Seni seviyorum...

97 16 25
                                    

Maria...(evet benle başlıyoruz)
Bilgisayarın içinden biri çekmişti beni. Beyaz ışık gözlerimi alıyordu. Hala gözlerimi açamıyordum. Benim ellerimi tutup gözlerimi açmama izin vermiyordu. Ona hırslı bir şekilde bağırıyordum:
- kimsin sen!? Evimde ne işin var!? Bırak ellerimi!
Çok sert çıkmıştım belki ama şu an kim olduğunu bilmediğim biri gözlerimi kapalı tutuyordu. Ve bilgisayardan geçiş olduğunu biliyordu. Bir dakika. Sesimi yumuşatarak:
- Justin.
Dedim. Onun olmamasını umuyordum. Yoksa dayanamayabilirdim. Zaten zor atlatmıştım beni terk edişini. Bana cevap vermiyordu. O olduğunu kanıtlayacak tek bir şey daha vardı. İlk ismiyle seslenmek. Ona:
- nick?
Hala cevap vermiyordu. Ve sonunda ismini tam olarak haykırdım:
- Nick Justin Agreste!
Gözlerimden ellerini çekmişti. Ama ben gözlerimi açmadan ağlıyordum. Beni zorlamıyordu da açmam için. Onun olduğunu kesinleştirmiştim. Yüzünü bile görmek duygularıma hakim olamayıp daha fazla ağlamama neden olabilirdi. Ona:
- odadan çıkar mısın?
Bana cevap vermemesi sinirlerimi bozuyordu. Fakat kendime hakim olup bir kez daha tekrarladım:
- odadan çıkar mısın?
Hala cevap vermemesine karşın olarak gözlerimi daha sıkı kapadım. Arkamı döndüm ve ağlamaya başladım. Omzumda bir el hissettiğimde irkildim ve hemen bir adım ileri kaçıp kurtuldum. Ve ilk kez sesini duydum o anda:
- maria...
Evet. Adımı söylemişti. Benimle şu süreç içinde ilk defa konuluyordu ve adımı söylemişti. Sadece adımı söylemişti. Bu seferde ben cevap vermeyecektim işte. Ama o tekrarlama gereği duymadı. Ama bundan daha önemli şeyler oldu birden bire. Bilgisayardan bir tutam saç fırladı. Ve sadece kopup düştü. Sarı saçlardı. Ve bukleliydiler. Bu saçlar kate'indi. Ama neden? Bilgisayar birden patlayınca ne olduğunu anlayamamıştım.

Kate...
Saçlarımın yarısı gitmişti ve hala gözlerim beyaz ışığın etkisindeydi. Hiç bir şey göremiyordum. Duramıyordum da. Jonas'ın yaşadığına dair hiç bir tesellim yoktu yani.

Emily...
Bilgisayar birden bire patlayınca etrafa camlar saçılmıştı. Ama ben sadece bir sıyrık almıştım. Neden mi? Bilgisayarın tam önünde Lucas duruyordu. Yine vücudunun her bir kısmı yaralı şekilde. Ve ben ona:
- iyi mis-
- benim yüzümden!
- ne?
- benim yüzümden öleceksin!
Şimdi fark etmiştim. Sanal dünyada kalmıştım. Ve ne yapacağım hakkında tek bir fikrim bile yok. Ama hala yok olmadığımı düşünerek biraz rahatladım. Fakat birkaç dakika sonra yaşayacağımızda garantisi yoktu. Ama gözlerim istemsizce Lucas'a çevriliydi. Ve gözlerinden akan yaşlara engel olamayan küçük bir çocuğa bakıyormuşum gibi hissediyordum. Bana:
- gözlerin yine kırmızı. Ne oldu şimdi neyi kıskanıyorsun.
- kıskanmıyorum.
- ha?
- her renk tek bir anlam barındırmaz içinde.
- yani!
Dedi bağırarak.çünkü yaraları git gide kanıyor ve daha serin oluyordu. Ve devam etti:
- şimdi ne hissediyorsun!
- bilmiyorum. Daha önce bir kez yaşadığım bir şey.
Bana anlamsızca bakıyordu. Ve ben ona:
- ama ilk günkü gibi ve aynı kişiyle yaşıyorum.
Beni hala anlamıyordu. Gözleri büyüdü birden. Elindeki masak çoktan yerdeydi. Bana doğru yaklaştı. Bana sarılmaya yeltendiğinde sırtındaki ve kollarındaki camlar daha da içeri giriyordu. Acıyla çığlık atıyordu. Kendimi tutamadım. Ağlamaya başladım. Üzlerimin üzerine çöktüm ve ağlamaya başladım. Bana zar zor çıkan sesiyle:
- ne oldu?
- hepsi benim suçum!
- ne hayır.
- evet öyle duygularımın farkına daha önce varabilseydim eğer bu durumda olmayacaktın. Acı çekmeyecektin. En önemlisi de kalbin kırılmayacaktı...
Gerçekten bu kısımdan sonra bile anlamaması imkansızdı. Ama daha da açıklayıcı olmak istercesine:
- seviyorum Lucas! Seviyorum! Hem de çok!
-...
- kıskandım. Kate ile çıktığınız da çok kıskandım! Ama kendimi dizginlemem gerektiğini düşündüm. Bir daha seni sevemeyeceğimi düşündüm. Ve hala öyle düşünüyorum. Ama kalbin böyle olmasını istemiyor.
- o zaman sevgilim olur musun?
- hayır.
Bu cevabım onu şaşırtmıştı. Aynı şekilde kalbimide. Çünkü bu sefer de aklımı dinleyecektim. O her zaman haklıydı. Yani çoğunlukla. Bana:
- neden?
- çünkü ben gururumu öyle sırf seviyorum diye ayak altına alabilecek bir kız değilim!
- ama...
- ama ne!? Ne diyeceksin?!
Gözlerinden akan yaşlar daha da hızlandı. Ve bana:
- ama ben...ben seni seviyorum. Ve seveceğim. Bunu ikimizde biliyoruz...
Ve bende gerçekleri ona söylemeye karar verdim:
- kendine yalan söylememelisin Lucas. Bende rachella gibiyim. Hayatının belirli bir kısmında var olacağım sadece. Sonrada ikimizde birbirimizi hatırlamayacağız.
Gözlerinden yaşlar dökülmeye devam ederken bana:
- çok kabasın!
- ha?!
- fazlaca hemde! Bir insanın duyguları hakkında nasıl böyle konuşursun!
-...
- kendininkiler kabullenemiyorsan ne olmuş yani! Karşındaki kesinleştirmişse duygularını onu bu kadar aşağılamanın ne anlamı var. Sanki değişecek mi sana olan sevgisi!
-...
Sesi biraz daha sakinleştiği zaman devam etti:
- beni kırdığın zaman sana olan mesafem değişmiyor. Sadece üzüyorsun beni. Bil istedim. Sana olan aşkımdan hiçbir şey kaybetmedim!
İçimde , bir yerlerde , bir şey kırıldı. Ama bunu hak etmiştim...

( ağlıyorum şu an 😭😭😭)

Kate...
Deliler gibi ağlıyordum. Ağladıkça ağlıyor susmak bilmiyordum. En yakın arkadaşım benim için ölümü göze almıştı ve belkide gerçekten inanmak istemememe rağmen ölmüştü. Ama boş beyazlıkta yankılanan hıçkırık sesleri duyuyordum. Ve bağırarak ağlıyorlardı:
- en azından o iyi! En azından onu kurtardım!
En azından boş yere ölmüş olmayacağım!
Hemen sesin geldiği tarafa doğru koştum. Karşımda jonas'ı görünce içim rahatlamıştı. Geldim ve arkadan ona sarıldım. Beni beklemiyordu anlaşılan. Beni gördüğünde gözlerindeki yaşları silmeden hemen beni taradı ve:
- saçlarına ne oldu?!
- önemli bir şey değil merak etme.
- burada ne işin var? Senin gitmen gerekiyordu.
Gözlerimden yaşlar akarken:
- eğer gitseydim sözümü tutabilir miydim?
Deliler gibi ağlıyorduk ikizde. Bana sarılmıştı birden bire. Bende karşılık vermiştim.beyaz boşlukta oturuyorduk. Birden yere uzandı. Biraz durulmuştuk. Bende yanına uzandım. Konuşmadan sadece etrafı izledik. Bir süre sonra ben titremeye başladım. Ve bana:
- üşüyor musun?
- hayır.
- bana yalan söyleme!
- belki.
Bana hırkasını verecek falan sansamda gözlerime baktı ve bana sarıldı. Ardından da konuşmaya başladı:
- kate.
- efendim?
- benim annem ve babam ayrı.
-...
- kız kardeşim ben yokmuşum gibi yaşıyor.
-...
- ve ben mutluyum.
-...
- neden biliyor musun?
-...
Cevabımı kafamı iki yana sallayarak verdim. Ve o bana:
- çünkü sana sahibim.
Bana daha sıkı sarıldı. Ona:
- bende seni çok seviyorum Harika bir dostsun jonas.
- hıh!
- ne oldu?
Beni kendine doğru çekince biraz korktum ve ona:
- kolunu üzerimden çeker misin?
-...
- kolunu üzerimden çeker misin?
-...
- çek dedim!
Ondan uzaklaştım. Ama daha çok titremem üzerine bana tekrar sarıldı. Ve dudaklarının arasından şu sözcükler döküldü:
- seni seviyorum...

Ayyy çok hoj bir bölüm olmadı mı neredeyse bütün shipleride kullandım. Valla kate ve jonas'ı shipleyenlerle Lucas ve emily'i shipleyenler Bayram etti ama lucas ve emily'nin sahnesi yine çok yüreğe dokunan bir sahne değil miydi? Neyse düşüncelerinizi yorumlarda belirtirseniz sevinirim. Ve bölümü beğendiyseniz küçük turuncu yıldıza dokunmayı unutmayın 😁😁

Miraculous dünyası 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin