Furkan
İçeriye ilk giren iki tanesi yerde olan Berk'e yöneldi. Belinden altı patları çıkarıp ikisinede ateş etti. Yerde sürünerek geri geri gitmeye başladı.
Ona doğru gelen başka bir tanesine de nişan aldı ama tetiği çektiğinde mermisinin bittiğini fark etti.
Üstüne doğru gelenin suratına silahı fırlattı ardından sürünerek geldiği koltuktan destek alıp ayağa kalktı ve kazmasını savurmaya başladı.
Bu sırada diğer herkes evin içinde koşuşturuyordu. İçeriye artık tam anlamıyla girmişlerdi.
Bir tanesi bana doğru gelmeye başladı. Ne yapacağımı bilemeyerek mutfağa doğru geriledim.
Geri geri yürürken arkamı görmediğimden tezgaha çarptım ve bu sırada avare de üstüme doğru atıldı.
Kolumu tutup ağzına götürmeye başladı. Onu tekmeliyordum ama Ece'yi taşıdığım için bunu kısıtlı bir şekilde yapıyordum.
Kolumu geri de çekemiyordum. Çaresiz bir şekilde etrafıma bakındım.
İçeri ilk girdiğimde gördüğüm yeni çocuk bize doğru koşturuyordu.
Sert bir şekilde avareye omuz attı ve yere düşürdü, ardında kafasına basıp işini bitirdi.
Baya çevik biri olduğu belliydi.
Bana döndü ve Ece'yi göstererek "Üst katta onu yatırabileceğimiz bir yer var mı?" Diye sordu.
"Evet, ama ne yapacaksın?" Dedim
"Ben doktorum, yani daha okuyordum. Neyse bunu şu an tartışamayız onu ben alayım sen sürtüklerle ilgilen." Dedi.
Sürtük mü?
Kafamı salladım ve Ece'yi onun kollarına bıraktım. Sonra kendime neden böyle bir şey yaptığımı sordum.
Sonuçta onu tanımıyordum ve güvenip güvenemeyeceğimi bilmiyordum.
Güvenmekten başka çarem yoktu.
Düzgünce tuttuğundan emin olup kollarımı çektim ve Mine'ye yeni çocuğu göstererek "Sende onla git." Dedim avarelerin hırıltıları içersinde.
Bir avarenin kafasının içine makas bıçağını sokup bana döndü ve yeni çocuğun arkasından merdivenlere yöneldi.
Tam çıkmaya başladığı sırada "Mine dur! Onları bana ver." Diye seslendim.
Yanına koşup makas bıçaklarını aldım ve diğerlerinin yanına koştum.
Üstüne gelen ilkinin alnına doğru savurdum. Makas bıçağı kafasının içinde kolay bir şekilde kaydı.
Baya keskinlerdi veya avare çok fazla çürümüştü.
Diğer elimdekini başka gelene doğru savurdum. Önümden gelen bir başkasının alnında bir delik açtım. Onun arkasından geleninde sonu pek farklı olmadı.
Sağımdan saldıram bir başkasının kafasını vücudundan ayırıp "Hani on tanelerdi." Diye bağırdım ve yerdeki hala hareket eden kafanın şakağına makas bıçağını sokup çıkardım.
Bana gelen başka kalmamıştı ve bende etrafıma bakma fırsatı buldum. Berk hemen kapının yanında beş tanesine karşı kazmasını bir sağa bir sola savuruyor; Ezgi, Efsa, Ulya, Melisa ve Ata merdivenin altında üç tanesiyle baş etmeye çalışıyorlardı; Leyla, Ege ve Görkem de tezgahın arkasındaydılar ve üstlerine doğru bir avare gidiyordu. Görkem en öndeydi ve elinde ekmek bıçağı vardı. Leyla arkasındam ona napması gerektiğini söylüyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/82356112-288-k104399.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Age Of The Walking Dead
AcciónThe walking dead serisiyle aynı süreçte Türkiye'de gerçekleşen zorlu şartlar altında yaşamaya çalışan bir grubun hayatta kalma hikayesi.