Biraz etine dolgun diye adlandırılan kardeşlerimiz bundan rahatsız oldukları için mi yoksa insanlar onlara rahatsız,kilolu,ayı gibi,fil gibi vb birçok âdâpsız söylemde bulundukları için mi böyle hissediyorlar?Bu durum sağlıklı olduğu halde diğer insanlara göre biraz daha kalıplı oldukları için onlara anormal bir yaratık gözü ile bakılmaktadır.
Şu da bir gerçek ki; diğer kişilerden zayıf kardeşlerimiz de "Sıska,leylek bacaklı,iskelet gibi" vb. lakaplara maruz bırakılmaktadır.
Bu da insanların gurur,onur ve de psikolojisine dokunur.
Toplum içinde varolma ve bunu diğer insanlara kabullendirme çabasında kendisini olduğu gibi kabullendirebilmek böylesi şeylere maruz bırakılınca çok daha zor hale geldiği gibi depresyona girip kişilik sorunları yaşanmasına da yol açabilir. Birçok kişi ne yazıkki içinde yaşadığı toplum tarafından buna maruz bırakıldığı için yine o toplumun dilinde asosyal olarak adlandırılacağı kadar herkesten kaçarlar. Bu insanların belki öğretimli ama eğitimsiz ya da yanlış eğitim sonucu bu hale gelmiş oldukları mâlumdur. Travmatik yetiştirilmişliğe sahip ebeveynler tarafından dolayısı ile travmalarla yetiştirilen bireyler yüzünden olmaktadır. Bireyin yetiştiği ortamdaki inanç ahlak sistemleri, hayat,insan anlayışı her nasıl yerleşmişse birey de bunun doğrultusunda tüm bunlardan ve bunlar içinde yaşanan travmalardan derinden etkilenerek yetişir.
Toplumun doğal-anormal, güzel-çirkin ,doğru-yanlış, kadın-erkek gibi sayabileceğimiz birçok ikilem insana yine önceki yapılar tarafından kalıplaşmış şekilde algısını kısıtlar bakış açısını değiştirir.
Bireyin nasıl görünebileceği konusunda belli fizik anlayışı varsa ve bu vitrindeki elbiselerin ya da önceden alınıp giyilmiş elbiselerin bedenine ya da sinema , sosyal medya gibi sektörün de büyük çaptaki etkisiyle belirleniyor ise; birey kendini veya bir diğer bireyi bu ölçülerin altında ya da üstünde görüyorsa bu onda anormallik olduğu algısını oluştururken herkesin farklı bir biyolojiye sahip olduğu doğallığını unutturur. Bu psikolojik baskı aşamasına kadar giderse özgüven eksikliği ve dışlanmışlık, kendini bulunduğu yere ait hissedememe gibi şeyler doğurabilir. Bunu insana her kim yaşatıyorsa büyük bir hata yaptığının ve suç işlediğinin farkında olmalıdır. Eğer kilonuz size fizyolojik bir rahatsızlık vermiyorsa ve bu gidişle rahatsızlanmanıza da ihtimal yoksa siz sadece yorumlardan etkilenen, psikolojik baskıya maruz kalan ve kendini anormal zanneden birisiniz demektir ; bundan etkilenmeyin.Bir şeyi bir kişiye hissettirmenin,düşündürmenin ve bunu fiİliyete geçmesini sağlamanın pek çok yolu vardır. Gerek bilerek gerekse bilmeden biz insanlar bunu bir insana ya da hayvana yaptırmanın yolunu hatta aynı şartları sağlayarak dijital ortamlara aktararak bu yolla robotik donanımlara dahi yaptırabilmek gibi bir seviyeye ulaşmışızdır. İnsanları bir takım şeylerden mahrum bırakarak ya da maruz bırakarak istediğimiz her şeyi onlar vasıtası ile elde edebiliyor olmak kurbanlar için kabus iken güçlü olarak adlandırabileceğimiz kimseler için paha biçilmez bir silahtır. Örneğin; Sabah erken kalıp bir takım işler yapmak yerine bu işi başka birinin sırtına yüklemek ve bunu yaparken gerek inanç,gerekse hayat içerisindeki duygusal ya da bedensel hazları veya her ikisini birden belki zorbalığı da işin içine katarak, sonuca ulaşma yolunda etkili sonuçlara ulaşabiliriz. Emperyalist ve kapitalist sistemler dahi bunu kullanmaktadırlar. Kişinin inancı çok çalışmayı, dürüst çalışmayı emrediyordur, hayatın içinde çocukların ve eşinin ondan beklediği birtakım şeyler mevcuttur, hayatını sürdürebilmek için ya da işine gidebilmek için bazı araçlara ihtiyacı vardır, dışarı çıkmak için elbiseye ama uygun bir elbiseye ihtiyacı vardır. Karısı ile iyi geceler geçirmek istiyorsa karısını istediği o şeyi almalı, alabilmek için işe gitmeli işe gidebilmek için araca ihtiyacı var ve para ödeyerek veya kendi aracı varsa yine para ödeyip yakıt almalı , üzerine sıkmazsa kınanacağı için parfüm ve deodorantı olmalı bunun için yine para ödemeli, eğer çocuğu için doğum günü pastası ve hediye almazsa ailesine bakamayan müsvedde erkek konumuna düşeceği için iş yerindeki tüm stres ve psikolojik baskılara ve nice can yakıcı şeylere katlanmalı ve asla işini terketmemeli gibi birçok zorunluluk ya da hayat diye adlandırılan hengame söz konudur. Bu hengame içinde yakıta veya deodoranta zam gelmesi onun umrunda olsa da olamaz çünkü vazgeçemeyeceği bağlılıkları, hazları var.Görüldüğü üzere bu bireyin bağlı olduğu şeyler yoluyla ufak bir zaman dilimi içinde nelere mahkum oldu. Kendi hengameniz içinde sizler de böyle yaşıyorsunuz ve böyle yaşamayı da '' Hayat budur,işine gelirse'' diyerek veya bu zorbalık ve bağımlılıkları elde etmek ve kendini köle gibi olmaktan farksız duruma sokmak istemeyen zeki ve özgür insanları '' Bu daha adam olmamış'' gibi ithamlarla kadınların ve erkeklerin ondan uzak durması gerektiği, bu kişinin anormal birisi olduğu algısı oluşturarak yine bu hengamelere , bağlılıklara maruz bırakılabilmesi hedefine ulaşırlar. Hiç aklınıza gelmedi mi ; iş yerleri evli bir insanı daha öncelikli işe aldığı gibi ev sahipleri onların evini kiralama talebini kabul ettiğinin nedeni ? Nedeni şu ki; ailesine bakmak gibi bir yükü olduğu üzere bunu koz haline getirip o adama her türlü haksızlık ve hakareti yapsanız da kira artışı ve iş yeri haksızlıklarını , fazla mesai yapmayı zoraki kabul edecektir. Bu insanları olmak istemedikleri kalıplara sokmak için kullanılabilecek yegane yoldur. Elbette tüm sebepleri sadece bu iki şeye dayandırmak doğru olmayabilir ancak zaten benim vurguladığım şey insanların inançlarını ve duygularını çıkarlarınız ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda, hele ki hedefleriniz doğrultusunda kullanabilme imkanınızın olmasıdır. unutmayın; koz kimin elindeyse efendi odur.
Kilo problemi ya da kilo başlığı altında yazılabilecek veya konuşulabilecek birçok şey duyabilirsiniz. Bu gibi cümlelerin her zaman alay ile sonlanacağı veya herkesin bir biyolojisi, bünyesi, metabolizması olduğu kanaatiyle konu değişikliğine gidilerek sonunda yine aynı kişiye dönerek çok kilolu ya da çok zayıf olduğu gibi konuşmayan,sevimsiz, somurtkan birisi olduğu ithamları da eklenir çünkü böylesi psikolojik baskıcılar konunun sizi ne kadar rahatsız ettiği ile ilgilenmezler. Onlar, konunun değişmiş olması ile sizin kendileri tarafından bozuk hale getirilmiş psikolojinizin de şıp diye değişip eski haline geldiğini varsayarlar. Az önceki konunun sizi ne kadar rahatsız etmiş olduğunu anlamalarını sağladığınızda ise, ya ''haksız mıyız ?'' diyerek kilonuz konusundaki alaylarının makul bir şey olduğunu kabul etmenizi, kilolu ya da zayıf insanlarla alay edilir gibi bir kural varmış algısını kabullenmenizi isterler. En saçma belki de vurdumduymazcası da bu ki; '' Eğer rahatsız oluyorsan neden kilo vermiyorsun? Azıcık boğazını tutsana!'' diyerek yine sizi suçlu psikolojisine sokarlar ve kendileri bu işten sıyrılırlar. Ortamdaki birisi çıkıp sizi savunur veya bir anlık sessizlik olur ve konu kendiliğinden değişip gider. Kendilerinin kim oldukları, normal olup olmadıkları ya da neye göre normal olduklarının sandıkları, sizin bu moral bozukluğu ve suskunluğunuzun sebebinin kendileri ile alakalı olup olmaması gibi normal insanların ahlak ve erdemler açısından hiçbir şeyi idrak edebilme gibi bir güdüleri ve kabiliyetleri olmaması akıllarının ucuna bile gelmez. Bunu anlatıklarında ise ne yaptıkları yine yukarıda size anlattıklarımın içindedir ki; sizin de aklınızdan geçtiği gibi hep kısır döngü söz konusu olmaktadır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinçaltımızdaki PSİKOLOJİ VE FELSEFE
خيال علميPsikolojik ve felsefi düşünceleri ve hileleri kullanarak bunları kirli amellere alet adenlerin hatta kitlelere karşı bir silah olarak kullananların önüne bir set ve cahilliğe de bilgi aktarımı olması amacıyla yazılan bu eser;insanlığın gitgide bir g...