FURKAN
Karanlığın içinde sallanıyordum ve sağ yanağımda bir acı hissetim. Gözlerimi açtığımda karşımda Berk'i gördüm. Telaşla beni sallıyor "Furkan! Furkan!" Diye bağırıyordu. Bana sabitlediği gözleri ara ara arkamdaki bir şeye kayıyor her baktığında daha da telaşlanıyordu.Sonunda kendime gelip sadece "Ne oldu?" Diyebildim. Berk benim cevap verdiğimi duyunca kaybetmediği telaşının arasına biraz sevinç karıştı. "Bayıldın ve şu an o şeyler bu tarafa doğru geliyor. Hadi acele edelim." Dedi.
Kalkmama yardım etti. Ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Berke'nin kanlar içinde yattığını görmüştüm. Bu Cansın'dan sonra çok ağır gelmişti ve bilincimi kaybetmiştim.
Berk beni kaldırdıktan sonra yere düşmüş olan balta ve silahımı aldım ve aşağıdaki kapıya doğru hızlıca koşmaya başladık.
Kapının yanına vardığımızda karşımızdaki çöp kutusunun yanında yarısı yenmiş bir kedi vardı. Biz ona iğrenerek baktığımız sırada çöp kutusunun arkasından bir avare fırladı. Belli ki biz kediden daha cazip gelmiştik otarafa koşup baltayı kafasına sapladım.
Site gözüme çok boş gelmişti. Sol yoldan giderek Leyla, Ege ve Görkem'i bulduğumuz eve yöneldik. Onları aldık. Leyla "Moraliniz bozuk gözüküyor, ne oldu?" Diye sordu. Ben konuşmak istemiyordum bu yüzden Berk "Sonra anlatırız." Diye yanıtladı.
Beşimiz birlikte otoparka yürümeye başladık. Görkem "Nereye gidiyoruz?" Diye sordu. Sessizce "Otoparka." Diye cevapladım.
Otoparkın girişine vardığımızda Berke kanlar içinde yerde yatıyordu. Diğerleri ise içeride kalanlarla savaşıyorlardı. Leyla dizlerinin üstüne çöküp hıçkırarak ağlamaya başladı ve sonra kustu.
Ece şaşkın bir şekilde diğerlerinin yüzüne bakıyordu "Ne oldu?" Diyerek sesini duyurmaya çalıştı. Kimse cevap vermemişti muhtemelen Berke'yi görmemişti. Kimse sorusuna cevap vermeyince sağından gelen avarenin kafasını levyesiyle ezdi. Sonra Leyla'nın ağlama sesini duyup arkasına baktı.
İlk önce anlayamamış gibi Leyla'nın suratına boş boş baktı sonra ona daha yakınında olan bir yere gözleri kaydı. Berke'yi gördü, o da dizlerinin üstüne düştü ama AĞLAMIYORDU. Boş boş parçalanmış bedene bakıyordu.
Bu sırada sadece dört avare kalmıştı. Bizimkilerin çok yorulduğu belliydi. Silahımı çıkarıp dördünün de kafalarına ateş ettim.
Sadece bir mermim kalmıştı, onu da birisi için saklıyordum Cansın.
Ölü bedenlerin arasından geçerek kapının yanına gittim. Cansın hala kapıyı sımsıkı tutuyordu ama sadece kolları. Bedeni ise... daha doğrusu bedeninden ne kaldıysa, kapının yanında yatıyordu. Beni fark edince kafasını kaldırdı. Çenem titriyordu. Sol kolunun olması gereken tarafını bana uzatmaya çalıştı ve gırtlağında o şeylere özgü o hırıltı yükseldi. O an göz yaşlarımı tutamadım. Silahı kafasına dayadım, derin bir nefes aldım ve ıslak olan gözlerimi kapattım. Gözümü kapatınca bir kaç göz yaşı kanlı yüzümde yeni yollar açtı. Kendimi hazır hissedip tetiği çektim.
MİNE
Bu bir kaç gün sitenin içindeki ölü bedenleri temizledik. Temizlemekten kastım yaktık.Sağ yoldaki ve otoparktaki, bir de daha önceki günlerdeki öldürdüklerimizi İsmail Amca'nın kulübesinden bulduğumuz dört el arabasıyla dışarıya çıkardığımız sürünün tersindeki yola taşıyıp yaktık.
Çevrede gezen o şeylerden bir kaçı da ateşi görüp ateşe girdi. Bu şeyler ciddi anlamda çok geri zekalı.
Herkes çok sessizleşti. Özellikle de Furkan. Şu son bir kaç gündür toplasan yirmi kelime konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Age Of The Walking Dead
БоевикThe walking dead serisiyle aynı süreçte Türkiye'de gerçekleşen zorlu şartlar altında yaşamaya çalışan bir grubun hayatta kalma hikayesi.