İçmeli miydim acaba?

179 23 19
                                    

Kate...
Karşımdaki çocuk kimdi bilmiyorum. Ama bana iyi davranıyordu. Ve kendimi ona yakın hissediyordum. Bana güven veriyordu. Ama ona marşı romantik hisler beslemiyordum. Daha çok iyi arkadaş gibiydik.

Lucas...
Yine evdeyiz ve yine sabaha karşın yatakta dönüp duruyorum. İki gündür düzgün uyumuyorum. Geçen gece olanları düşünüyorum. Neden bana hem bu kadar iyi hem bu kadar kötü davranıyordu ki? Kızları anlamak bazen gerçekten zor oluyordu. Emily farklıydı aslında. Bir o kadar basit ve bir o kadar karmaşık. Adeta boşlukta bağırmak gibiydi. Bağırabilirsin ama kimse seni duymaz. Onu sevmek çılgıncaydı aslında. Beni sevmemesi ise keder ve üzüntü. Neden sevmediği aşikar. Geçmişte benim yüzümden kötü şeyler yaşamıştı. ( evet biliyorum Yeni karakter nerde diye düşünüyorsunuz.)
Birden kapı çaldı. Emily'nin uyuyor olabileceğini tahmin edip ataktan kalktım ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda karşımda space'i buldum. Space üzerinde pijamalar ve saçı başı dağınık bir şekilde bana bakıyordu ve bana sarılıp:
- artık üzülmeyi kes.
Dedi. Nereden bilmişti ki uyanık olduğumu? Veya üzüldüğümü? Ona:
- nasıl öğrendin?
- aptal mısın? Ben kırık bir kalbin sesini duyabilirim. Unuttun mu? Hele ki senin kalbinse.

Flashback*

- hey! Lucas! Hadi gel artık.
- tamam geliyorum.
Arkama döndüm ve bana itirafta bulunan bit kıza:
- tamam iyi sonra görüşürüz.
Diyerek space'in yanına gittim. Bana:
- sen gerizekalının önde gidenisin.
- neden?
- kızın haline bak!
- ne olmuş?
Kıza döndüm baktım. Ve arkadaşlarıyla gülüp eğlendiğini gördüm. Bana gayet normal gözüktü. Space'i anlamayan bakışlar attım. Oda kızın yanına doğru ilerledi ve arkadaşlarının yanından onu aldı. Bir kenarda onunla konuşmaya başladı. Ben duyamıyordum. Ama kız birden ağlamaya başladı ve ona yüksek sesle teşekkür etti. Space yanıma geldiğinde ona:
- ne dedin ona?
- arkadaşım adına özür dilerim dedim.
- bu kadar mı?
- bazen kırık bir kalbi tamir etmek bir özüre bakar.
- kızın üzgün olduğunu nereden anladın. Ben olsam saatlerce düşünürdüm.
- ben sen değilim. İnsanların üzüntülerini anlayabilirim. Hele ki kırık kalpleri.
- Eminim.

Flashback end*
Evet o anlardı. Ona:
- seni tanımasam çok sesli ağladığımı düşüneceğim.
- aptal.
Tam kapıdan dönecekti ki Ona:
- Space!
- evet.
- gitmesen?
- ha? Neden?
- emily ile aynı evin içinde biraz geriliyorum.
- peki. Ama uyumam gerek. Kanepe benim.
- tamam.
Dedim fakat arkadan bir kız sesi:
- Lucas?
- ha?
- Space neden burda? Ve bu hali ne?
- boş ver
- burda kalmasın.
- neden?
- istemiyorum.
- bende jonas gelince kovarım bak!
Ve space:
- boş ver Lucas. Neyse sabah görüşürüz.
Dedi. Sonra kuşağıma fısıldayarak:
- o kadar geriliyorsan ben seni arayana kadar dışarı çıkma arayınca hazır ol ve aşağı in. Kahvaltıyı beraber dışarda yaparız.
- tamam.
- kaç gibi geleyim?
- sekiz nasıl?
- zaten üç saat var. Ben anca hazırlanırım. Hemen gideyim.
- bende üç saat bi uyuyayım. Bütün ger ayaktaydım.
- sana iyi geceler o zaman.
- sanada günaydın.
Bana çok komiksin bitch! Der gibi baktı. Ardındanda yol aldı zaten. Bende odama kaçacakken emily beni durdurdu. İlk ben konuştum ve:
- sen?
- ha?
- uyudun mu?
Biraz duraksadı ama sonrada:
- evet
- ne zaman uyandın?
- kapı çalınca.
- bizi mi dinliyordun?
- saçmalama!
- neden?
- soru sormayıda!
- neden?
- ben odama gidiyorum!
Dedi bir hışımla ve beni rahat bıraktı. Sorgulamalarından kaçmak için onu sinir etmiştim doğru ama yapacak bir şey yok. Sonra aklıma dedemin söylediği şeyler geldi. " seni seviyor mu öğren. Sonra yine gelirsin." Bende sorayım madem. Bir kağıt parçasına" beni seviyor musun?" Yazdık ve iki kare çizdim. Yanlarınada " evet" ve " hayır" yazdım. Kağıdı kapını altından odasına gönderdim ve cevabı bekledim.

Jonas...
Kate uyumamıştı sanırım. Hemen doğruldum ve:
- bana söyledin sen uyumamışsın.
- evet sma bir şey hatırladım. Onu düşünüyordum.
- ne?! Yani ne hatırladın?
- ağaçları ve rüzgarda sallanan yaprakları.
- ha?
- ağaçlık bir yerdeydim. Yani hafızamı kaybettiğimde.
Paris'te çok fazla yeşillik alan yoktu. Aslında azda yoktu ama aramaya değerdi. Bana döndü ve panikle:
- ama aramayalım. Sonuçta ağaçların beni suya itecek hali yok.
- su mu?
- evet su.
- ha?
- evet. Doğru ya ben suya düştüm. Bir şeye takılmıştım. Küçük asma bir kilit. Güzel bir parfüm kokuyordu. ( anlayan anladı. Prenses parfüm.)

Küçük asma bir kilit. Hemde parfüm kokulu. Bana:
- onu hatırlıyorum.
Dedi. Ardından Marinette ve adrien içeri girdi. Onlara:
- bu saatte burada ne işiniz var?
- uyku tutmadı diyelim.
Dedi adrien. Ve ardından Marinette kate'e dönerek:
- nasıl oldun kate?
Ben emen lafa atladım ve:
- bir şeyler hatırladı.
- ne gibi?
Dedi adrien. Ve bende:
- küçük parfüm kokulu bir asma kilitten bahsetti. Sudan ve ağaçlardan.
Marinette bağırdı:
- prenses parfüm!
- ne?
- ne?
Adrien ile ikimizden aynı ses çıkmıştı. ( adrien'da bilmiyo ya.çünkü o parfümün etkisi altındaydı.) Marinette:
- köprü. Kate köprüden düşmüş.
Kate birden bire:
- evet. Sanırım bir köprüydü.
Adrien bana:
- hemen doktorlara haber ver jonas.
Başımla onayladım ve bir doktora haber vermeye gittim.

O sırada...
Sonunda buradayım. Canım arkadaşım Sağolsun. Buradayım. Kendime bir baktım şöyle. Kahverengi saçlı ve ela gözlüydüm. Kahverengi saçlarımın arasındada maviler vardı. Üzerimde kapşonlu bir hırka ve tişört vardı. Altımda ise siyah ayakkabılar ve siyah pantolon. Oludukçada hoş görünüyordum. Ama Maria bana dönerek şu sözleri söyledi:
- ben bir süre burada olmayacağım. Sen emily ve kate adındaki kızlara gerçek ismini söyle seni tanırlar. Tamam mı?
- tamam da sen neden gidiyorsun?
- biriyle tartıştıkta.
- tamam anladım. Peki benim adım ne?
- adın mı? Senin adın penny.
- tamam Maria.
- tamam penny. Evin adresi eline yazılı.
Evet Maria elime yazmıştı.( ve siz. Bu kişini kim olduğunu deli gibi merak ediyordunuz değil mi?) en sonunda bana:
- gerçek isminle tanımazlarsa wattpad ismini söyle.
Dedi. Bende yine başımla onayladım.
Yolda catarina ve eric ile karşılaştım. Evet onlarıda tanıyordum. Jonas ve space'ide. Maria hepsinden bahsetmişti. Onlara:
- emily veya kate'in evini biliyor musunuz acaba? Galiba arkadaşlarıymışsınız.
- evet. Bak şurası.
Dedi eliyle bir apartmanı göstererek. Apartmana vardığımda zillerde adları yazıyordu. Bende emily ve lucas'a bastım. Evet lucas'ı da tanıyorum. Bana kapıyı açtıklarında karşımda lucas'ı buldum. Gözlerinden ağladığı belliydi. Elindeki kağıda baktım. Yanında " hayır " yazan bir kutucuk işaretlenmişti. Ardından ona:
- emily'e bakmıştımda.
- bekleyin. Emily!
İçerden:
- ne!?
Diye bir ses yükseldi. Sonra Lucas:
- seni çağırıyorlar!
Emily kapıya geldiğinde bana:
- kimsin?
- ben Every
- ha?
- ben lady_bug_chat_noir
- ne!? watpadden olan mı??
- evet
- seni Maria mı getirdi?
- evet
- o nerede?
Fısıldadım ve:
- gerçek dünyada.
Dedim. Ardındanda o beni içeri aldı.

Lucas...
Cevabımı almıştım. Dedemin evine geldiğimde ona:
- cevabımı aldım dede.
- ne dedi?
- hayır! Dedi. Şimdi bana Emily'ye olan aşkımı dindirecek şeyi verir misin?
- luc-
- ver şunu artık!
- pekala evlat.
Dedem arka tarafa geçti ve elinde bir şişeyle geldi. Ve bana:
- bu hissizlik için. Ama sadece bir süre geçerli bir şey.
- bunu içersem hiç bir şey hissetmeyecek miyim?
- hissetmeyeceksin.
Dedemin uzattığı bardağı aldım ve içini doldurdum. İçmeli miydim acaba?

Dırırı dırırırırı rırırrığğ kalsın burda bir dahaki bölümü bekleyin zaaa! Ve tebrikler lady_bug_chat_noir sen oldun. Merhaba penny! Düzgün etiketlemedim çünkü bölümü açar açmaz kim olduğunu öğrenin istemedim. Neyse BB.

Miraculous dünyası 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin