Kate...
Arasam mı acaba? Canım çok sıkılıyor!
Nalet olsun! Ama çocuğun başında fazla dert açtım. Ama yinede arasam mı? Telefonu elime aldım ve numarayı tuşladım. Telefonu açınca ona:
- merhaba
- merhaba nasılsın?
- iyi ne yapıyorsunuz?
- emily'nin dönüşünü kutluyoruz
- aa demek öyle
- gelmemi ister misin?
- gerek yok.
- peki bay bay o zaman
- bay bay Maria
- hoşçakal kate ama bir sorun olursa ara tamam mı?
- pki
Maria'yı aradım. Jonas'ı aramayı tercih etmiyordum açıkçası.( üzdü 😢😢)Ertesi gün okulda...
Sabahleyin doktor gitmememi söylesede okula gittim. Ben , Maria, Emily ve catarina okula doğru ilerliyorduk. Bizim arkamızdanda erkek grubu geliyordu. Ama şaşırılacak bir şey oldu. Jonas geldi ve beni omzumdan tutarak:
- dün neden beni aramadın?
- Canım sıkılmadı ( yalançı)
- yinede arayabilirdin
Gözlerinin altındaki torbaları görünce ona:
- sen gece uyumadın mı?
- şey...emily'nin kutlaması uzun sürdü
- ama Maria'lar erken geldi
- biz geçe kaldık
- hmm demem öyle
Sonra elimdeki poşeti ona uzattım. Bana:
- bu nedir?
- bunlar eşyaların
- teşekkürler
Dedi suratına bir gülümseme takınarak. Erkekler ve kızlar bizim yanımıza gelip buluştuğunda gözlerinden kıvılcım çıkan iki adet genç gördüm. Emily ve Lucas. Birbirlerine o kadar ölümcül bakışlar atıyorlardı ki görmemek imkansızdı. Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. İlk konuşan Maria oldu:
- ne oldu kate?
- hiç
- salak değilim
- başım ağırıyor
- Ağrı kesici ister misin?
- hayır
Birlikte ilerliyorduk dersem yalan olur. Gözlerimden akan yaşları daha fazla seyretmesinler diye koşuyordum. Maria'nın:
- jonas peşinden gitsene!
Diye bağırmasını duydum.( işte ben! Tam bir çöpçatanım. gerçekte sıfır ama burada on numara beş yıldız) bunu duyunca durdum. Jonas yanıma varmıştı. Ona:
- kimsenin benimle ilgilenmesine gerek yok.
- neden ağlıyorsun?
- başım ağırıyor
- yalan söyleme bana
- ben hep üzgündüm ama hep yorgunum dedim. Yorgunumda zaten! Üzülmekten yoruldum!
- kate neler oluyor?
- seni ilgilendirmez
- neden?
- niye soruyorsun ki?
- Emily ve Lucas için mi üzülüyorsun?
- ...
- bende üzülüyorum fakat yapacağımız bir şey yok. Bu onların kendi meseleleri.
- haklısın sanırım.
- hadi gel okula gidelim
- hayır
- ne?
- sen git ben gelmiyorum
- ned-
- ben gelmiyorum
Üzülüyordum sadece. Arkadaşlarım için hep üzülen bir insan oldum. Çünkü onlar benim tek varlığım.( tek varlığım mı?) onların arasının kötü olması beni üzüyor. Hele ki Emily mutsuzken benim gülmem yanlış geliyordu. Ve jonas'ın yanından ayrılarak ilerledim. Çantamdan mantar tabancamı çıkardım. Ve dizdiğim şişeleri vurmaya başladım. Ailem beni askeri yetimhaneye bıraktıktan sonra silah kullanmayı ve kendimi savunmayı öğrenmiştim. Oysaki fazlasıyla tatlı kız profilim vardı. Yetimhanenin soğuk duvarlarının kokularını hala hatırlıyorum. Karanlık ve sessiz koridorları. Boş odada yerde bir yastık ve battaniye ile yattığımı hatırlıyorum. Geceleri mum ışığında ders çalışmıştım. Hatta bir de bunun yüzünden dayak yemiştim. Orada izinsiz ders çalışmak bile yasaktı. Ortaokuldayken bir yer bana burs verdi ve Paris'e geldim. Ardındanda Emily ve Maria ile tanıştım zaten. Ama o yetimhanede bir çocuk vardı. Küçük. Benden çok küçük. Bir gün görevlilerden birinin üzerine su dökmüştü. O çocuğu bir daha hiç görmemiştim. Orada hücre adı verilen soğuk bir oda vardı. İçinde bir sandalye vardı sadece. Onu oraya götürmüşlerdi. Emindim. İlk gidende o değildi zaten. Saçlarım o Zaman kısaydı. Fazlasıyla kısa. Erkeklerle aynı uzunluktaydı kızların saçlarıda. Saçlarımın uzaması çok uzun sürmüştü. Hatta ortaokulda saçımla dalga geçen çok olmuştu. Marin beni korurdu hep. Mantar tabancamla son şişelide vurduğumda ayağına kalktım. Atkuyruğu olan saçlarımı açtım ve okula doğru yol aldım. Derse geç kalmıştım ama umrumdada değildi. Kapıdan döndüm zaten okula gitmedim. Direk eve gittim ve karşımda gördüğüm kişi beni inanılmaz derecede şaşırttı...Aaa kalsın. Arkadaşlarım Kadıköy'e giderken ben evde ders yapmak zorundayım. Benim gibi olan bütün teog madurlarına bu bölüm!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miraculous dünyası 2
FanficEvet 75 bölümden sonra ikinci kitap. Herhalde en çok tutulan kitabımdı. Ama diğer kitaptada aksiyon hiç eksik olmadı. 75 bölüm dolu dolu geçti valla. Onu okumadıysan bunu daha okuma çünkü bi bok anlamazsın. Olaylar karışır sonra " çıkışa gel!" Falan...