var, lütfen internetle okuyunuz. 


Dün geceden ördüğüm saçlarımı açarken annemin bana seslendiğini duydum. "Efendim?" deyince "Gelsene bir mutfağa" dedi.

"Bir dakika" deyip kıvır kıvır olan saçlarımı ellerimle düzelttim. Minnie mouse'un kocaman siyah kırmızı pullu tacımı saçıma takıp kendime baktım ve rujumu sürdüm. Annemi daha fazla bekletmeyip odamdan çıkıp mutfağa  doğru ilerledim. Mutfaktan içeriye girince "Ne oldu?" diye sordum.

"Baban geç kalmasın dedi, erkenden gelecekmişsin"

"Peki, para bıraktı değil mi? Arabamda benzin vardı, dün bir muhtarlık işi için merkeze gitti. Hiç benzinliğe de girmemiş, bir de geçmiş karşıma depoyu doldurmadım doldurursun dedi"

"Bıraktı merak etme, sen ne zaman çıkacaksın"

"Birazdan" deyip kendi odama geri döndüm. Hazırlanmam baya süre alıyordu. Arabanın anahtarını çantama atıp son kez aynadan kendime baktım. Sanki bir şey olmamış gibiydi. Kolumdaki saati çıkarıp bilekliğimi taktım, böyle daha iyi gözüküyordum. Çantamı alıp odadan çıktım. "Anne ben çıkıyorum" diye bağırıp kapıya doğru yürüdüm. Ayakkabılıktan sandaletlerimi çıkarıp giydim. O ara annem gelip "Geç kalma bak" deyip para uzattı. Parayı alıp cüzdanıma koyduktan sonra annemi öpüp avludan dış kapıya doğru yürüdüm. Çantamdan arabanın anahtarını çıkarıp kapıdan çıkarken kilit açma düğmesine bastım. Arabayı görmemle gözlerimi kapamam bir oldu. Kalbim bu görüntüye dayanmaz! Tek gözümü açıp yeniden baktım arabaya. Çamurlu kapıları ve lastikleri görünce nefesim kesildi. Ah annesin bir tanesi deden sana ne yapmış böyle! Yavaş yavaş arabama ilerleyip söylenmeye başladım. "Yemedim yedirdim, içmedim içirdim, yıkanmadım yıkadım ama şu anki haline bak! Ah be baba bari verdiğin paraya acıyıp bu hale getirmeseydin"söylenirken açtım kapıyı, oturduğum koltuğa. Allahtan köyümüzün çıkışında bir benzinlik var, orada yıkatırım! Telefonum çalınca arayana bakmadan açıp kulağıma götürdüm. "Neredesin kızım sen?" Nilüfer! Nilüfer köyden arkadaşımdı. O da benim gibi Bursa da okuyor. Hatta aynı evde kalıyoruz.

Nilüfer ve ben Uludağ üniversitesi hukuk fakültesinde okuyoruz. Bursa da bir evimiz var, yani bir bakıma ev arkadaşıydık. Nilüfer'le neredeyse iki senelik arkadaşız, biz bu köye yerleştikten sonra arkadaş olduk. O benden bir yaş daha büyük. O bu sene üniversite son sınıfa geçti ama ben üçüncü sınıfa geçtim. Birkaç hafta önce yaz tatile girdiğimiz için köye dönmüştük.

Aslında ben köylü değildim, yani buraya iki sene önce taşındık. Babam bizzat Bursalı, annemde Bursa'nın köylerinden. Babam iki sene önce emekli olunca annemle ikisinin ortak kararıyla buraya taşındık. Marmara bölgesinde yaşadıktan sonra Doğu Anadolu bölgesine taşınmak zor olmuştu tabi. Daha önce de Bursa da kalıyorduk. Benim için onların köye taşınmaları sıkıntı olmamıştı. Zaten kışları Bursa'dayım, yazları buraya geliyorum, altımda arabam olduğu için şehre çok sıklıkla gidiyorum. Burayı da çok seviyordum ayrıca. Hani derler ya köylü milletin efendisidir diye, bende buraya taşınınca fark ettim harbiden öyle! Babam burada çiftçilik falan yapmıyor. Köylüler emekli komutan olduğu için daha bilgili olduğunu düşünüp muhtar yapmıştı. İyi de olmuştu, bir sene içinde köyde çoğu şey değişti.

Nilüferin sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. "Yaklaştın mı bizim eve?"

"Evet hatta çık kapıya"

"Tamam" deyip kapadı telefonu.

Nilüferin evine doğru giderken muhtarlığın önünden geçtim. Arabanın kornasına çalınca oturduğu sandalyesinden bana baktı babam.

El AdamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin