Sanırım son gördüğüm şeyde oydu...

234 32 78
                                    

Lucas...
Kate'le eve yürüyorduk. Karşıdan da jonas geliyordu. Bizi görünce hızını arttırdı ve yanımıza varınca durdu. Bana:
- neredeydin?
- dedeme uğradım
- peki kapşonun nerde?
-...
Cevap vermek yerine gözlerimle kate'i işaret ettim. Anlamış olacak. Bana bir şemsiye uzattı. Ardından, neden yaptığını bilmiyorum, kate'in başındaki kapşonu aldı. Sonrada kendi şemsiyesini ona verdi. ( bu şemsiyeler bizi gibirticek) benim kapşonumu ise sıktı ve kafasının üzerinde tuttu. Sonrada:
- hadi gidelim.
-...
İkimizde başımızla onayladık. Jonas küçüklüğünden biri centilmen biriydi. Ama tabi oda benim gibiydi. Ama birbirimizle hep inatlaşırdık. Anlaşmamızın mümkünatı yoktu. Kate şaşırmıştı. Doğal olarak tabi. Önce ona meteor gibi çarpıp yere düşürüyor sonra şemsiyesini veriyor. Vallaha mal! Bare özür dileseydin be mal! Ama onunda özür dileme şekli farklı sanırım...
Sonra kate'e döndü ve:
- senle bi ara konuşalım.
Dedi. Kate kadar bende şaşırmıştım.

Kate...
Bir öküz geldi ve bana:
- senle bi ara konuşalım, dedi. Ve bende karşılık olarak:
- jonas yeni tanışmıyoruz bu kadar kibar olma
- pki
-...
Ne olmuştu yav bu çocuğa. Bu daha kaba sabaydı. Herhalde Maria'yı etkilemek in böyle davranıyordu. O ona yaklaşsın istiyordu. Kendisinin yokta pek cesareti. Salak! Ya işte. Ama onun sevgilisi var tamam mı? Kalırsın öyle. Ama söyleyeceği şeyi o kadar merak ettim ki. Birden ona:
- hadi söylesene şimdi!
- ha?
- hadi çok merak ettim.
- Lucas var sonra konuşuruz zaten.
-...
Lucas'a benim gibi meraklı bir arkadaş. Halimden anlıyor. Ve jonas'a:
- ben gideyim siz konuşun.
-...
O uzaklaştıktan sonra jonas:
- çocuğu kaçırdın be!
- saçmalama! Hadi söyle!
- niye bu kadar merak ediyorsun ki!
- Maria'yı etkilemek için tavsiye isteyeceksin değil mi?
- ha?
- ondan hoşlandığını biliyorum
- hayır öyle değil
- evet öyle
- salak salak konuşma be! Emily'nin ölümünden sonra bide sana kız tavsiyesi almaya mı geleceğim?!
- o Zaman ne diyeceksin?
Çekinerek sormuştum birazda bunu. Ve bana:
- sadece seni düşürdüğüm için üzgünüm!
Bunu bile bağırarak söylüyordu. Ama ben kızdırmıştım.
-...
Ben susuyordum. Yağmur şiddetini daha da arttırıyordu. Bizde ağır adımlarla ilerliyorduk. O kapşon onu daha fazla koruyamazdı. Ona şemsiyeyi uzattım ve almasını bekledim. Ama o almak yerine ilerlemeye devam etti. Ona:
- alsana!
- istemiyorum
- senin şemsiyen
- hayır. Senin şemsiyen
- eeee
- al ıslanacaksın
- sen ıslanmayacak mısın?!
- bir şey olmaz
- ben zaten ıslandım bare sen kuru kal.
-...
Evet bu çocuk biraz değişmiş. Eskiden olsa birbirimizi su birikintilerine atar oyun oynardık. Ama şimdi çok farklı. Yoksa emily'nin ölümümü bu kadar etkileşmişti onu. Beni bu kadar etkilediyse onu ne kadar etkilemiştir Tanrı bilir. Ve evet aklıma gelmişti yine. Emily ölmüştü...

Lucas...
Eve doğru ilerliyordum. Şemsiye beni şiddeti artan yağmurdan koruyordu. Jonas'a borçlanmıştım. Evin kapısına geldiğimde anahtarı çevirdim ve içeri girdim. İçeri girdiğimde önce gözüme açık televizyon sonrada internet takılmıştı. Emily'nin taktırdığı internet.

Flashback*

Yine gelmiş dikiliyor. Ona:
- ne?
- internet lazım
- eee
- bağlatalım
- iyi
- telefonunu ver
- neden?
- arıycam
- senin yok mu?
- var
- eeee
- ama şarjım bitti
- ben ararım
- geçen seferde sen aramıştın
- çünkü benim telefonum
- ne kıymetli telefonun var
- evet var!
İnterneti başlattıktan sonra o odasına çekildi bende salonda dizi izledim.

Flashbackend*

Gözlerim dolmuştu. Kafamı her çevirişimde onu hatırlıyordum. Ve birden telefonum çaldı. Space arıyordu.
Telefonu açtım:
- efendim space?
- istersen bir kaç gün bizde kal
- neden?
- şimdi o eve gitmek istemeye bilirsin
- bazen aklımı okuyabildiğine dair şüphe ediyorum
- ehehe
- nereye geliyim?
- bizim eve
- pki konum at
'Space' kişisi size bir konum gönderdi.
Kapıyı kilitledim ve dışarı çıktım. Space'in bana attığı konma bakarak evlerine gidebildim. Bir kaç kez kaybolsamda sonunda evi bulmuştum. Yağan yağmur beni sırılsıklam etmesin diye şemsiyeyi kullanmıştım. Kapılarını çalmak üzereyken jonas'ın sesini duydum:
- sen burdan sonra idare edebilirsin herhalde benim evim burada
- evet. İyi akşamlar.
- iyi akşamlar.
Bu kate'ten hoşlanıyor mu? Yoksa ne halt etmeye çalışıyo? Anlayamıyorum ama onlardan uzaklaşırken duyduğum şey doğruysa yani Maria'dan hoşlandığı, justin'den çok pis dayak yiyecek. Beni kapıda görünce afalladı tabi. Bana:
- Burada ne işin var!?
- Space çağırdı
- neden?
- çün-
Sözüm kapının açılmasıyla kesilmişti. Kapıyı orta yaşlı bir kadın açmıştı. Bize:
- aa jonas demek arkadaşını getirdin.
- hayır
- kim peki bu küçük bey?
- space'in arkadaşı
- yoksa?
- saçmalama teyze!
- tamam tamam
Sonrada bana dönüp:
- kız kardeşinin sevgilisi olacak diye çok korkuyor
-...
Cevapsız kalmayı tercih ettim. En azından sorun çıkarmamalıydım. Sonuçta burası jonas'ında eviydi. Koyabilirdi nihayetinde. Ben içeri girerken Space geldi ve bana:
- gel yatağını hazırladım.
Teyzeleri:
- yatak mı? Kalmaya mı geldi?
Space hiç bozuntuya vermeden:
- evet bir kaç gün burada kalacak
- benim niye haberim yok?
- Süpriz!
- neyse akşam yemeği birazdan hazır olur.
- tamam
Space önde ben arkada ilerliyorduk. Tabi benim arkamdan ölümcül bakışlar atan jonas'ta gözümden kaçmamıştı. Tam space'in odasına gireceğim sırada:
- senin odanda mı yatacak?
- evet
- imkanı yok!
- saçmalama jonas
- sen benim odamda yatacaksın! Oda benimle senin odanda yatacak!
- iyi yatma Zamanı gelince düşünürüz
- düşünecek bir şey yok
- iyi!
Space beni odaya çekti ve kapıyı kapattı. Ardından:
- salak işte!
-...
İçimden gülmek bile gelmiyordu. Ama sonra fark ettiğim şeyle ağzımdan çıkanlara engel olamadım:
- gayet normal
- ha?
- sonuçta değer verdiği bir kızı kaybetti. Diğerimize kaybetmek istemiyor. Hele bir erkeğe kaptırmayı hiç istemiyor
- oh Lucas...
- önemli değil sadece onu anlıyorum
Dışarıdan bir ses yükseldi:
- salak! Bi bok anladığın yok
- yalan söylediğini biliyorum
Dedim. Ve oda sesini çıkarmadı.

Kate...
Eve doğru ilerliyordum. Fakat bu yoldan eve hiç gitmemiştim. Emily olsa yön gösterirdi. Bir yön sallardı ama bizi ne yapar ne eder eve ulaştırırdı. Bir keresinde Maria ve beni üç saat boyunca yürütmüştü. Onsuz buraların tadı kalmamıştı. Kayboldum! Evet evet kesin kayboldum!? Hava kararmaya başlamıştı. Ama gecenin karanlığını aydınlatan şey ise bir arabanın farlarıydı. Sanırım son gördüğüm şeyde oydu....

Dan dan da dan dan da da
Kaldın burda hihihihi( kötü yazar gülüşü) 😈😈😈😈😈

Miraculous dünyası 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin